O siyah gözler... Cenk'in gözleri...
Bu güne kadar ona hiç kadın gözüyle bakmamıştı. Evet onu yakışıklı ve çekici buluyordu, ama bu daha çok dışardan edindiği bir izlenimdi. Popüleritesiyle alakalıydı. Duruşunu, yürüyüşünü, oturuşunu, gülümsemesini, vücudunun şekline kadar biliyordu da... Sorsalar ona saçının rengini, kaşlarının biçimini, ağzını, çenesini, burnunu... tarif edemezdi. Cenkti işte; varlığıyla ona anlam katan, her daim ona onu unutamayacağı kadar yakın.
Onu kendinden bile daha iyi tanıyan bu adama tam anlamıyla hiç bakmamıştı, yüzünü tüm hatlarıyla incelememişti. Görünene değilde görünmeyene odaklanmıştı; samimiyetine, açık yürekliliğine. Cesur, lafını esirgemeyen, içinden geldiği gibi davranan ona da aynı şekilde muamele edilmesinden hoşlanan biriydi Cenk. Kardelenin onun yanındaki rahat ve bazen düşüncesiz, hatta hoyrat davranışları bundan ileri geliyordu.
Cenkin ona aşık olduğunu bildiğinden beri üstüne önce bir sıkılganlık çökmüş sonra da bir çekingenlik gelmişti. Yüzüne her baktığında buna utanma hissi de ekleniyordu. Böyle olunca kendini geri çekiyor, ya kendi başını indiriyor, yada onu başını eğmeye mecbur bırakıyordu.
Genç adamın onun içinde oluşturduğu tuhaf his ona yabancıydı, Kardelen buna kulak vermek, bunu sorgulamak istemiyordu. Can yoldaşının, oyun arkadaşının ona başka gözlerle bakıyor olmasını kabullenemiyor, bunun için ona kızıyordu. Aslında biraz durup düşünse, kendine müsade etse şimdiki gibi. Hala gözlerinin karasındaydı. Sahiden gözleri hep böyle kapkara mıydı? Belki de değildi, rüyalar yanıltırdı.
Masanın üzerindeki birlikte çekinmiş oldukları resme baktı.Bu resimde güneşten gözlerini kısmıştı, karanlık gölgeler vardı yüzünde. Başka bir fotoğrafı lazımdı. Duvardaki resimleri inceledi. Hiçbiri yakından çekilmemişti. Video! Orda... Durakladı. Ne yapıyordu? Cenkin gözlerinin renginin ne önemi vardı? Zaten onu sürekli düşünmesi sebep değil miydi onu böyle utanç verici bir şekilde rüyasında görmesine. Genç adam onu öperek niyetini açık açık belli etmişti. Onu geri itmemiş olsa düşündeki gibi... Sersemleyerek duvara tutundu:
- Yapmazdı... eğer sen izin vermeseydin...Onu öpmesine karşı koymamıştı... bedenini saran ateş... Bir büyüye kapılmış gibi kendiliğinden hareket etmişti. Onu bu denli şuursuzlaştıran, pençesine alan şey neydi?
En korkuncu da bu heyecanı onunla birlikte olmak isteyen sevgilisiyle yaşayamamasıydı. Bedeni ve kalbi ayrı hareket ettiğinden ruhsuz ve tutuk kalıyordu.
Bu nasıl bir muammaydı?O adamın yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de Cenk zihnini bulandırıyordu. Elindeki resme baktı:
- Bize ne oldu? Nasıl bu hale geldik?Resmi yere bıraktı. Cenkin içinde olduğu duvardaki tüm resimleri indirip yerde bir köşeye attı. Yarın çöp kutusuna atacaktı.
Yatağına uzanırken bunu yapabileceğinden pek emin değildi. Kimin hıncını kimden çıkarıyordu?
Uyuyana kadar kendi kendine tekrarlayıp durdu:
- Bana dokunmaya hakkı yoktu. Yapmamalıydı.... hakkı yoktu... hak etti... yanlış yaptı... yanlış...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kırıkları - Kardelen
RomanceKardelen: İncinmekten korkarak kendini gizleyen narın çiçek. Ama karların ortasında açacak kadar cesaretli. Ya da güneşe yüzünü dönmek için acele eden, verdiği sözleri tutamayan hercai bir çiçek. Sen karar ver ne olduğuna... (2016)