BTS - the truth untold🎵
Üzgün olmak, bazen hiçbir şeye yetmiyordu.
“Kızım, manyak mısın? Ne yapabiliriz?” diye olabildiğince sakin konuşan Bambam, uyumaya devam etti fakat ben ayaklanmış, Alice’in tam karşısında duruyordum. Benim yüzümden kavga ettiklerini tahmin edebiliyordum. Bir de üstüne bizi böyle görmesi aslında pek de iyi olmamıştı.
Ve üzgün olmak, hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
“Yapabileceğinizden değil zaten. İkiniz de telefonlarımı açmıyorsunuz. Mina, anneni sabahtan beri meşgule atmaktan yoruldum. Okula gelmediğinin mesajı gitmiş sanırım.”
Söylediklerini teker teker sindirmeye çalışırken ilk cümlesi sinir katsayımın içine sıçmış, son cümlesi ise korku dolu saniyeler yaşatmıştı. Annem beni aradıysa, gerçekten sıçmıştım.
Onları arkamda bırakarak odama çıktım ve telefonumu elime alarak annemi geri aradım. Yiyeceğim bütün azarlara karşılık kendimi hazırladığımda, telefon açıldı ve aslında annemin sesini duymayı beklerken, başka bir kadının sesini duymamla gerçek dünyaya geri döndüm.
Annemin beni gerçekten arayacağını mı düşünmüştüm?
“Merhaba, Mina Hanım. Aileniz size ulaşmam gerektiğini ve neden okula gitmediğinize dair bana cevap vermeniz gerektiğini söyledi.”
Nefesimi tutup çığlık atmamaya çalıştım ve, “Midemi üşütmüşüm, birkaç saat kalkamadım yataktan ama sorun yok, okula da gideceğim birazdan.” Deyip kapatmaya hazırlandığımda, “Bir doktora gitmenizi ve bitki çayı içmenizi öneririm. Arkadaşlarınızdan yardım alabilirsiniz.”
Telefonun diğer ucundan gelen fısıltıları anlamasam da, “Arkadaşım olduğunu nereden çıkardın?” diye söylendim ve telefonu suratına kapattım. Bu muameleyle bu kadar konuşmama dua etmeleri gerekirdi. Küfür edip telefonu bile kapatabilirdim fakat bu sefer, onların beni kontrol etmesi için bir koruma göndermeleriyle sonuçlanırdı.
Ben yalnız iyiydim.
Üzerimi değiştirip çantamı da alarak odamdan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. O sırada da bileğimdeki tokayla saçlarımı tepemde toplamıştım.
Son basamakta Bambam ve Alice’i öpüşürken görmemle ayağımı burkup son basamakta tam basamadığımda zemine zorlu çöküş yapmıştım. İkisinin de kafası bana dönerken, “İyi misin?” diye sorup yanıma koştuklarında, “İyiyim, sadece bir an önümde bir basamak daha var sandım.”