Kayra uzanıp resme ellerini dayadı. Parmaklarını kızın güzel yüzünde dolaştırmaya başladı. Kızın yüzü oldukça güzeldi. Öyle ki gülümsemesi kuvvet verici bile denebilirdi. Ayrıca o biraz da Kayra’ya benziyordu.
Kayra’ya benziyordu.
“Kayra!” elimde olmadan bağırdıktan sonra ellerimle ağzımı kapadım. Bunun gerçek olmaması için dua ediyordum. O kızın Kayra’nın ablası olmaması için dua ediyordum. Eğer bu gerçekten doğruysa… Bununla nasıl baş edebilirdik? Kayra bunun sonunda kafayı yerdi.
“Onu öldürdün!” diye bağırdı Kayra. Ellerini yumruk yaptı. Yüzünü hala bize doğru çevirmemişti. Ona doğru uzanmak istiyordum ancak şok geçirmiştim. Bu nasıl olabilirdi? Katil. Ben bir katille yan yana oturmuştum. O katili sevmiştim. Onunla sohbet etmekten keyif almıştım. Onunla dönme dolaba binmiştim. Tehlikenin eşiğinde dans etmiştim ben.
“Onu ben öldürmedim.” Doruk konuştuğunda ellerimi ağzımdan çekip ona doğru döndüm. İşaret parmağımı ona doğrulttum.
“O halde kim öldürdü? Sen yaptın!” Ağlamam şiddetlendi. Bunu biliyor olmak ve dile getirmek çok farklı şeylerdi. Acı içimi parçalayarak tüm boşlukları doldurdu. Her bir hücrem buna itaat etti. Önünde diz çökerek bunu kabullendiler.
“Aden bunu ben değil, babam yaptı.”
Gözlerim kocaman irileştiğinde parmaklarımı birbirine doladım. “Ne fark eder? Onu yok ettiniz siz!” Kafa karışıklığımı gidermek için başımı iki yana salladım.
“Doğru, artık bir şey fark etmiyor. Şimdi de Kayra’yı öldüreceğim. Babamın istediğini yapacağım.” Silahı kendine doğru tuttu. “Sanırım bu kendimi öldürmem demek.” Sırıttı.
“Bir bakıma, evet!” Dönüp Kayra’ya doğru ilerledim. Bedeni resme doğru sürünerek yere doğru kaydı. Bacaklarını karnına doğru dayadı. Gözleri kızarmıştı ve kanlanmıştı. Alnı terlemişti. Şu anda damağını ısırıyor olabilirdi. Uzanıp elimi yanağına yerleştirdim.
“Kayra…”
Bakışlarını bana kaydırdı. Gözleri içimdeki bütün umudu alıp götürdü. Onu böyle güçsüz görmek benim elimdeki bütün her şeyi alıyordu. Onu ve kendimi kurtaramayacaktım. İkimiz de bir deli yüzünden ölecekti. Bir delinin deli saçması kurguları yüzünden.
“Kayra her şey yoluna girecek. Söz veriyorum.”
Başını iki yana salladı. “Artık her şey için çok geç.” Yumruk yaptığı ellerini dizlerine yerleştirdi. “Lütfen sen git. Bununla yüzleşmem gerek. Tek başıma.”
“Ne? Hayır. Bunu asla yapmam.” Bunu çoktan biliyor olması gerekiyordu. Onu bırakmak da ne demekti? Bunu yapamazdım. Yapmayacaktım. Onu kaderine teslim etmeyecektim. Eğer kaderimde bir deli tarafından öldürülmek varsa, bu zaten olacaktı. Ne diye bundan vazgeçecektim? Ben kaderimin içine Kayra’yı dahil ettiysem elbette buna itaat edecektim.
“Yapmak zorundasın. Çık şu odadan ve git.”
“Gitmeyeceğim! Ben seni bırakıp hiçbir yere gitmem. Anladın mı?”
“Bunu nende yapıyorsun?” diye sordu, sesi yılgındı.
“Çünkü biz bunu yapacağımıza söz verdi. Sen benim için yapardın değil mi?”
“Daima.”
“İşte bu yüzden ben de kalıyorum. Ben gitmiyorum. Hiçbir yere gitmeyeceğim. Anladın mı?”
“Ama…” İtiraz edecek oldu ancak kolunu sımsıkı tutarak onu durdurdum.
“Hayır, lütfen. Konuşma daha fazla.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz ~ Askıda
Fiksi RemajaKendi yolunu bulmaya çalışan, kimliğini kaybetmekten korkan, Milena olmak isteyen bir kız; Aden Turan. Umursamaz, sırlarla dolu, karanlık ve kilitli kutu olarak nitelendirilen bir çocuk; Kayra Soner. Aden'e yolculuğunda eşlik eden dostlar; Nehir, Öy...