Sessizliğe açtım gözlerimi yeniden. Sessizlik. Tek kelime evet ama bizim evde bir kelimeden çok daha fazlasını anlatır. Bu evde sessizlik ölüm donukluğu gibi. İnsanın gözünde karanlığı canlandırıyor.
Korkularım ve endişem doluşurken zihnime kısa süreli bir zil sesiyle canlanıyor belleğim. Sıcak yorganımın altından yeni uyanmış birine göre fazla çevik bir hareketle atlıyorum. Odanın penceresinden görünüyor gelenler. Ah olamaz diye haykırıyor kalbim. Evdeki bu sessiz gürültü de en düşünmemem gereken ayrıntı ama o çocuk ve ailemin takdirlerine şayân ailesi işte oradalar. Evimize , sırlarımıza ve içinde çığlık lar atan sessizliğimize bir kapı kadar uzakta.
Hava soğuk kış gününde boğaz puslu ama ellerim terliyor. "o" ise çok rahat. Hayatının en normal ziyaretiymiş gibi dikiliyor kapıda. Belki de öyledir. Yukarı doğru kayıyor bakışları. İnsanın içini ısıtan her ne kadar inkar etsem de samimiyet ini sergileyen o çikolata kahvesindeki gözlerinin gözlerimi bulmasından korkuyorum. Ama o benim penceremi bulamadan kapı açılmaya başlıyor. Bürünmemi gerektiren çok yüzüm var, kandırmam gereken çok insan, saklamam gereken çok sır. Bugüne kadar çok iyi gidiyordum biliyorum ama ona karşı direnemiyorum ve işte şimdi gizleyemeyecegimi bildiğim ama onu ölümüne uzak tutmak istediğim sırlarıma doğru girişini izliyorum."sonunda" diyor bayan annem salona teşrifimle birlikte. Babamın gözleri gözlerimi bulmaya ürker gibi. Benim gözlerimde misafirlerimizin gözlerinden çekiniyor. Ama korkunun ecele faydası yok. Epeydir odamda oyalanıyorum zaten. "Hoşgeldiniz yeniden bu salonda buluşmak ne güzel!" diyorum en kibar halim ve en müteşekkir tebessümümle. Bu insanlar benim gündelik halimi görseler ne olur acaba ? Göz teması kurmak istediğim son insan o. Herkese başımla selam verip en uzak köşede alıyorum yerimi. Onun başkalarına karşı ukala tavirlarindan sonra bana sevgiyle bakmasından nefret ediyorum. İstemiyorum buna eminim. Beni severse farkındayım ki onu sevmekten alikoyamayacagim kendimi ve o zaman kendi ellerimle ikimizin de canını yakacağım.
Boyu benden bir kafa boyu kadar uzun. Ailesinin onca imkanını boşa çıkarmamış belli. Sporunu düzenli yapmış şimdi de sergiliyor. Saçlarını karistirabilecegim erkekleri severim. Onun dağınık saçları aklımı dağıtıyor. Yeşil gömleği yle kahverengi saçları hiç bu kadar güzel olmamıştı herhalde. Yeşil rengini kafayı bozacak kadar çok severim. O da buraya gelirken bilerek giymiş gibi görünüyor. Onun mükemmel liği karşısında son derece paspalım. Saçlarımı tarama zahmetine bile girmedim. Kot gömlek ve kırmızı bol bir etekle olması gereken gibiyim. Bence tabii.
Ailelerin konuşma sesleri arasında arasında bir yanım gitmeleri için yalvarıyor bir yanımda gittikleri zaman birakacaklari sessizliği bildiği için gitmesinler diye çırpınıyor. Bütün bu yaşadıklarımın ardından telefonumun zil sesi beynimi işgal ediyor. Arayana minnet ederek müsaadelerini istiyorum ve bir daha geldiğimde gidiyor oluyorlar.
Kapıya kadar çıkma zahmetine girdim. Herkesi sarılarak uğurlarken sonu onunla getirdim. Nefesini hissederken içim titredi. Parfüm kokusu arkadaki gül bahçesinden gelen kokuyu sildi burnumdan. O her yerdeydi ve her yer O' y du sanki. Vedaları sevmem. Çektiğim bir işkence gibi geliyor.
Ve yine sırlarım kapanıyor suratıma. Duyacaklarımdan korkarak odama çıkmaya hazır lanirken annemin sözleri hayallerimi olduğu yerde durduruyor her zaman ki gibi.
"Hayatımız değişiyor Emsal"
"Hahah hiç şaşırmadım" diyorum kalbim buruk dilimde alay.
"Dalga geçilecek hiç bir nokta göremiyorum buna mecburuz biliyorsun."
"Hissetmiştim. Sabah sessizliğe kucak açınca. Peki şimdi ne oluyor anne? Bu defa ne yapıyoruz?" Alaycı pozisyonda kıvrıldı dudaklarım. Gözlerimden nefret aktığını görebiliyorum sanki.
"Bu defa şanslıyız ev değişikliği yok tek fark tanışmamız gereken aileyle tanışmak için seni kullanacak olmamız. Bir oğulları var anlayacağın." şoktaydım. Duyduklarimi sindirme çabasındaydı her hücrem.
"Ne diyorsun sen ya? Bu ne? Tüm bu hayattan bıktım"
"Hiç bir zaman böyle tepki vermedin. Bu ne şimdi? ilgi bekliyorsan vaktimiz yok Emsal." diyor annem ama kulaklarımdan ateş fışkırmasın diye zor tutuyorum kendimi.
"ilgi mi? Sizden mi? Ben beş yaşındaki Emsal değilim Canan ULUDAĞ, ben ailemden sadece küçük bir çocuğun değil tüm hayatım boyunca isteyebileceğim ilgiden umudumu beş yaşında bıraktım çünkü!" sonuna kadar bağırıyordum. Sesim kısılacak biliyorum. Normalde ses tellerimi zorlamam ama geceleri uykuda çok bagiriyormusum. Psikolojik bir sıkıntıdan geçiyor olabilirmişim. Keşke sadece geçiyor olsaydım hayatımla butunlesmeseydi.
Annemin gözlerindeki şaşkınlığı görüyorum bende şaşkınım kendime aslında hiç böyle olmamıştım.
Sükunet içinde konuşuyorum son derece soğukkanlı. "Sizden nefret ediyorum, hiç bir zaman ait olamadığımız hayatlardan nefret ediyorum. " Biliyorum ki bağırmaktan çok daha etkili. Odama hızlı adımlarla yürüyorum.
Hiç ağlamamistım bu güne kadar. Yine hıçkırarak ortalığı yikmiyorum belki ama gözyaşlarımın sessizce gözlerimi terk edişi ni hissediyorum. Belki de bu acının sebebi "o" biliyorum. Hayatımda ilk defa birinin karşısında heyecanlandim çünkü. Hayatımda ilk kez bir erkeğe sarildim. Karşıma geçmiş başka biri diyorlar. Başkasının elini tutmaya dayanamam. Hep hayatımın erkegini bekledim ve ben daha hiçbir erkeğe elimi vermedim. Çok geldi yüreğime. Kaldiramayacağım kadar ağır bir yuktu bu. Ama elimde bıraktıkları tek duygu çaresiz likti artık.
Evet, sessizce ağladım. Çünkü bizim evde her ugursuzluk sessiz gelir ve her hüzün sessiz yaşanır ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çikolata kahvem
RomanceBazen sırlarını kaybetmekten korktuğun için değiştirdiğin hayatlar vardır. Ve bu hayatlar arasında beklenmedik bir kişi sırlarını tutmanda işini zorlaştırır. Her ne kadar korksanda gizlediklerinin açığa çıkmasından ; vazgeçemezsin "O" ndan ... Peki...