episode 1

55 9 8
                                    

Bu bölümü medyadaki şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ederimm. İyi okumalaaar...

Jae Hwa'nın anlatımından;

Alarmın çekilmez sesiyle uyandım. Sürekli her dakikada ötüyordu. Lanet sesi susturmak için komidindeki telefonuma uzandım. Gözlerimi zar zor açarak saate baktım. Siktir! Saat 08.00'di. Ve saat 09.00'da ilk iş günüme başlayacaktım. İlk günden geç kalırsam biterdim. Patron katı biri değildi ama bildiğim kadarıyla bizimle şirketin müdürü sorumluydu.

Şirketin müdürünü ilk defa görecektim. Ya yaşlı, sert ve çekilmez biriyse? Bunları düşünürken banyoya koşup ılık bir duş aldım. Duştan çıkınca bugün giyeceklerimi dünden hazırladığım için kendimle gurur duymuştum. Hızlıca kıyafetlerimi giydim.

 Hızlıca kıyafetlerimi giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nisan ayındaydık. Hava biraz serindi. Hemen saçlarımı ve hafif olan makyajımı yapıp evden çıktım.

 Hemen saçlarımı ve hafif olan makyajımı yapıp evden çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Koşarak garajdaki arabama bindim. Saat 08.40'dı. 20 dakikada yetişebilirdim. Yani sanırım...

HanKook Company yazan büyük tabelayı görünce rahatladım. Yaklaşık 15 dakikada varmıştım. Arabadan inip hızla şirkete girdim. Beni bir asistan karşıladı.

"Siz Lee Jae Hwa olmalısınız." dedi hoş kadın gülümseyerek.

"Evet, benim." dedim tebessüm ederek.

"O halde beni takip edin. Size şirketi gezdirmem ve odanıza yerleştirmem söylendi. Elimden geldiğince yardımcı olacağım." 

 Bunu duyduğuma sevinmiştim. Bana yardım edecek birileri vardı. Genelde bu denli büyük şirketlerde fazla yardımcı olunmazdı.

"Teşekkür ederim. Çabucak alışacağıma emin olabilirsiniz." dedim kendime güvenerek.

***********************************************************************************************

Yaklaşık 30 dakikadır şirketi geziyorduk. Her yeri aklımın bir kenarına kazımıştım. Şirket o kadar güzeldi ki bu kadarını beklemiyordum. Asistanın sesiyle düşüncelerimden kurtuldum. Bir kapının önünden geçiyorduk. Kapıyı işaret ederek,

" Burası müdür Jeon Jung Kook'un odası. Muhabirlerle bizzat kendi ilgilenmektedir." dedi. Yutkundum. Umarım düşündüğüm gibi biri değildir.

"Müdür mü?" 

"Evet. Kendisi Jeon Seong Han'ın oğludur." dedi gülümseyerek. Demek oğluymuş. O zaman yaşlı değildir. Ama ya çekilmez biriyse?

"Müdürümüz nasıl biri ? "

"Oldukça neşelidir, tabii onu germez veya sinirlendirmezsen. Kolay sinirlenir. Dikkatli olmakta fayda var." dediğinde bir iç çektim. Sonra yürümeye devam ettik.

Başka bir kapının önünde durduk. Asistan gülümseyerek kapıyı açtı. Odanın içi sadeydi. Tam bana göre...

"Burası sizin odanız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Burası sizin odanız. Umarım beğenmişsinizdir. Yanınızdaki oda Muhabir Park Min Seo'nun odası. Ben giriş katta çalışıyorum. Beni bulamazsanız sorularınızı Park Min Seo'ya sorabilirsiniz. O size yardımcı olacaktır. Artık gitmem gerekiyor." dedi ve gülümseyerek uzaklaştı.

Odaya bir göz gezdirdim. Evet, burası tam ideal bir ofisti. Düşüncelerimden kapının çalmasıyla ayrıldım. 

"Girin!" 

 Kapıda aynı yaşlarda olduğumuzu düşündüğüm bir kadın duruyordu. Gülümseyerek içeri girdi. Elini uzatarak,

"Ben Min Seo. Öncelikle şirketimize hoş geldin. İyi anlaşacağımızı düşünüyorum. Peki ya sen-"

Uzattığı eli gülümseyerek sıktım.

 "Jae Hwa. Lee Jae Hwa. Memnun oldum." 

"Canın sıkılırsa odama gelmen yeterli. Laflarız. Bazen burası çok sıkıcı olabiliyor. Ve kahveler benden." dedi göz kırparak.

"Bu senin için de geçerli. İstediğin zaman uğraya bilirsin. Zaten buralarda pek arkadaşım yok." dedim. Onunla iyi anlaşacağımızı düşünüyordum. Arkadaş canlısı biriydi.

Onunla biraz sohbet ettikten sonra birkaç işinin olduğunu ve tekrar uğrayacağını söyledi. Min Seo odadan çıkarken aklıma kişisel eşyalarımın arabada kaldığı gelmişti.

Şirketi azda olsa öğrenmiştim, bu yüzden arabanın yerine giderken fazla zorluk çekmedim. Arabanın yanına vardığımda eşyalarla dolu karton kutuyu alıp biraz zorlanarak kapıyı kilitledim. Şirkete girip asansöre doğru yol aldım. Üst kata çıkmak üzereyken asansöre birinin daha binmesiyle ürperdim. Bana baktığını hissediyordum. Ama nedense ben ona bakamıyordum. Kafam dik bir şekilde asansörün kapılarına bakıyordum.

"Seni daha önce hiç görmedim. Yeni misin ?" dedi yabancı kişi. Cesaretimi toplayıp ona döndüm. İçimden "Oha çok yakışıklı" desemde ciddiyetimi bozmayıp,

"Bugün başladım." dedim. Gözlerimin içine baktı ve bana doğru adımlar atmaya başladı. Şaşkınlıkla onu izliyordum. Anksiyetem yüzünden kalbimin atışı hızlanmıştı. Bana iyice yaklaştığında,

"İyi anlaşalım. Şirkette sorun olsun istemem." dedi ve asansörün durduğu katta hızla indi. Arkasından bakakalmıştım. "Neydi bu şimdi? Yoksa müdür müydü? Ne kadar saçma bir tavır, her yeni başlayan muhabire böyle mi davranıyor ?" diye geçirdim içimden. Hoş değildi. Ama sertliği ve inatlaşmayı seviyordum. Öylece kalakaldığım asansörden kendimi toparlayarak hızla indim. Ve odama yürümeye başladım.

Kişisel eşyalarımı yerleştirirken asansördeki olayı düşünüyordum.  Buraya gelmeden önce gerçekten eğleneceğimi düşünüyordum ve eğlence başlıyor :)

~Yepyeni bir hikaye ile geldim bu sefer. Umarım beğenerek okursunuuuuz.~


special soulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin