7.Bölüm 1.Kısım

9.6K 624 34
                                    

     Saat geç oldu falan ama yeni bölümümüz geldi bitanelerim. Bu saate kaldığı için özür dilerim. Ama  inşallah bölüm hoşunuza gider. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. 

    Not:Kusura bakmayın düzenleyemedim. :(

      Yazarın anlatımı

   Söz uçar ,yazı kalır değil mi? Bazen kalan o yazı sizi mutlu ederken, bazen de deyim yerindeyse hayatınızın içine eder.

Tek bir mektup, yazılan iki satırlık bir kağıt parçasıyla evliliği bitmişti Ayşe'nin. O, seviyorum diyen, aşkından ölen adam tek bir cümle ile hayatından çıkarmıştı onu.

Annesi ile o evden ayrılmasının akşamında Mehmet kapısına dayandı genç kızın. Neler olduğunu neden haber vermeden evden çıktığını sorunca kırık bir tebessüm belirdi Ayşe'nin yüzünde. Mehmet'in her şeyi olmasa bile bazı şeyleri bildiğinden emindi. Bu kadar korumaya çalıştığına göre onu iki kelime ile boşadığını da biliyor olmalıydı kesin. Yine de bir cevabı hak ettiğini düşüyordu genç adamın, o nedenle kısa da olsa bir iki cümle kurmaya karar verdi.

"Korkularıyla başa çıkamadı abin. Hep bir ama vardı için, hep bir şüphe. Buradayken başa çıkamadıkları orada yedi bitirdi onu. Öyle ki tek bir dedikoduya inanmayı seçti o da. Anlayacağın Mehmet, biz artık iki yabancıdan başka bir şey değiliz abin ile. Ama sen benim hep kardeşimsin. Şimdi eve git. Git ki kendim ile baş başa kalabileyim."

Yüreği buz gibiydi Ayşe'nin. Hayatında olmadığı kadar soğuktu bakışları. Anne ve babası ilk defa kızlarını böyle görüyorlardı. Ama kolay mı? Kızlarının yalandan yere yuvası dağılmış,İftiraya uğramıştı. Ne Mahir bey, ne de Melek hanım inanmıştı duyduklarına. Ne de olsa kızlarını tanıyorlardı.

Zehra annesinin gönderdiği haber ile kocası Mahmut'u da alıp beraber baba evine gelmişti. Onunda kaynanası biraz(!) huysuzdu ama Neriman hanım kadar değildi. Hem artık tüm çocukları yanındayken daha bir sakin insan olmuştu Fatma hanım. O yüzden son zamanlarda gelinine karşı daha ılımlı bir insan olmuştu.

Zehra eve geldiği zaman karşısında gördüğü kişi ile neredeyse irkildi. Bu kişi onun kardeşi Ayşe olamazdı. Onun miniği her zaman sevgi doluydu, her zaman neşeliydi. Sevdiğinin evinde ne gelmişti başına küçüğünün.

"Kardeşim, Ayşe'm. Ne oldu sana? Söyle bir tanem, söyle bana."

Ablasını görmesi ile bakışlarındaki soğukluğun yerini gözyaşları alan genç kız kendisini Zehra'nın kollarına atıp ağlamaya başladı.

"Abla. Ablamm. Ablamm."

Konuşamıyordu genç kız. Ağzından 'ablam' dışında kelime çıkmıyordu. Bir şey yapmamış olsa da yediremiyordu kendine.

"Ağla bir tanem ağla. Dök içini. Şimdi ağla, ama daha sonra sakın ha sakın bir daha gözyaşı dökeyim deme."

Ağlaya ağlaya ablasının dizinde uyuya kalan genç kızı izliyordu ailesi.

Melek hanım sadece olanları duymuş ve kızını yanına gitmişti. Aslında gidip önce işin aslını öğrenmek istiyordu ama yolda sevgili(!) dünürü Neriman'ın, arkadaşı olan Türkan ile rast gelmiş, boş boğaz kadın tüm her şeyi-bildiği kadarını- anlatmış, Melek hanım o hızla gidip kızını evden almış. Eve geldikleri zamanda büyük kızı Zehra'ya haber göndermiş, eve gelmesini istemişti.

Şimdi kızı gözyaşları içerisinde ablasının dizinde uyuyakalmıştı. Uyurken hala daha iç çeken kızına baktıkça yüreği parçalanıyordu.

"Anne ne olmuş anlat artık Allah aşkına. Bu kız nasıl bu hale geldi?"

Kocasına bakıp onay istedi yaşlı kadın ziraa odada damatları Mahmut vardı ve onun yanında konuşmasının ne kadar doğru olacağını bilemiyordu. Mahir bey ise oğlu gibi sevdiği damadından bir şey saklama taraftarı değildi. Ne olacaksa ne konuşulacaksa onun yanında rahatça konuşabilirlerdi. O nedenle karısına hafif bir baş sallama ile konuşması için onay verdi.

"Tüm köyde bir laf çıktı kızım. Ayşe sözde bir adamla görüşüyormuş, hemde evli biriyle. Bunun kocası olacak adamda artık nereden duyduysa bu lafı, anası olacak kadına mektup yazıp Ayşe'yi boşamış. Sanırım bizim kızın haberi yoktu ki ben söyleyince dondu kaldı. Kısa bir süre sonra da yanıma geldi, hiçbir şey demeden eve kadar yürüdük. Sen gelene kadar konuşmadı, ağlamadı. Sen gelince çözüldü resmen."

O saate kadar sessizce olanları dinleyen Mahmut kayın validesi lafını bitirince sessiz çıkmasına dikkat ettiği ses tonu ile konuya dahil oldu.

"Bu nasıl bir terbiyesizlik baba. Nasıl Ayşe'ye böyle bir iftira atarlar. Peki o Mustafa denen adama ne demeli. Hiç mi tanımamış karısını da böyle bir iftiraya inanmış. Ahh ahh o şimdi burada olacaktı ki iki tane çakacaktım ağzına."

"Hiç gereği yok oğlum.Bir daha o aile ile muhattap olmak istemiyorum. Sizde olmayacaksınız. Kızımın daha fazla üzülmesini kaldıramam. Zaten biraz toparlasın kendini, halasının yanına göndericem hava değişimi olur biraz."

"Baba halama göndermen daha kötü olmaz mı orada ne yapacak? Bizimle bağ evine gelse ya. Hem kayın validem bu sene sizi de çağırmayı düşünüyordu. Size de, ona da bir değişiklik olur hem."

"Evet baba. Bu sabah konuşuyorduk hatta. Kardeşim geldi ya annem tüm aile toplanalım istiyor. En iyisi bizim bağ evine gitmek ."

"İyi, güzel de oğlum. Ayşe'nin üzerine atılan bir iftira var. Biz kızımızdan eminiz ama orada biri bir şey der, benim kızım daha da üzülür, dayanamayız o zaman."

Mahir beyin ve Melek hanımın kızlarına gelecek en ufak bir lafa daha tahammülleri kalmadığını fark ediyordu Mahmut, zaten kendisi de çok sevdiği karısının, biricik kardeşine laf getirtecek bir adam değildi.

"Merak etme baba kimse laf edemez. Zaten gelenlerde yabancı değil. Dayımlar, teyzemler falan işte. Yani Ayşe'yi üzecek kimse olmayacak merak etmeyin."

    Şimdilik bir şey söylemek istemeyen Mahir bey konuyu kapatmayı uygun buldu.

"Neyse oğlum konuşuruz yine. Hadi annen yataklarınızı yapsın da yatın sizde. Ayşe zaten sabah kadar daha uyanmaz. Bende yatıyorum Allah rahatlık versin size"

Omuzları çökmüş bir şekilde odadan çıkan Mahir beyin ve Melek hanımın peşinden bakan Zehra ve Mahmut ellerinden bir şey gelmediği için çok üzgünlerdi.

"Mahmut, emin miyiz? Tamam, annen bizimkileri çağırdı ama ya Ayşe'nin durumundan dolayı bir şey diyen olursa. Aslında bende bundan çok korkuyorum."

"Sen merak etme gözümün nuru. Ben Ayşe'yi kardeşlerimden ayırmam bilirsin. Küçüklüğünden beri tanıyorum onu. Ne Şahinden ne de İlyas'dan bir farkı yok benim için. Emin ol buradan uzaklaşmak hepimize iyi gelecek."

"İnşallah Mahmut inşallah."

******************

Ertesi sabah herkesten önce uyanan genç kızı camı önünde bulan Mahmut sessiz bir şekilde dışarıyı izleyen baldızının yanına oturup onunla beraber camdan bakmaya başladı. Zehra'ya ilk sevdalandığı zaman küçük bir kız olan Ayşe'ye baktıkça içi burkuldu genç adamın. Karşısındaki bu kişi ile o kızın alakası bile yoktu.

"Neden değmeyecek bir insan için üzülüyorsun Ayşe? Biliyorum evin,yuvan dağıldı ama eğer o adam seni gerçekten sevseydi tek bir dedikoduya inanıp da seni boşamazdı. Biliyorum şuan dediklerim çok acımasızca geliyor ama beni biliyorsun. Benim kalbimdeki dilimdedir. Seni olmayacak şeyler için teselli edemem. Ama şunu söyleyebilirim sana, çok gençsin önünde mutlu olacağın zamanlar var. Seni hak edecek biri illa ki karşına çıkacaktır."

Mahmut'u dinleyen Ayşe'nin yüzünde gerçek olmayacak bir gülümseme vardı. Eniştesi kendi sözleriyle çelişiyordu şuanda.

"Kendi dediğine sen inanıyor musun enişte? Şahsen ben inanmıyorum. Benim bir geleceğim yok artık. Beni hak edecek biri dedin değil mi? Başından iki evlilik geçmiş, adı kısıra çıkmış en önemlisi adı çıkmış birini kim hayatına alır enişte? İşte bunlar olmayacak şeyler. Ben bir daha aynı şeyleri yaşayamam. Dahası ben artık buralarda yaşayamam."

AYŞE'M (Muhteşem Kadınlar 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin