Hebe, basamakları tek tek inerken omuzlarını biraz daha dikleştirdi. Düğün, sarayın bahçesinde yapılacaktı ve o, bu durumdan hiç hoşnut değildi. Aslında amcasının mutluluğu dışında bu düğün, başlı başına canını sıkıyordu. Kraliçe'nin sözleri bir kez daha kulaklarında yankılandı.Yaşınız evlilik için fazlasıyla ilerlemiş durumda. Bugün düğüne birçok Prens katılacak bu fırsatı iyi değerlendirin küçük hanım. Yoksa amcanız gibi 36 yaşında evlenmeyi mi tercih edersiniz?
Saray, yüksek bir tepenin başına inşa edildiği için bahçesi katmanlardan oluşuyordu ve bir piramit gibi yükselen her katmanı birbirine bağlayan merdivenler vardı. Basamakların kenarlarına düğüne özel ekilmiş olan rengarenk sümbüllerin, insanların ciğerlerine dolmak için can atan muazzam kokuları bütün havayı sarmıştı.
Yüzünü buruşturdu Prenses, şu kokudan mest olan insanları bir türlü anlayamıyordu. İşte hoşnut olmaması için yeni bir sebepti bu; sümbül kokularını hiç sevmezdi. Merdivenleri geçip bahçenin bir aşağı katmanına indiklerinde henüz düğün törenindeki kalabalığa ulaşamamışlardı. Bir merdiven daha kat etmeleri gerekiyordu. Sarayın yılan gibi kıvrılan bahçelerinde çocukluktan bu yana ne çok anısı olduğunu düşündü. Anıların bir çoğu amcası Tedra ve kardeşiyle birlikte biriktirdikleriydi. Bugün ise amcasının en mutlu günüydü ve yanında durup ona destek olmalıydı ama niyeyse hiç içinden gelmiyordu.
"Neredeyse sarayın dışında yapacaklar düğün törenini, neden bu kadar uzaklaşmışlar?"
Yanında yürüyen Sira hafif bir tebessümle ona döndü.
"Sızlanmayı bırak Hebe, komşu krallıklardan çok fazla davetli katılmış ve bildiğin gibi bahçenin en geniş alanı orası."
Sümbül kokularından korunmak için tuttuğu nefesi koyuverirken kardeşine kötü bir bakış yollayıp yola devam etti. O kadar yavaş ilerliyorlardı ki her an Sira'yı yalnız bırakıp saraya geri dönebilirdi. Az önlerinde ilerleyen Kral ve Kraliçe son merdiveni de geçip düğün meydanına teşrif ederlerken tellalın gevrek sesi yükseldi kalabalığın içinden.
"Pays Kralı Damaster Grigor ve eşi Rea Grigor!"
Kral ve Kraliçe arkalarında bir yığın hizmetkârla kalabalığı ikiye bölerken davetliler onları selamlamaya başlamışlardı bile. Az sonra bu muameleye kendisinin de esir düşeceğini düşünürken bile rahatsız hissediyordu Hebe.
Son merdivene geldiklerinde gözüyle düğün meydanını baştan sona süzdü. Pays halkı ve diğer krallıklardan gelenler iç içe geçmiş durumdaydı. Konukların arasına dağılmış içecek ve yiyecek servisi yapan hizmetkarlar, eşlerini kaybetmiş birer balık gibi oradan oraya çırpınıp duruyorlardı. Kral ve Kraliçe için özel olarak hazırlatılan masa ve onun hemen yanındaki kendileri için hazırlatılmış olduğunu tahmin ettiği masa, insan kalabalığının öbür ucundaydı.
"Belki de yol yakınken geri dönmeliyim," diye düşünmeden edemedi. Gözü, damat ve gelini aradığında nehrin yanındaki sarmaşıkların önüne kurulmuş, papatyalarla süslenmiş masayı fark etmesi pek uzun sürmedi. Aslında sarayın bahçesi çok geniş bir alana yayılıydı ve ortasından Pays Nehri geçiyordu ama kurulduğu alan bir tepenin sırtı olduğu için bahçe parçalara ayrılmış, bölük börçük olmuştu.
Tedra amcası masanın hemen önüne dikilmiş konuklardan gelen iyi dilekleri kabul etmekle meşguldü, giydiği beyaz takımla fazlasıyla yakışıklı görünüyordu. Eşi Furina da hemen yanı başında ona eşlik ediyordu. Beyaz bir gelinlik yerine kırmızı, belden yukarısını ve boğazını saran, kolları omuzlarında son bulan, eteği hafif dışa doğru açılarak yere uzanan bir elbise giymeyi tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR KRALİÇE
Historical FictionTarihi Kurgu#1 Her kötü, çirkin ve gudubet değildir. Her iyi de, masallarda anlatıldığı gibi gökten düşmüş bir peri kızı kadar güzel ve eşsiz olmaz. Bazen iyiliği kör bir kadının avuçlarında bulursun. Kimi zaman düzenbaz bir hırsız, asil bir soylu...