Başlangıç tadında veda

46 4 5
                                    

20’li yaşlarımda eşek kadar adam olmuştum 10’lu yaşlarımdaki “ben”e göre , ama hala aşık olunca ortaokullu ergenlerden farklı davranamıyordum.

Nasıl tanışsam ?

Ne desem ?

Ne yapsam ?

“Siz de mi partiden sıkıldınız leydim ?”

Yok yok yok , “çok klasik”ten bile öte bir şey artık bu.

Hay Allah..

Acaba felsefe mi yapsam ; “Kalabalıklar içinde yalnız kalmak ya da ıssız bir yolda…”

Üfff kes kes kes ya , ne diyorum ben böyle allasen , ben kim , felsefe kim amına koyayım !

Bide ben stres olunca bunu mimiklerime çok yansıtıyorum galiba. Belki bi çok kişi yansıtıyordur , hiç dikkat etmedim açıkçası ama benimki biraz farklı gibi. Uzaktan gören deli sanmıyorsa beni , ya kendisi deli olduğundandır ya da boş gözlerle baktığındandır.Nitekim şu ara holden beri bana “wtf?!” bakışı atan kızların stresimi daha da arttırdığı aşikar, ama utangaçlık hormonlarım , stres hormonlarımdan oldum olası baskın olduğu için, tıpkı Süpermen gibi kaşla göz arası kılık değiştirdim ve stresimin yerine yapmacık artistliğimi giyinerek, ara holde konuşlanan kızların o alaycı bakışını bertaraf ettim. Ama bu yapmacık artistliği başka başka şeylerle de pekiştirmem lazımdı kendimi iyi hissetmem için. Bi kere çok ortadaydım ve gerçekten “sap gibi durmak” tabirinin canlı örneğiyim. Elimde ne bi içki var ne bi sigara. Halbuki partidesin yani.

Ama olabilir , sigara ve içkiye karşı bi insan olabilirsin (keşke öyle olsan tabi). E ama yanında da kimse yok , nerde arkadaşların ?

E ama o da olabilir. Belki esrarengiz adam rolünü benimsiyorsun (yuh! Senin için düzenlenen bu veda partisinde bile mi ulan!)

Tabi , bu sonuncusu olmadı. Nerde ki bizim elemanlar ?

Lan ? bi dakika bi dakika. Kız gitmiş ! E daha bi kaç saniye önce önümdeydi , nereye gitti bu abi kaşla göz arasında ya ?

Başladım evin içinde , o kalabalıkta fellik fellik adını bile bilmediğim o kızı aramaya.

“La sen neyi arıyorsun böyle panik atak geçirir gibi vitaminsiz it!”

Ryan’la mazimiz çok eskiye dayanmaz ama , mazimizin eskiye dayandığı diğer arkadaşlarımın hepsinin önünde bir yere sahiptir. Çünkü bu adam ; sanki sadece benim dostum olsun diye yaratılmış. Yoksa basketbolculuğu bilmemnesi falan hikaye.

“Yok bişey piç , sen yemeğini ye !”

Pek yemek yemez bizim Ryan. Yani en azından ben pek görmedim. Evlenmeden karşı böyle şeylere falan diye düşündüm bi ara. Ama ara sıra yediğini görünce o tezimi de çürüttüm. “Kızlara karşı çekingen” dedim en son , bitirdim beynimdeki bu gereksiz tartışmayı.

Evin içinde her yere baktım , bi arka bahçe kaldı.

Ah o bahçeye çıkmaz olaydım. Ya da evde bu kızı fellik fellik ararken gözümü bi yere çarpaydım da geçici körlük yaşayaydım da görmeyeydim o sahneyi ahhh.

Hayır aga ne olacak benim bu sonum ? Hiç ama hiç sevmediğim bi özelliğim var. Mesela bi kızı hakikaten çok beğenirsem (ki bu her “güzelim” diyen kıza olmaz) saniyenin 10’da 1’i hızında bütün hayalleri mi desem planları mı desem , neyse işte , onu kuruyorum;

İlk akşam yemeğimizi şu restoranda yeriz Muhakkak şu filmi beraber izleriz Şu şu şu tarz kıyafetleri giymemesini rica ederim Sabah kahvaltı sofrasını ben kurarım , o kaldırır Yazın memlekete gider anamın elini öptürürüm

Hop hop hop hop bi dur be beynim amına koyayım yaa , bi dur yaaa. Ne lanet bi hayal kurma mekanizman var senin ama yaa ! Al işte bak , başkasıyla dudak dudağa şu an kız. Nooldu ? Olan bana oldu amına koyayım. Daha adını bile bilmediğim, 1 kelime sohbet bile etmediğim kızı kıskandım ve vücudum mutsuzluk hormonu salgılamaya başladı. Neden ? Çünkü aklımın odalarına buyur ettim hemen kızı , anama “ana “ dedirttim o odalarda.

Lan bi dakika. O kız.. kimle.. öpüşüyor ?

Ab-baaaaaauuuwww !! Lan bu bizim Apaçi Matt değil mi lan ?!

Hemen koştum arkalarına sessizce ve tüm gücümle bu Matt’in ensesine patlattım şaplağı.

“Ecdadını..”

“Ulan hala küfür etmenin adabını öğrenememişsin külotuna tükürdüğüm !”

“Lan ????”

Matt’in kısa süreli şaşkınlığından sonra Alper’le Ada’nın son sarılma sahnesindeki gibi sarıldık birbirimize.Hatta eski türk filmi tadında , sarılırken ayaklarını yerden kestim bunun ve kendi eksenim etrafında döndüm hızlıca. Başımız döndü yere yuvarlandık , Matt’in klasik tepkisi gecikmedi ;Yapacağın işi sikeyim dangalak herif !”

Matt Hoover ; ben üniversitedeyken , yurttaki oda arkadaşımın (Seth Pocious) liseden arkadaşıydı. Amerika’daki ilk günlerimde Iowa’dan Milwaukee’ye gelen bu 2 genç adam sayesinde ayakta kalabilmiştim desem yeridir. Onlarda kendi memleketlerinden uzakta olduklarından (benim kadar olmasa da) aramızda sıkı bi bağ oluşmuştu. Ve bu dostluğumuz bütün kolej yaşantımız boyunca devam etmişti. Ama her kaçınılmaz son gibi , okul bitti ve biz ayrı yerlere dağıldık. ”Biz hiç kopmayacağız lan”lar unutuldu gitti tabi, hep gittiği gibi.

Zaten “arkadaş” dediğin şey ; “mal” gibidir “son kullanma tarihi” olan , çoğunlukla beraber katıldığınız aktivitenin (okul, iş yeri , takım vs) bittiği tarih , onun son kullanma tarihidir. Ha hiç mi kalmaz aralarında aktiviteniz bitsede görüştüğünüz adam ? Elbet kalır , onun adı “dost” diye anılır. Onun yoktur son kullanma tarihi , o dayanıklı “mal”dır. (bkz. Peçete , eldiven vs)

Uzunca oturup sohbet ettik Matt’le ; okuldan sonra ne yaptık ne ettik ne içtik ne yedik. Laf lafı açtı , konu “Senin benim veda partimde ne işin var amına koyayım?”a geldi.

“Burası kız arkadaşımın evi.” demesin mi ?!

Ve bendenizden yine bir “Ab-baaaauuuuwww”

Nasıl ya? E burası benim canım , ciğerim , dostum Ryan’ın da evi.

Beynimde uçuşan “oh shit”ler birer koyun olsa, ve ben onları kazayla saysam, götümdeki pirelerin haddi hesabı olmayacaktı. Ki şu anda bu “oh shit”lerimi desteklercesine bize doğru gelmekteydi Ryan ve o kız kol kola. Ve bendeniz yine stres oldum ve haliyle yine mimiklerim tuhaflaştı zannımca. Ara holdeki kızlar -şimdide çardağın ordalar- yine “wtf!?” bakışı atmaktaydılar çünkü. Ve ben ilk defa o aptal surat ifademi değiştiremiyordum. Sanırım utangaçlığım bile başa çıkamayacaktı bu durumla.

“Matt , bak bu abim Ryan. Abi , bu da erkek arkadaşım Matt”

“Memnun oldum Ryan.”

“Kardeşimi üzmediğin her an bende memnun olurum bay Matt” Tanışma merasimi süredururken ben, acıktığı için kendisine “pist” diyenden korkmayan, yemek vermesi için ağzı açık bi şekilde kendisine “pist” diyene aval aval bakan bi kedi gibiydim. O anda onlar başka başka şeylerde konuştular o bi kaç saniyelik süre içinde ama inanın hatırlamıyorum. Ve derken top bana geldi Ryan’ın asistiyle ;

“Ha bu arada , bu kim biliyor musun? Adına parti düzenlenen çocuk işte , keh keh”

“Aaaaa öyle mi? Merhaba, ben Lauren.”

“Merhaba… Ben.. Bedevi…”

“ ? ”

“Bahtsız Bedevi.”

GİNOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin