3

53 6 4
                                    


Bulunduğu yere nasıl geldiği hakkında tek bir fikir sahibi olmayan adam boylu boyunca uzanıp gözlerini etrafa çevirdi. Etraf; çok sayıda meyveleri olgunlaşmış ağaçlar, binbir güzellikte ve çoğunlukla birbirini tekrar eden, aralarda eşi benzeri olmayan çiçeklerle, pek uzak gelmeyen suyun akışı ve kuşların cıvıltıları ile donatılmıştı. Adam, adapte olmuş izlerken hem büyülendi hem de ürktü. Acaba gördüğü bu güzellikler ona zarar verir miydi? Peki zarar vermek ne idi? Bunu düşünedururken, rüzgar ona selam verdi. Bulunduğu pozisyondan doğruca ayrılıp, kendini geriye doğru çekti. Çok korktu, bacaklarını karnına çekip ellerini bacaklarına doladı. Ürkmüş gözlerle her yanı izledi ve tehlike durumunda nasıl baş edeceğini düşündü. Sıcacık havada titremeye başladı. Fakat yolunda gitmeyen hiçbir şey yoktu. Birkaç sefere mahsus gözlerini açıp kapadı. Bacaklarını daha çok kendine çekip kafasını bacaklarına koydu. Karnının altında gördüğü et parçası onun garibine gitti. Bacaklarını uzanır pozisyona getirip, doğruldu. Ellerini uzatıp oynattı. Vücudunu baştan aşağı izledi, sahip olduğu bu bedenin neden ona ait olduğu ya da ona nasıl ait olduğu hakkında bir fikri yoktu. Bedenini izlerken karnının kalkıp indiğini gördü. Bunu nasıl yaptığı hakkında düşündü, sonra dudaklarının üzerine her seferinde ılık bir sıcaklık geldiğinde duraksadı ve yaptığı şeyi tekrarladı. Derince nefes aldı, bir şeyler yanlış gitti ve boğazında kaldı. Tekrar endişelenip ne yapacağına karar veremedi ve istemsizce dudaklarını araladığı anda boğazındaki yumru uçtu gitti. Bunu yavaş yavaş tekrarladı ve kendi kendine sevindi. Bu sefer parmaklarıyla oynadı. Her birini aşağı büktü, yukarı doğru çekti. Vücuduyla oynamak çok eğlenceliydi. Sonra en başta dikkatini çeken o et parçasına geri döndü. Onunla oynamaya başladı. Henüz on saniyeyi almayan bu oynayış sonrası ellerini çekti. Bu sefer karnında bir şeyler hissetmişti ve hoşuna gitmedi değildi.
  Ayağa kalktı, gidebilecek tek bir yol vardı. Yola bakıldığında beraberinde bir sürü yol olduğu gözüküyordu. Adam bazı şeyleri istemsiz yapıyordu, şu an bacaklarını oynatıp yol aldığı gibi. Yol boyu ayaklarını izledi, yol ayrımına geldiğinde onu daha bir etkileyen sesler duydu. O yola doğru merakla ilerledi. Geldiğinde şaşkındı ve geri dönmek istedi. Ayakları arka arka gidecekken arkasına sarı ve ne olduğu belirsiz bir şey geçti. Onun omuzlarından nazikçe tuttu ve gülümsedi. Onun gülümsemesini çok yanlış anlayan adam gitmek için çok uğraştı ama sanki buraya düşmüş gibi arkasında bir yol yoktu. Sarı şey onun bileğinden tuttu, süzülüyordu. Yüzü adamın yüzüne benzemiyordu, ne çirkin ne de hoştu. O güzel seslerin geldiği yere götürdü ve onun omzuna oturdu. Adam hemen omzuna baktı ve sarı şey ile göz göze geldiler. Sarı şey, onun kafasını seslerin geldiği yöne doğru çevirdi, bir manaya izlemesini emretti. Üç tane sarı biçimsiz sis vardı. Bunların biri kendince salınıyor ve sesler çıkartıyordu. Bu sesler kulağa çok güzel geliyordu. Bir diğeri kendisinin çıkartmadığı bir ses çıkartıyordu, belliydi, öteki ise yine diğerinin yaptığı şekilde ama diğerinin çıkarttığı sese benzemeyen ve arada nahoş bir ses çıkartıyordu. Adam keyifle izledi, hoşuna gitmeye başladı. Dört sise ısındı, onun omzunda oturan sarı sis kalktı. Adam, ellerinin arasında sarı sisler olduğunu gördü, sarı sis, adamın ellerini tutuyordu. Sesler eşliğinde adamın sağ ayağını öne çıkardı, yavaşça salıp vücudunu döndürdü. Bunu üç kez tekrarladılar. Adam ne olup bittiğinin hâlâ farkında değildi. Bu sis ondan ne istiyor ona ne yapacak bilmese de, ortama ısındığı için kendisini sise bıraktı. Bir hamleyle sarı sis, onun sol ayağını sağ ayağının yanına getirdi ve iki ayağı birbiriyle buluştu, bu sefer sol ayağını onu hafif iterek geri attırdı ama bunu saldırı anlayan adam, ondan kaçıp kurtulmak istedi. Geri geri gitti, arkasında hiçbir şey yoktu. Sağa, sola, öne... Tüm yollar kapalıydı, yoktu. Ne üst taraf görünüyordu, ne diğer üç sis. Buna rağmen sesler ardını kesmiyordu. Sarı sis, son kez adamı kendine döndürdü, aynı hareketleri tekrar etti. Adam belli etmeden her saniye ecelinin geldiğini hissediyordu. Adamı sağa doğru döndürdü, yine sağ ayağını yana attırdı. Adam hareketlerin çoğunu ezberlemişti, ecel terleri biraz daha azaldı. Bu sefer kendisi sol ayağını atıp sağ ayağını yanına getirdi ve salındı. Böylece bu dansı iki kez yaptılar. Üçüncü yapışlarına geçerken sarı sis, "Senden gözlerini kapatmanı istiyorum. Aç demeden açma, açtığındaysa sakın bana yaklaşma ve beni öpme." Adam anlam verememişti, öpmek de ne idi? Gözlerini nasıl kapayacaktı? Sarı sis, onu duymuş gibi gözlerini kapattı. Üçüncü dansın bitmesine doğru sarı sis, gözlerini açtırdı. Adam gözlerini açtığında karşısında, güzeller güzeli ışıl ışıl birini gördü. Oma öyle geliyor da olabilirdi. Onu baştan aşağı süzdü, adamda olmayan şeylerin onda var olduğunu gördü. Sesler bitmek üzere olduğunun uyarılarını verirken adam karnında bir şeyler hissetti. "Sarı sis" tam gülümseyecekken, tam dönüş sırasında adam bedenini sarı sise yapıştırdı ve dudaklarını öptü. Bu yasak, sarı sisin iki bacağının arasından onlarca kez kayıp gitti.

Kadın gözlerini açtığında ne olduğunu bilmediği yerdeydi. Etrafa göz gezdirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 24, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yinelenen Vals Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin