Evet. Büyük bir heyecanla yazdığım ilk hikayem. Ve cidden tekrar tekrar yazdığım bir kurgu. Çok bir beklentim olmasa da sadece yazmak istediğim için yazdım. Umarım beni ilk hikayemde yalnız bırakmazsınız. Birkaç bölümden sonra asıl konu kendini belli edecektir.
Keyifli okumalar :)
*****
Issız İstanbul sokaklarında yine nefes nefese koşuyordum. Peşimden gelen adamlar bu sefer pek kolay kurtulacağım türden değillerdi. Cebimde titreyen telefonu görmezden gelerek köşeden hızımı alamayarak döndüm.
İnsanlar bir anda artmıştı. İnsanların arasında zar zor ilerleyebiliyordum. Bu kalabalık onları biraz yavaşlattığı gibi beni de yavaşlatmıştı. Kalabalıktan kurtulmak için hemen bir ara sokağa girdim.
Artık ayaklarımda derman kalmamıştı. Yavaş yavaş kendini bırakan bacaklarım yüzünden yavaşlamaya başlamıştım. Arkamdan gelen bağırışları duyabiliyordum. İçimi soğuk bir korku sardı. Acıyan bacaklarımı görmezden gelmeye çalıştım. İlk defa bu kadar uzun süre koşmuştum. Ayakkabım spor olmasına rağmen serçe parmağım zonkluyordu.
Tüm gücümle koşmaya devam ederken arabayı yeni park eden birisi gözüme çarptı. Eğer beni arabasına alırsa kurtulabilirdim.
Ara sokak zifiri karanlığa gömülmüş sadece birkaç arabanın arasındaki siyah cipin farları aydınlatıyordu etrafı.
Azıcıkta olsa arayı açmıştım. Zaman kaybetmeden hemen farları açık olan arabaya ulaşıp kapıyı açtım. Kendimi arabanın içine attım. Yanımdaki adama baktım. Bana güvenmesi için kapüşonumu çıkardım. Bana anlamsız gözlerle bakmaya başladı. Nefesim yüzünden konuşamıyordum. Dikkatim hala arkamdaki adamlardaydı. İçimden dua ederek adama açıklama yapmaya çalıştım.
"Lütfen... bir daki-dakika izin verin." Yalvaran gözlerle ona baktım. Bana anlamsız gözlerle bakmaya devam etti. Bağırışlar çok yaklaşmıştı. Dikiz aynasından baktığımda hemen arkadalardı. Panikle kendimi aşağı çektim, koltuğa sürtünen saçlarım iyice dağılarak görüşümü kesti. Arabanın yanından hızlıca geçtiklerini duydum. Ama kovalayanlar bu kadar az değildi. Bir kısmı yoktu arkada kalmış olmalılar diye içimden geçirdim. Hemen dikkatimi topladım. Yanımdaki adam yavaş yavaş sinirlenmeye başlamıştı.
"Ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Hemen aşağı inin."
Ne yapacağımı şaşırmıştım. Daha önce hep ya yaşlı adamlar ya da kadınlara denk geldiğim için bana acımışlardı. Ama bu adam acımak şöyle bir dursun neredeyse beni o öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Hemen koltuğa düzgünce oturdum.
"Lütfen bana ya-" sözümü kesti ve hemen arabadan indi. Ne yaptığını çözmeye çalışırken kapımın önüne geldi ve sertçe kapımı açtı. Telaşla arkama baktım. Yaklaşıyorlardı. Adama yalvarmak için ağzımı açmıştım ki sert sesiyle beni susturdu.
"Ne bok yiyorsan beni karıştırma." Şaşkın şekilde ona bakakaldım. Karanlıkta parıldayan gözlerinde hiçbir duygu ifadesi yoktu.
Kolumdan tutarak beni arabadan indirdi. O sırada arkamda bir gürültü koptu. Telaşla gözlerimi tanımadığım yabancıdan çekip arkama baktım. Ağzımdan bir küfür dökülürken önümdeki adamı sertçe yana itip koşmaya başladım. Adamın arabaya hızla çarpmasını umursamayacak derecede panik halindeydim.
Kapüşonumu kafama geçirdim ve yine tüm gücümle koştum. Arkamdan gelen yarım düzine insan, olduğum durumu açıkça özetliyordu. Artık cidden başım dönmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAM
Fiction généraleBiz birbirimizi tanıdığımızı zannediyorduk oysaki iki yabancıydık. **** Baran.. Yeşil gözlerin sahibi. Hem huzuru hem huzursuzluğu tattıran adam. Beni seven adam. Ama bizimkisi bir aşk hikayesi değil. Biz geçmişimizden kurtulamayanlardanız. Üstümüzd...