Sonbahar ağaçlarının arasından sızan gündüz güneşi, ikilinin oturduğu masaya vururken Jungkook sırtını; en son bay Jung ile oturduğu masanın sandalyesine yaslamıştı.
Bay Jung ile son kez oturup konuştuğu bu masa Jungkook'un kalbine kırık bir hüzün bırakırken, dudaklarına ise buruk bir tebessüm olarak ulaşıyordu. Gerçi Jimin'in bu eve taşınmasıyla her şey gibi bay Jung'ın zamanlarından kalan bu yuvarlak ve mutsuz masada değişmişti. Jimin, elini attığı her şeyi istisnasız her şeyi yeniliyor ve parmak uçlarına bulaşmış çiçek polenleriyle her şeyi güzelleştiriyordu. Bu masada Jimin'den nasibini almıştı.
Paslanmış demirleri yeni rengi olan beyaza boyanmış, öteye beriye çekilip sürtünmekten ayakları soyulmuş masanın bacakları yenilenmişti. Artık kolunu koyduğunda gıcırdamıyordu bile.
Jungkook bütün dikkatini masaya vermişken Jimin önünde ki çay bardağını 2. kez doldurdu. Bu ikisinin de 2. bardağıydı. Jungkook'un bardağına dökülen çayın sıcak suyu ve demi ıssız sokakta yankı yapıyordu.
İlk bardakları sessizce bitmişti, çok fazla konuşup, kelâm kurma derdine düşmemişlerdi. Jimin ellerinin arasındaki çay dolu, çiçek motifleriyle süslenmiş cam çaydanlığı kenara bırakırken masanın altında oturan Jesse'ye elini uzatıp başını okşadıktan sonra diğer avucunda olan köpek maması dolu kabı onun önüne koymuştu.
Jungkook'un dikkati şimdi tamamiyle Jimin'in her hareketinde sallanan saçlarındaydı ama Jimin'in evinde köpek maması bulunması onu şaşırtmıştı. Aklındaki soruyu ona sorup sormamak arasında iken Jimin sanki anlamışçasına kadife sesiyle konuştu, bir eli Jesse'nin başını okşuyordu.
"Öyle bakma, evimde köpek maması bulundurmam garip değil. Ben bir veterinerim."
Jesse'nin kafası yemek kabına gömülüyken çıkardığı çatır çutur sesler Jimin'in kıkırdaması için yeterli bir sebepti ve o da Jesse'nin bu sevimliliğine güldü.
Jungkook önündeki çay dolu bardaktan bir yudum aldıktan sonra Jimin'i izleyerek dudaklarının keyifle havalanmasına izin verdi.
"Demek veterinersin öyle mi? Bir kliniğin var mı?"
Jimin dakikalar sonra Jungkook'un ona cevap vermesine şaşıp kaldı. Kahvaltı sabahlarının sessiz geçtiğini düşünmüştü.
"Hayır, henüz bir kliniğim yok ve iş yerim burdan çok uzakta. Birkaç haftaya kalmaz buradaki düzenimi oturttuktan sonra buralarda bir klinik açacağım."
Jungkook aldığı uzun ve geçerli açıklamadan memnun olmuşcasına gülümsedi ve aynı gülümsemeyle Jimin'i izleyerek bu sefer Jesse'yle bir diyaloğa girdi.
"Duydun mu oğlum? Bundan sonra aşıların için çok uzağa gitmemize gerek kalmayacak."
Jesse ise ona hitaben kafasını kabtan çıkarıp birkaç kez havladığında ikili ortama bir kahkaha koyverdi. Fakat Jimin'in kahkahasının yanında oldukça şaşkındı da,
"Birbirinizle konuşuyor gibisiniz, bu oldukça... tuhaf ve hoş."
Jungkook gururlu baba rollerine girip yüzündeki gülümsemenin şeklini değiştirirken ortam iyiden iyiye yumuşamıştı. "O çok zeki, onunlayken kendimi asla yalnız hissetmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
neighbor's pink door あ jikook
FanficPembe saçlı komşum, saçları gibi kapısını da pembeye boyatmıştı. ©lilkookmin