Jiyong her zaman ki gibi aynı yerden aynı çiçekleri aldı sevdiğine ama bu her zamankinden farklıydı. Aldığı çiçekleri arabada onu bekleyen Youngbae' ye uzattı. İkisi de bugün çok heyecanlı ve mutluydu. Bekledikleri gün gelmişti onlar için bugünün tarihi evlilik günleri olarak tarihe yazılacaktı. Jiyong arabaya binip düğün salonuna doğru giderken bir anlık dikkatsizlikle hayatın en acı kazasını yapmışlardı. Onları hastaneye götüren ambulansların birinin içinde Youngbae diğer birinde de Jiyong yatıyordu. Bir acı olayda Youngbae hastaneye getirildiğinde hayatını kaybetmişti.
'Beni terk ederken aklından ne geçiyordu?'
'Sen geçiyordun. Kalbimde de aklımda da sadece sen geçiyordun?'
'Neden bu kadar kolay peki benden vazgeçmek yani?'
'Kolay mı ki...'
'Zor mu?'
'Değil mi?'
'Zorsa neden gidiyorsun o zaman.... Gitme, lütfen gitme. Beni duyuyor musun? Lütfen duy beni, gitme... bu kadar zor mu? Kalmak. Ya da böyle mi demeliyim.Beni öldürmek bu kadar mı kolay.'
'Burada ölecek tek kişi benim o yüzden bu kelimeyi sen kullanamazsın. Soruna gelince zor gitmekte, seni görememekte çok zor. Neden beni bırakmayı denemiyorsun?'
'Beni bırakma diye..'
'Seni bıraktım desem'
'Benden vazgeçme diye'
'Benden vazgeç desem'
'Beni de yanında götür desem.... Yalvarırım sana ne olur gitme, eğer gidiyorsan beni de götür. Lütfen.'
'Elveda.... Jiyong seni seviyorum tatlım. Mutlu ol tamam mı? En azından dene.....'
'Hayır, hayır... Bana böyle seslenme, bana bunu yapamazsın. Bana veda etme lütfen yalvarıyorum sana, yapma bunu bana..Gittin mi? Neden gittin ki daha evlenecektik biz beraber kurduğumuz o hayallere ne oldu. Ben onları sensiz nasıl yaa... beni bıraktın mı? Bu gerçek mi? Gerçek olmadığını söyle.. Bu gerçek değil sadece bir kabus hem de çok kötü bir kabus.. Kabus değil .......değil mi?'
Şuan hiç istemediğim bir şekilde istiyorum seni unutmayı, sana ait olan her şeyi seni bana hatırlatacak her şeyi unutmak istiyorum. Üstüme sinen o kokunu bile aklımdan silip atmak istiyorum. En az şuan ölmek istediğim kadar çok....
Bu kazadan sonra Youngbae hayatını kaybetti. Jiyong ise 5 yıl komada kaldı.
Jiyong gözlerini açtığında her şey istediği gibi olmuştu. Ona dair hiç bir şey yoktu aklın da onu üzecek her şeyi silip atmıştı. En azından bunu başarabildi. Gözlerini açtığı bu dünya bıraktığı gibi değildi.Komada kaldığı o zaman içerisin de beraber kurdukları şirketin başına o yokken üvey kardeşi Daesung geçmişti. Üvey kardeş olmalarına rağmen onlar gerçek bir kardeşin arasındaki bir bağ kadar bağlılardı birbirlerine, ona gelen bir telefonda Jiyong'un uyandığına dair bir bilgi verildiğin de hiç zaman kaybetmeden onun yanına hastaneye gelmişti. Jiyong'un uyanık bir şekilde görünce mutluluk göz yaşlarını tutamadı. Yanına gitti ve o an içinden geldiği gibi ona sıkı sıkı sarıldı.
'Hiç uyanmayacaksın diye çok korktum.'
'Bana sarılmayı bırak ve çıkar beni şu lanet olası hastaneden.'
' Tamam tamam. Ben hemen işlemleri başlatıyorum sende o zamana kadar hazır ol.'
Daesung, Jiyong'un yattığı odadan çıktığında danışmaya gidip çıkış işlemlerini tamamladı. Daha sonra ona bir reçete verildi. Bu reçete de sinir ilaçları ve bir kaç ağrı kesici vardı. Reçetedeki ilaçları alıp Jiyong'un hastanenin kapasından çıkmasını bekledi. Jiyong hastanenin kapısından çıkıp onu bekleyen Daesung'nun arabasına bindi. Daha sonra Jiyong, Daesung'a nereye gittiklerini sorduğunda,
'Bizimkiler, seni evde bekliyorlar. Dönüşünü kutlamak için ailecek bir akşam yemeği yiyecekmişiz.'
'Gerçekten ne dönüş ama'
'Kendini kötü hissediyor olmalısın.'
'Ne için, eğer akşam yemeğinden bahsediyorsan evet.'
Sanırım olanları hatırlamıyor. Belki de en iyisi budur her şeyi unutmak.
'Aynen. Neyse yaa, bu akşamın tadını çıkaralım biz olur mu?'
Daha sonra Jiyong'un yüzüne bakarak gülümsedi. Eve geldiklerin de herkes Jiyong'u bekliyordu. Kimse kazadan söz etmemişti bile, herkes o anın tadını çıkarıyordu sadece, gece bittiğin de Jiyong evine gitmek için evdeki arabalardan bir tanesini almıştı. Ardından Daesung,
'İyi uyu Jiyong yarın seni büyük bir gün bekliyor.'
'Hadi bin arabaya seni de evine bırakıyım'
' Sağ ol ama ben almayayım, dikkatli ol...'
Daesung, daha sözünü bitirmeden Jiyong yola koyulmuştu bile Seoul'un çıkışına doğru giderken köprüde Seungri'nin kendini aşağıya atmaya çalıştığını fark etmişti. O an arabayı durdurup yanına gitmek için indiğin de bir an da Seungri kendini köprüden aşağıya atacakken tutu onun ellerini ve kendine doğru çekti. Jiyong ve Seungri göz göze geldiklerin de , o an kendine bir söz vermişti Jiyong bir daha o adamın ellerini bırakmayacaktı.
Umarım beğenirsiniz düşüncelerinizi yoruma yazarak benimle paylaşırsanız mutlu olur.
'Dünya bana siyah ve beyaz kadar zıt iken, her şey biter sanmıştım. Günler aynı geçse de, o gün geldiğin de aşk. Özlediği o duyguları senden alacaktım...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARU HARU ║Nyongtory
FanfictionBugüne kadar tek yapabildiğim, Yanan bir şömineyi izlemekti. Ateşin sıcaklığını gözlerimde hissettiğimde, Anlamamı sağlayan tek şey içimdeki ateşti..... 'Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim...' - Özdemir Asaf-