24. Bölüm

579 54 30
                                    

Jungkook

İnsan bazenleri duygularına sahip çıkamayabilirdi çünkü bir saniye sonrasını bile bilmiyorduk, hayat her şeyi karşımıza çıkarabilirdi. Sevdiklerimizi elimizden alabilir ve yalnız kalmamıza sebep olurdu. Canımız yansa da derdimizi kimseye anlatamazdık. Ben de şu an öyleydim.

Buraya geldiğimiz zaman şaşkınlığımdan hemen kurtulmuş ve bana bir şey olmasını önemsemeden yanmaya devam eden depoya atmıştım kendimi. Yüzüstü yerde yatan bedeni gördüğümde en çok etrafındaki kanlar çekmişti dikkatimi. İçimdeki acıyı gözardı edip yanına koşmuş ve bedenini çevirip yerde sürüklemeye başlamıştım. O sırada Jimin hyung da depoya daldığı için bana yardım etmiş ve Yoongi hyungu hızlıca depodan çıkarmıştık. Çıkardığımızda göğsünün inip kalkmıyor oluşuysa berbat bir şeydi. Gerçekten de nefes almıyordu. Ölmüş olamazdı değil mi?

"Jungkook, bırakman gerekli! Hemşirelerin işini yapması lazım."

Jimin hyung belimden tutup bedenimi geriye sürüklediğinde yerde öylece yatan Yoongi hyunga diktim gözlerimi. Her yerde kan vardı. En çok da göğsünde gördüğüm kan sızan yaraları korkutuyordu beni. Yine de Yoongi hyung aramızda güçlü olandı. Bırakmazdı değil mi bizi? Hyungumu kaybetmek istemiyordum.

"Hyung... Ölüyor..."

"Ölmeyecek Kook."

Jimin hyungun da kendi dediği şeylere inanmadığını biliyordum çünkü Yoongi hyung o kadar çok yara almıştı ki yaşaması çok zordu. Bunu doktor olmasam bile anlayabilirdim.

"Siz sedyeyi getirin!"

Kalp masajı yapan kişiye baktım gözlerimden yaşlar düşmeye başlarken. Yoongi hyungun canı çok yanmış olmalıydı o yaraları aldığı zaman.

"Gitmez değil mi?" diye sordum bedenimi yere atmış ağlarken. Ne olursa olsun Yoongi hyungu kendi öz abim gibi görüyordum. Ona bir şey olmasına dayanamazdım. Hele nefes almayı bırakmasına hiç dayanamazdım.

"Tanıdığım kadarıyla Yoongi h-hyung güçlü birisi Jungkook. Gitmeyecektir. Hem kız kardeşimi seviyorsa sevdiğini bırakıp gi-gitmez."

Hoseok hyung beni ikna etmek için böyle söylese de onun da kendi dediği şeylere inanmadığını biliyordum içten içe. Yoongi hyung güçlüydü, evet, hem de çok güçlüydü ama bu olanlar onu mahvetmişti. Şimdi nefes bile almıyordu, kalbi atmıyordu işte...

"Namjoon! Söyleyin direkt ameliyathaneyi hazır bulundursunlar. Zaman kaybedersek hastayı da kaybederiz."

"Tamam Taehyung."

Birkaç dakika sonra kalp masajı yapan kişi geriye çekilmiş ve Yoongi hyungun bedeninin sedyeye taşınması için alan açmıştı.

Yoongi hyungun bedeni yanımızdan geçerken sedyeden düşen koluna baktım. Parmakları arasından yere damlayan her kan damlasında içimden bir şeylerin kopup gittiği anlamıştım. Yoongi hyung bu olanların hiçbirini hak etmiyordu.

"Hyung, Jungkook sana emanet."

Jimin hyung koşarak yanımızdan uzaklaşmış ve Yoongi hyungun bindirildiği ambulansa binmişti. Ben de Yoongi hyungun yanında olmak isterdim ama yapamazdım ki ben. Daha fazla Yoongi hyungu öyle görmeye devam edemezdim.

"Jungkook, gitmemiz lazım."

Hoseok hyung bedenimi çekiştirdiğinde öylece durmaya devam ettim. Bu olanlar çok ağırdı gerçekten. Nefes almamı bile zorlaştırıyordu.

"Jungkook!"

Hoseok hyungun gür sesi ile az önce Yoongi hyungun bedenini çıkardığım depodan çektim bakışlarımı. Çıkarırken sol kolumun ufak bir kısmı yanmıştı ama önemli olan bu değildi. Eğer biraz daha geç gelseydik Yoongi hyungun cansız bedeni çıkacaktı o depodan. Bu olsaydı eğer neler yaşayacağımızı, ne yapacağımızı hayal dahi edemiyordum. Yalnızca çok zor olacağından emindim.

HaptofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin