Bugün yeniden anladım ki, geçmişin üstümde hiçbir etkisi yok. Sadece kafamı dolduran, başka bişey düşünmemi engelleyen insanlarla dolu. Hayatımı, geleceğimi mahveden anılarla dolu sadece. Ama silemiyorum, nedense varlıklarına ihtiyaç duyuyorum. Acı çekmeye ihtiyaç duyuyorum. Çünkü mutsuzluk güzel. Çünkü mutsuzluk samimi. Acı verici belki ama mutsuzken kaybedeceğin bişeyin olmaz. Çünkü kaybetmişsindir. E mutsuzluğa alışınca, ekstradan bi üzülme durumu da olmaz. Elindekiyle yetinmeyi bilmen gerekli, elindekilerin değerini bilmen. Zaten değerini bilmediğimiz şeyler canımızı yakan şeyler değil mi? "Nasıl da özlemişim, şimdiki aklım olsa, değerini bilememişim" cümleleri değil mi canımızı yakan? Ama bu hataların bir geri dönüşü yok, olmamalı bence. Her keşkenin cevabı tekrar denesek olmamalı. Canım çok yandı çünkü. Kendini, olanları, olabilecekleri tartmalı insan. Mutlu olucam diye gidip te zenci misali saat satmayalım sonra.
Teşekkürler sevgilim. Sayende insanlara yardım eder oldum, akıl verir oldum. Acı çektikçe mutlu oldum, dost buldum kendime. İçimde son veremediğim onca şey varken seni sonlandırabilmek gerilerde kaldı sanırım. Ama inan bana artık olacaklar umrumda değil. Sen de umrumda değilsin. Artık bi geleceğimiz olduğunu da düşünmüyorum. Seni bilmem ama ben artık mutlu olucam galiba. Çünkü senle yollarımız sadece bu lanet sayfada buluşucak. Klavyeden ellerimi ayırdığımda sen de ayrılıcaksın benden. Çünkü artık beni bunaltan nedenin gitmen değil de sen olduğunu biliyorum. Hayatımdan seni çıkarırsam mutlu olucağımı da biliyorum o yüzden de bundan sonra sen yoksun. Orada burada seni aramıycam bundan sonra, canım istemiyor. Salakça olduğunu düşünüyosun bu yazdıklarımın, ama inan bana düşüncelerin artık sikimde değil. Fazla uzadı dedin, bende bitiriyorum. Neyse, bu kadar sert olmamalıyım. Bugün eski sevgilimle karşılaştım hep bindiğim otobüste. Garip geldi, çıkarken çocuktuk resmen. Daha doğrusu ben çocuktum, o hep kendini büyük göstermeye bakardı. Açıkçası salaktım o dönemler, saftım biraz. Neyse, geldi tam yanıma oturacakken farketti beni, dostça bir "naber" dedi, iyi senden dedim, cevabı beklemeden kulaklığı taktım tekrardan. Daha fazla konuşmadan önümüze döndük ikimiz de. Ama cidden merak ediyordum neler yapıyor, değişmiş midir diye. Sonra kendimle düşünce savaşına girdim. Bu kızı ne kadar da sevmiştim ben öyle? Cidden neyini sevmiştim? Arkadaşımın bir iki lafına kanmıştım ama sevmiştim sonradan. Sonra nasıl unuttuğumu düşündüm. Çünkü nasıl unuttuğumu hatırlamaya ihtiyacım vardı mutlu olabilmek için, seni de unutabilmek için. Farkettim ki onu unutmamışım ben, unutmakla sevmemek farklı şeyler. Kimseyi unutamıyorum, bu benim lanetim. Ama farkettim ki bunca olaydan sonra seni de o gittiğin günkü kadar sevmiyorum. Çektiğim acı seni sevdiğimden değil. Sadece o anıları unutamadığımdan. Unutma şansım olmadığından. Okulumda bile seni hatırladığımdan canım acıyor. Ama şöyle bişey var ki, sen artık git gide sıradanlaşıyorsun benim için. Daha fazla önem verdiğim şeyler var, insanlar var. Dedim ya, yolun sonu sevgilim. Artık ne bende sen kaldın, ne de sende ben vardım