Yeni hikayemle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.
Kafeterya çok gürültülüydü. Tüm sesler birbirine karışmıştı. Bir tarafta gülenler vardı. Masalarına oturuş keyifle sohbet ediyorlardı. Bir tarafta ise ağlayanlar. Hıçkırıklarını tutamayan aileler, eşler, akrabalar.
Ben ise kafeteryadaki çoğu insan gibiydim. Hiçbir duygu belirtisi göstermiyordum. Etrafımda ağlayanlara bakıyordum. Onlar gibi kadar şanssız değildim. Bu bile mutlu olmak için bir sebepti. Ama sonra gülenleri görüyordum. Onlar kadar şanslı değildim. Bu da üzülmek için bir sebepti. Duyguların birbirini nötrlüyordu. Hiçbir duygu bana yakın değildi.
Cebindeki bozuklukları çıkardım ve masanın üzerine bıraktım. Sandalyeden destek alarak ayağa kalktım. Son bir haftada toplam 28 saat uyuyabilmiştim. 168 saatin 28 saatinde uyumuştum. Bu günde iki saatten azdı. Kalan 140 saat boyunca ayaktaydım. Son bir buçuk yıldır az uyumaya alışmıştım. Ama şimdiye kadar hiç bu kadar az olmamıştı. Bir insan hiç uyumadan 10 gün boyunca yaşayabilirdi. Sonunda uyuması lazımdı. Uyku basit bir şey değildi. Bunu bir buçuk yıldır daha iyi anlamıştım. Bazı günler hiç uyumazdım. Çoğu gün 4-5 saat uyurdum. Eğer 7 saatten fazla uyursam kendimi zinde hissederdim. Ne yazık ki bu çok az oluyordu.
Yavaş adımlarla koridorlarda yürürken etrafına bakıyordum. Burada birçok hasta yatıyordu. Çoğu ülkenin en iyi hastanesi olduğu için buraya gelmişti. Aralarında iyileşenler vardı. Ya da en azından daha da kötüleşmiyorlardı. Bu iyi miydi yoksa kötü müydü? Daha kötüleşmemeleri bazıları için iyiydi. Bazıları ise aynı acıyla kıvranıp duruyordu. Hastalıkları bir türlü bitmiyordu. Bitsin istiyorlardı. Bazen sırf acıdan ağlıyorlardı.
Gideceğim odanın kapısının önüne geldiğimi son anda fark ettim. Doğru oda olduğundan emin olmak için kapının sağ üst köşesinde yazan ismi okudum . ' Halil Şişman ' Odanın kapısını iki kez tıklattarak içeri girdim. İçeriden komut gelmesini beklememe gerek yoktu. Doktorun beni beklediğini biliyordum.
" Beste Hanım hoş geldiniz " Doktor beni görmesiyle ayağa kalktı. "Oturun söyle "
Masasının önünde duran koltuklardan birine oturdum. Benim oturmamla birlikte o da tekrar yerine oturdu. Yüzünde garip bir ifade vardı.
" Biliyorsunuz Güneş için nakil listesine neredeyse bir yıl önce başvurduk" Bunu biliyordum. Bir yıl önce nakil için başvuru yaptığımızda çok umutluyduk. Günler geçtikçe umudumuz azalmıştı. Yerini umutsuzluğa bırakmıştı. " Güneş'e uygun bir iliği sonunda bulduk ! "
Doktorun dediğini doğru mu anlamıştım? Gözlerim istemsizce büyürken duyduğum şeyin ne olduğunu düşünemeden tekrar ettim.
"Ne? Güneş'e uygun ilik mi buldunuz ?"
"Evet. Almanya'da Güneş'in ihtiyacı olan ilik bulundu. " Doktorun söyledikleriyle uykusuzluğun tüm izleri beyninden silindi. Güneş'e uygun ilik bulunmuştu. Bunu kavramam birkaç saniyemi almıştı. Korkmaya başlamıştım. Ya az sonra doktor şaka yaptığını söyleseydi ?
" Peki ne yapmamız gerekiyor ?" diye sordum aceleci bir tavırla. Ne yapmamız gerekiyorsa hemen yapmalıydık. Yoksa doktor kararından vazgeçebilirdi sanki. Bana öyle geliyordu. Az önce bana söylediği cümle kulaklarımda yankılanıyordu.
"Güneşe uygun iliği sonunda bulduk " Rüyada mıyım diye koluma parmaklarımı geçirdim. Canım acımıştı ama hala her şey aynıydı. Rüyada değildim. Duyduklarım gerçekti.
" Sadece ameliyat parasını getirmeniz gerekiyor. " Doktor bana gülümsedi. Ben de şaşkınlığımı üzerimden atarak gülümsedim.
"Tabi." diyerek odadan çıktım. Az önce zor adım atarken şimdi sanki uçuyordum. Bana ağır gelmeye başlayan bedenim şimdi bir kuştan bile hafifti .
375 numaralı odaya geldiğimde kapıyı hızlıca açtım ve içeri girdim. Buse ve Güneş bana bakıyordu.
"Size haberlerim var" dedim gülümseyerek. Sonra bağırdım. " Güneş'e uygun ilik bulundu "
İlerleyen saatlerde sadece mutluluk vardı. Kafeteryada kıskandığım insanlar gibiydik şimdi. Gülüyorduk. Her şey sonunda düzelmeye başlamıştı. Çaylar bitince Buse bana gülümsedi ve dinlenmem gerektiğini söyledi. İtiraz etmedim. Güneş'i öptüm. Tam kalkacakken Güneş beni durdurdu.
" Teyze senden bir şey isteyebilir miyim ? " Güneş hastalandığından beri ona her gün istediği bir şey olup olmadığını sorardım. Her zaman bana aynı cevabı verirdi. ' Hayır' şimdi ise benden bir şey istiyordu.
"Buyur Teyzem. " dedim hemen. Gözlerini kapadı ve parmaklarını bir şeyler hesaplıyor gibi hareket ettirdi.
"Bu gün bir piyango bileti al. Ama kesinlikle ilk sayısı 1 son sayısı 5 olsun. " dedi. Bunu neden istediğini anlayamadım ama kabul ettim. Beni unutmamam için uyardı. Benden aylar sonra bir şey istemişti. Nasıl unatabilirdim ki?
Hastanenin önünden dolmuşa bindim. Eve ulaşmam 15 dakikamı almıştı. Yol boyunca sadece Güneş'i düşünmüştüm. Başka hiçbir şeyi düşünmemiştim. Ne dolmuşun alması gerekenden fazla yolcu almış olmasını , ne çok yavaş hareket ettiğini düşünmüştüm.
Aklımdaki tek şey sonunda başardığımızdı. Sonunda uygun iliği bulmuştuk.
Eve ulaştığımda ilk işim çantamı bırakıp kendimi yatağa atmak oldu. Uyumak istiyordum. Deliksiz bir uyku çekmek. Kötü şeyleri düşünmeden uyumak. Öyle de oldu. Daha önce olduğu gibi onlarca kötü hayal kurmadım. Sadece ilerideki güzel günleri düşünerek uyudum.
*
Uyandığımda sıcak bir duş alıp temiz kıyafetler giydim. Yapmam gereken önemli bir şey vardı. Güneş'in istediği o bileti alacaktım. Evden hızlıca çıktım ve en yakın büfeye ilerledim. Biletler akşam çekileceği için çok az bilet kalmıştı. İlk uğradığım büfede istediğim bileti bulamadım. İkincisinde de. Ve üçüncüsünde de.
Tam pes etmek üzereyken yaşlı bir amcanın bağırmasını duydum.
"Son bilet. Son bilet." Adamın sesi beni nedense kendisine çekiyordu. Hiç umudum olmamasına rağmen adamın yanına gittim.
"Acaba bilete bir bakabilir miyim ? " diye sordum. Adam gülümseyerek bileti bana uzattı. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığıma biletteki numaralara baktım.
1 7 2 6 6 5
Bileteki numalara tekrar baktım. Emin olana kadar gözümü biletin üzerinde gezdirdim. İlk sayı 1'di ve son sayı 5'ti. Hemen cüzdanımdan 20 TL çıkarıp bileti satın aldım.
"İyi şanslar kızım. " Bilet satan amcanın bana gülümseyerek şans dilemesiyle ben de ona gülümsedim.
Bileti cebime koyup yürümeye başladım. Yapacak bir şeyim kalmamıştı. İstediğim gibi gezebilirdim. Bu günün kalanı benimdi. Havanın kararmasına daha 2-3 saat vardı. Saçlarımı kestirmeye karar verdim. Saçlarım belimdeydi. Onları omuz hizamda kestirebilirdim.
Gözüme kestirdiğim ilk kuaföre girmek için hareketlendim. Tam o sırada bir adamla çarpıştım. Adamın telefonu yere düştü.
"Pardon. " dedim adama bakarak.
"Sonun değil. " diyerek telefonunu almak için yere eğildi. Yürümeye devam ettim. Bu günden sonra yepyeni bir hayatım olacaktı.Her şey çok güzel olacaktı. Yepyeni bir ben olacaktım.
Ya da ben öyle umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zengin
Teen FictionTesadüflere inanır mısınız ? Her şey bir tesadüf ile başladı. Beste o gün Baray ile çarpışmasaydı cebindeki bileti düşürmezdi . Baray o bileti yerden almasaydı Zengin olamazdı. Eğer çekilişte çıkan sayılardan birisi bile biletteki sayılardan farkl...