0.6

1.4K 152 119
                                    

baş komiser baekhyun'a sürekli olarak aldığım çiçeklerden bahsetmediğim için, sehun'un söylediklerini de apaçık anlatamazdım. bu işin çıkışı olarak baş komiser baekhyun'dan, sehun'la tekrar konuşabilmek için izin istemeliydim. şanslıysam sorgulamaz, izin verirdi ve ben hiç de şanslı günüm de olduğumu sanmıyordum. yine de umudumu en baştan yitirmeyerek baş komiser baekhyun'un odasına ilerleyip, kapıyı tıkladım.

"gel!" derin bir nefes eşliğinde kapıyı açarak başımı uzattım önce. baş komiser baekhyun masanın başında dosyalarla boğuşuyordu ve kaşları çatık bir şekilde oldukça ciddi duruyordu.

"baş komiserim?" kısa bir süreliğine bana bakmış peşi sıra yine dosyalara dönmüştü.

"sizden bir istekte bulunacaktım." odaya girip kapıyı ardımdan kapatmış, masasının önüne kadar ilerlemiştim. hala daha hiçbir şey demiyor oluşu beni git gide gererken, beklemeyerek isteğimi söyledim.

"oh sehun'a sormam gereken bazı şeyler var, izniniz olursa tabi." belki de ilk defa baş komiser baekhyun'a karşı böylesine kibar ve iyimser yaklaşıyordum. işim düşmüş olmasa fazlasıyla çirkef olabilirdim belki.

"ne soracaksın?" beklenmedik sorusuyla donup kalırken, yutkundum. gözlerim hemen arkasında ki kitaplıkta dolanırken, hızla elimle birisini işaret ettim.

"şu kitap oldukça ilgi çekici duruyor!" ağzımdan çıkan cümleyi işitene kadar, ne dediğimin farkında değildim açıkçası.

"ciddi misin?" kitaplığa döndürdüğü başını, dalga dolu yüz ifadesiyle geri çevirmişti.

"gelişmelerden haberdar edersin, görevliye haber veriyorum."

"teşekkürler baş komiserim!" hafifçe eğilerek odadan çıktım. koridorda sevinçle saçma sapan hareketler sergilerken, duyduğum kıkırtı sesiyle ciddi halime büründüm.

"komiserim," luhan gülmemek için kendini sıkarken, kaşlarım çatık bakıyordum ona. "iyi misiniz?"

"gül luhan, gül." sıktığım dişlerim arasından konuşurken, gerçekten de gülerek benden ensesine bir şaplak yemişti. yüzümde ufak bir tebessüm varken, luhan'ı orada bırakarak sehun'un yanına gitmek için hareketlendim.

sehun'la görüşmek istediğimden pek de emin değildim aslında. ancak bu vakada bir yol kat etmek istiyorsam bazı şeylere de katlanmak zorundaydım.
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀
⠀ ⠀ ⠀

"hadi ama ya! uykum var neden beni biraz olsun rahat bırakmıyorsun?" dediklerine göz devirerek kenarda duran sandalyeyi çekip oturmuştum.

"ne istiyorsun? tanrı aşkına sor artık yeter." demir parmaklıklara doğru bedenimi öne eğerek, işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm.

"şşş, sakin ol. seni saklayacağım!" ifadesizce suratıma bakarken ben de sessiz kalarak ona ayak uydurdum.

"sana katili söyleyec--"

"hayır hayır buna gerek yok. sen bilirsin tabii sonuç olarak o elini kolunu sallayarak dışarıda dolanırken, sen bu dört duvar arasında tıkılı kaldın."

"o zaman beni serbest bırak." küstah bakışları yalnızca sinirimi bozup canımı sıkıyordu.

"baya komikti. bak sehun eğer sorularımı doğru cevaplarsan kendi lehine hareket etmiş olursun. sonuç olarak iki taraf için de adalet yerini bulmuş olur." oldukça uzlaşması mümkün bir istekte bulunmuştum. aklı varsa dediklerime uyardı ve buna uyması en büyük isteğimdi.

"senin adaletine ihitiyacım yok!"

"zaten senin değil," sinir bozucu olduğunu bildiğim bakışlarım, rahatsız hissettiriyor olmalıydı. "öldürdüğünüz 6 kişinin ihtiyacı var."

you're the murderer | byun baekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin