9-Çok Güzel

399 43 132
                                    

BTS:The Truth Untold

Penceremden gelen sesle yatağımda sıçradım. Tekrar aynı  sesi duyduğumda yavaşça yataktan kalktım. Kalbim  götümde atıyordu resmen. Yavaşça cama doğru yaklaştım. Aklımda Korku Seansının bütün filmleri dönüyordu. Camın önüne geçtiğim sırada cama bir şey daha  çarptı. Korkuyla gerilerken  elimi sehpaya çarptım ve bardak yere düşüp kırıldı. Kıçımın üstüne kırıkların hemen dibine düştüğümde ağzımdan bir bağarış kaçtı. Hızla yerimde doğrulup camı açtım. Changbin  bir elinde taş, ağaca yaslanmış duruyordu.

"Felix, iyi misin tatlım?"

Kapıyı  biraz açıp kapıdan girmek  üzere olan annemi durdurdum.

"Bardak kırdım, ben temizlerim anne. Sen uyumaya devam et."

"Sana bir şey oldu mu?"

Kafamı iki yana salladığımda uyku sersemi olmasından gerek fazla üstelemeden gitti. Kapıyı kapatıp  bardak kırıklarını camın kenarına ittirip  hızla aşağıya indim. Kapıyı sessiz olmasına özen göstererek açtım. Ama tabii ki sessizce açılmadı. Aralık bırakıp hızla dışarı çıktığımda sinrime hakim olmaya çalışıyordum. Yanına gittiğimde hala daha pencereme taş atıyordu.

"Burada ne işin var Changbin?"

Gözlerimi devireceğim sırada neden bu kadar boş baktıģını ya da beni gördüğünde neden bu kadar  fazla sırıttığıyla ilgili kafamda bir cevap belirdi. Kafamı yukarı kaldırdığımda ağaçtan göremesemde orada olduğunu biliyordu.  Herkes yukarıda olduğunu söylüyordu. Şu an beni duyarsa çok iyi olurdu.

"Lütfen.. lütfen tanrım. Beni biraz duyuyorsan lütfen sarh-"

"Feelix? Sen mi geldin?!"

Bir anda üstüme atladığında sakin kalmaya çalışıyordum. Onu kendimden ayırıp ağaca  yasladığımda artık gülmüyordu.

"Sen sarhoş musun?"

Kafasını iki yana sallayıp  tekrar üstüme atıldığında onu tekrar ağaca yasladım.

"Sen beni çok üzdün Felix.. kalbimi böyle.." eliyle anlamdıramadığım bir hareket yaptı.

"Paramparça ettin. Beni çok acıttın, canımı çok acıttın."

Tekrar üstüme doğru geldiğinde bu sefer hiçbir şey yapamadım. Kollarını boynuma doladı.  Öyle bir  içki kokuyordu ki burnumun direği titremişti resmen.

"Gecenin bu saatinde evimde ne arıyorsun Changbin?"

Kollarımı etrafına dolamadığımı farkettiğinde  yerinde tepinip kollarımı beline sardı. Gözlerimi devirip gerçekten yukarıdaki şu an beni duyuyorsa kulaklarını tıkasa iyi olurdu çünkü ona sövüyordum. 

"Seni özledim. Böyle.." kollarını boynumdan çekip genişçe açtı.

"Böyle özledim seni."

Bu gerizekalıyla ne yapacaktım ben? Burada bıraksam bütün gece uyuyamayacak ve suçluluktan kafayı yiyecektim. Saat gecenin ikisiydi, onu burada bırakamazdım.

"Bunları konuşmak için doğru bir zaman değil ki çok özlediğin gün gün değiştirdiğin sevgililerinden belli oluyordu."

Kafasını iki yana sallayıp burnunu boynuma sürttü. Burnunu. Boynuma. Sürttü. Titreyip onu kendimden geri çektim.

"Eğer tek bir ses bile çıkartırsan bir daha asla ses çıkartamazsın Changbin? Anladın mı?"

Kafasını iki yana salladığında gerçekten kafasını kopartmak istiyordum.

Little -CHANGLIX-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin