Selam selam selam :D Bu benim wattpad de paylaştığım ilk hikaye umarım beğenirsiniz.. :)) İyi Okumalar :)
Genç kız uçakta yaptığı yaklaşık 15-16 saatlik gece yolculuğundan sonra epeyi bir yorulmuştu. Ama buna değmişti. Yurtdışında okuduğu için ailesiyle sadece özel günlerde görüşebiliyordu ve onları gerçekten özlemişti. Uçaktan indiğinde bavulunu aldı ve havaalanının çıkışına gitti. Sonbaharda oldukları için hava biraz ürpermesine neden olmuştu ama aldırmadı. Cebinden telefonunu çıkardı ve annesini aramayı düşündü ama sonra vazgeçti. Sürpriz yapacaktı! Sürpriz yapmak onun işiydi.. Bir süre elinde bavuluyla etrafına bakındı, saat gece 2 olmuştu. Normalde olsa gece yolculuğu yapmazdı.
Karanlığı sevmezdi çünkü. Korkardı karanlıktan.
Şimdi de havaalanının önünde gecenin karanlığında tek başına kalmıştı. Görünürlerde takside yoktu hem. Aslında çok zenginlerdi hemen babasının şoförlerinden birini arayabilir ve kolayca eve gidebilirdi. Ama bunu yapmadı. Sürprizi bozmak istemedi.
Aslında içten içe kendine yediremedi şoförün gelip onu almasını. Kendisi yapabilirdi. Ne de olsa bunca yıl boyunca Chicago'da tek başına yaşamıştı ve orada her şeyi tek başına yapıyordu. Tamam evde hizmetçiler vardı ama dışarıda ki işlerle hep kendisi ilgileniyordu. Hem artık üniversiteye geçmişti, mızmız korkak bir bebek gibi davranmak ona yakışmazdı. Belki de abartıyordu ama kimsenin onun karanlıktan korkan ve gece tek başına hiçbir şey yapamayan biri olarak görmesini istemiyordu. Son bir umutla tekrar etrafına bakındı. En azından ne tarafa gideceğini bilse her şey daha kolay olabilirdi.
Havaalanının yanındaki güvenlik kulübesini gördüğünde yüzünde içten bir gülümseme oluştu ve o tarafa doğru yürümeye başladı. Kulübenin yanına geldiğinde kapıyı tıklattı ve bir süre bekledi.Ses gelmeyince tekrar tıklattı ve hafifçe boğazını temizleyerek yarım duran pencereden içeri baktı. İçerisi oldukça dağınık görünüyordu. Zaten küçücük olan kulübe içine koyulan televizyon, mini buzdolabı ve tek kişilik koltukla daha da dar hale gelmişti. Kulübeyi incelemeyi bırakıp arkasına döneceği sırada bir ses duydu ve hemen kafasını o tarafa çevirdi. Üzerinde büyük harflerle 'GÜVENLİK' yazan bir üniformayla kendisine yaklaşan adama baktı. Yüzüne bir gülümseme yerleştirip adama en yakın taksi durağını sordu. Açıkçası adamdan biraz korkmuştu çünkü çok sert bir sesi vardı ve yüzündeki ciddi ifade karanlıktan bile seçilebilecek derecedeydi. Ama yine de adam ona yolu tarif ettiğinde adama teşekkür edip gülümsemişti.
Taksi durağına geldiğinde elindeki bavulların ağırlığından dolayı yorulmuştu ve nefes nefese kalmıştı. Taksi durağı yokuş yukarı bir yerdeydi ve elindeki valizlerde yaklaşık 20 kilo kadardı. İçine koyduğu onca gereksiz malzeme için kendisine içinden sağlam bir küfür ettikten sonra kendisi için bekleyen taksiye bindi. Taksici bavulları bagaja koyduktan sonra söylediği adrese doğru sürmeye başladı. Zaten gece olduğu için normalde bir buçuk saatte gidilen evlerine yarım saatte ulaşmışlardı. Kapının önüne geldiklerinde ne kadar uykusu geldiğini fark etti. Gözleri kapanmak üzereydi adeta.
Karanlığı sevmediği halde uykuya aşıktı genç kız. Garip bir şekilde gözlerini kapattığında oluşan karanlık ona huzur veriyordu. Karanlıktan korktuğu zamanlarda bile gözlerini kapatır kendi aşık olduğu doğal karanlığına dalarak dışarıda ki karanlıktan soyutlardı kendini. Şimdi de o çok beklediği karanlığına kavuşmak için can atıyordu.
Yavaşça kapının önüne geldi ve kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek açtı. İçerisi her zaman olduğu gibi karanlıktı. Kendisinin aksine annesi karanlığı severdi. Eli ışık düğmesini ararken içinden annesine söylenmeyi de ihmal etmedi.
Işık yandığında gözleri ani ışıkla refleks olarak kısıldı. Işığa alıştıktan bir süre sonra bavullarını almak için kapının önüne geri geldi. Tam o sırada gözüne dışarıda duran arabası çarptı. Babası bunu ona geçen yılki yaş gününde hediye etmişti. O zaman ehliyeti olmadığı için binememişti. Ama şimdi ehliyeti vardı ve turkuaz rengindeki Mini Cooper'ı ona göz kırpıyordu. Aklına gelen ani fikirle yüzünde bir sırıtış belirdi. Annesini de alıp küçük bir tatil yapabilirdi. Evet bunu kesinlikle yapmaları gerekiyordu. Hemen bavullarını arabasının yanına getirdi ve evden anahtarı alıp bavulları bagaja koydu. Yüzündeki sırıtış hala silinmezken eve girdi ve annesine seslendi. Duymayınca bir daha seslendi. Uyuyordur diye düşünüp üst kattaki yatak odasına çıkmaya karar verdi. Ama duyduğu sesle biraz yavaşladı. Yüzündeki sırıtış yerini merak duygusuna bırakmıştı. Biraz daha dikkat etmek için merdivenlerin başından sesi dinledi ve ardından bir çığlık sesi geldi. Sesin geldiği yönü anlamadığında 'ANNE?!' diye bağırdı endişeyle ama cevap yerine daha güçlü bir çığlık sesi geldiğinde hemen rehberden babasının numarasını açtı. Aramak için basacağı sırada "Belki sadece bir kabustur." Diye düşündü ve her ihtimale karşı elinde telefonuyla çıktı merdivenleri. Ses artık kesildi diye düşünürken yeni bir çığlıkla annesinin yatak odasının kapısının önüne geldi. Derin bir nefes aldı , kapı kolunu tuttuğu anda babasını da aradı. Sonra aniden kapıyı açtı.
Gördüğü manzara karşısında şok olmuş bir şekilde kapıda dururken çığlık seslerinin neden geldiğini anladı. En fazla 5 saniye sonra annesi de onu fark etmişti ardından çığlık seslerinin kaynağı olan kişide fark etti ve şimdi ikisi birden ona bakıyordu. Böylece birbirlerine bakmaya devam ettiler. Babasının sesini duyduğunda kendine geldi ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Etrafına bakınırken aklına geldi. Babasını aramıştı tabi ya! İyi de neden?! Kafası karışmıştı. Gördüğü şeyler gerçek olamazdı! Kafasını kaldırdı ve annesine baktı. Evet annesi yüzünden!
Annesine bir şey olduğunu düşündüğü için aramıştı babasını ama annesinin yaptığı tek şey kocasını başka bir adamla aldatırken bundan zevk almış olmasıydı. Sonra birden her şey ağır çekime alınmış gibi bir hisse kapıldı. Bu olayın daha fazla acı vermesine neden oluyordu. Son bir kez annesinin gözlerinin içine baktı ve gözünden bir damla yaş akarken fısıltı şeklinde "Anne" diyebildi. Daha fazlasını diyemezdi çünkü. Bu aslında annesine söyleyebileceği en ağır hakaretti belki de. Ona güvenen insanları nasıl yaraladığını anlardı bu şekilde.
Anlardı belki eskiden ona her "Anne" dediğinde nasıl gözlerinin içinin güldüğünü , şimdiyse ona "Anne" derken nasıl içinin ağladığını...
Yaşlardan dolayı gözleri bulanık görürken merdivenlerden inmeye başlamıştı bile. Şimdi ağlamak istemediği için içinde tutuyordu tüm hıçkırıklarını. Sonra gözyaşları gözünün önünde bir perde niteliğini aldığı için ayağı kaydı ve dengesini kaybetti. Telefonu elinden kayıp zemine düştüğünde parçalanmıştı. Kendisi de bir iki basamak kalçası üzerinde düşmüştü ama hemen ayağa kalktı. Hole indiğinde ışık bir an yine gözlerini acıttı ve kapının hemen yanında bulunan şartelleri kapattı. Karanlığı sevmediği için hemen buradan çıkmak istedi. Ama aklına gelen ani fikirle girişteki aynanın önüne geldi. Annesinin çekmecedeki acil durum rujlarından birini aldı ve aynaya bir şeyler yazdı.
Merdivenlerden sesler gelmeye başladığında hemen arabasına gitti ve arabayı çalıştırdı. Arabanın tekerlekleri toprak zeminde çığlık atarken, aklına aynaya yazdığı şey gelince bir kahkaha attı. Deliriyor olabilirdi ama umurunda değildi. Ve aynaya yazdığı şeyi içinden fısıltı şeklinde tekrarlamaya başladı.
"Kendi karanlığında boğulman dileğiyle ANNE...."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SIRLAR(Düzenleniyor)
General FictionKaranlık.... İnsana huzur veren sonsuz bir uçurum... Hiç kimsenin gerçek yüzünün görülmediği gizemli bir yer... İçindeki duyguların korkusuzca dışa vurulmuş hali... Bir insanın karanlığa aşık olması mümkün mü? Nasıl aşık olabilir bir insan karanlığa...