Multimedia: Edis
🎶Lewis Capaldi - Someone you loved 🎶♡48♡
Sorumluluk ve zorunluluklarımdan kaçmayı seven bir insandım. Onları ertelemeyi, yarına ve hatta yarından sonraya, hatta ve hatta yarından sonrasının da sonrasına atmayı severdim. Asla 'hemen şimdi'cilerden olmamıştım ve bu yaştan sonra olabilir miydim onu da bilmiyordum. Yahu ben bazen yatmaya bile üşenen biriydim, çok görmemek lazımdı bana bu tür şeyleri. Fakat görüyordum ki, ben neysem, Edis onun tam zıttıydı. Sırf konuşmamız gerek diye 9 saatlik yolu tereddüt bile etmeden gelmişti ve şu an karşımda sanki yaptığı çok normal bir şeymiş gibi bir rahatlıkla dikiliyordu.
"Edis," dedim, hâlâ buradaki varlığına inanamayan şaşkın bir sesle. Şeyma Subaşı instagramını kapatsa bu kadar şaşırmazdım herhalde. "Sen..." Küçük bir kahkaha döküldü dudaklarımdan ama şu an kesinlikle sinirden gülüyordum. Ne tür bir psikopattı bu çocuk?! "Sen cidden dokuz saatlik yolu benimle konuşmak için mi geldin?"
Rahat duruşunu bozmadan bıkkın bir nefes verdi dışarı. Bana karameli andıran gözlerini gözlerime diktiğinde onu inceleme fırsatı buldum birkaç saniye için. "Olmuyor," dedi şikayet edercesine, ben güneşin bile aydınlatamadığı geceyi andıran saçlarında gezdirirken gözlerimi. "Her şeyi denedim. Senden ayrılmayı denedim, senden uzak durmayı denedim ama olmuyor. Yapamıyorum. Atamıyorum seni kafamdan. Her şeyi anlatacağım, Gamze. En azından beni affetmen için çabalarım. Küçük de olsa bir umudum olur."
Nefes dahi almadan söylediklerinin üzerimde yarattığı şoku atlatmayı başarınca sertçe yutkundum. "Burada olmaz. Zeynep teyze gelir şimdi."
"Hayır şimdi olmak zorunda," diye itiraz etti anında sertçe. Çatılmıştı kaşları. "Onur ben sustukça daha da yaklaşıyor sana. Katlanamıyorum artık."
"Onur ile ne alakası var Edis?"
Yüz ifadesi o kadar ciddiydi ki söyleyeceği şeyin ağırlığından korktum bir an için. "Gel benimle. Gidelim buradan. Anlatacağım her şeyi."
"Edis nasıl geleyim şimdi saçmalama," dedim telaşla. Arkamı dönüp Zeynep teyzeyi yokladım hızlıca. Tam o sıra bir rüzgar esti yüzüme ve süt reçeli kokusu doldu ciğerlerime. Boynu bir bahçeydi ve oradaki bütün çiçekler süt reçeli kokuyordu sanki. "Mikail bey ayıp olmuyor mu?" diye söylendim kendi kendime ağlamaklı bir sesle. Yüzümü boynuna gömüp derin derin nefesler almamak için tuttum kendimi. Ve o an fark ettim ki, Edis yanımdayken kendimi sürekli bir şeyleri yapmamak için tutmam gerekiyordu. Çok tetikleyici biriydi. Ya küfüre tetikliyordu, ya aşka. Çoğunlukla küfüre.
"Gamze, lütfen. Tek bir saniye bile beklemek istemiyorum." Elimi tuttu beni ikna etmek istercesine. "Deliriyorum o sana yaklaştıkça."
Onur'dan mı bahsediyordu? Dank etti o an kafama her şey. Kandırıyordu beni. Anlatmayacaktı hiçbir şey. Sırf Onur ile buraya geldim diye gelmişti peşimden. "Konuşmak falan bahane, değil mi?" diye sordum bir anlık deli cesaretiyle. Pardon, ben zaten deliydim, o cesaret bir anlık değil hep olan bir şeydi. Benim adım cesaretin milli marşıydı be!
Cevap vermeden devam etmemi istercesine tek kaşını kaldırdı. Ağır ağır birbirine geçirdiği kirpiklerinin kalbime ok gibi saplandığı gerçeğini yok sayıp, "Beni Onur ile bir başıma bırakmak istemediğin için buradasın," diye devam ettim konuşmaya. "Beni kıskanıyorsun, bugün kantinde yaptıkların da bunun en büyük kanıtı. "
"Gamze?"
Zeynep teyzenin bana seslendiğini duyunca Edis'i bir hışımla itip duvara yapıştırdım görmemesi için ve, "Geliyorum," diye bağırdım içeriye doğru.