dudağındaki kan lekeleri

421 48 19
                                    

en ufak bir faydamın olmadığı gereksiz bir topluluk var evimin önünde. söylediklerine göre ruhum veda etmiş artık onlara, yüz üstü bırakmışım her birini. oysa hâlâ burada olduğumu söylüyorum, görmezden geliyorlar jeon.

belki de gerçekten görmüyorlar?

aptal kuruntularımı zihnimin bir köşesine sıkıştırdığımda, her zaman beraber uyuduğumuz yatak odasına çıkıyorum. adımlarım neden bu kadar sessiz bilmiyorum, normalde bu eski tahtaların gıcırtısı kulak tırmalardı, ne değişti?

adımlarım mı?

aralık kapıya ulaştığımda içeride senin bedenini görmeyi bekliyorum ama orada değilsin. yavaşça odaya girdiğimde etrafa bakınıyor, seni göremeyince büyük bir endişeye kapılıyorum. ben kendimi kaybedeli çok oldu jeon, seni kaybetmeye henüz hazır değilim.

bu sefer adımlarım banyoyu bulduğunda yerdeki kan damlalarını görüyorum. ama bunlar normal kan damlaları değil, jeon. her birinin üzerinde yıldız tozu var. hayranlıkla baktığım kan damlalarının sahibine gözlerim tırmandığında boş bir şekilde bedenine bakıyorum.

boş gözlerle jeon, bomboş.

bileklerinden akan kırmızı damlalar beni kendime getiriyor. sen ne kadar kırmızıysan, ben o kadar şarap oluyorum. kadehlere doluyor aşkım, taşıyor o an. sonra bir damla yaş oluyor ve parmağındaki papatyaya düşüyor. sonra kendi parmağımdaki papatyaya bakıyorum, üzerinde senin aşkını taşıyor.

uyuşuk tavırlarla küvetin dibinde oturan bedenine yaklaşıyorum ve tıpkı senin gibi yere oturuyorum. avuçların arasındaki şarap şişesinin kırılmış parçasını kendi ellerim arasına alıyorum ve alt dudağıma bastırıyorum. sıcak his dudağımı sardığında ise gülümsüyor ve aynısını senin soğuk dudaklarına yapıyorum. damlamak üzere olan kanın üzerine kendi dudaklarımı bastırdığımda sarhoş oluyorum.

senin kırmızılığında, ben bir hoş oluyorum.

cansız olduğunu bildiğim bedeninin dudaklarından ayrıldığımda parmağındaki papatyadan çıkageliyor silüetin. ah hep diyorum sana jeon, sen benim papatyadan adamımsın diye.

sonra o an gözlerim önünde canlanıyor ölüm anım. kollarındayım yine, gözlerinden yaşlar süzülüyor. son bir kez yüzüme yaklaşıp öpüyorsun alnımdan ve fısıldıyorsun jeon, renkli rüyalarda buluşalım sevgilim.

şimdi anlıyorum evimin önündeki kalabalığı ve o koyu kırmızı tabutu. şimdi anlıyorum jeon, yine kolların arasında anlıyorum; saat tam 12:03'te, ben yine seninle ölüyor ve yine seninle diriliyorum.

ben senin hoşluğunda, bir kadeh şarap oluyorum.

bir küçük taekook meselesi? myoonsji

bozuk üzüm tadındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin