O gün Olivia beni onlarca kez aradı, konuşmak istemiyordum. Beni sürüklediği tüm bu şeyler... Aslında tam olarak pek bir şey olmamıştı ancak olacağını biliyordum. Canım tekrardan uyuşturucu kullanmak isteyecekti. Peki o zaman ne yapacaktım? Ama tam olarak suçlusu Olivia değildi bunun. Bu benim kendi iradesizliğimden kaynaklanıyordu.
Onlarca kez aradıktan sonra cevap vermemem onun pes etmesine sebep olmuştu. Eve gittiğimde annem babama belli etmeden odama girerek kapıyı kilitledi ve yatağıma oturdu. Yanımda, ağlamamaya çalışarak "Neler oldu?" diye sordu.
Ona her şeyi anlatamazdım tabi ki de. Ama bazı şeyleri keserek anlatabilirdim tabi ki de. Olivia'nın annesinden kalan mirastan başladım, oradan sonra onun bana olan takıntısından bahsettim. Benim hayallerimi gerçekleştirme isteğinden ve içindeki iyilikten. Aldığımız karavanın çalıntı çıktığını anlattım, karavanı bize satan adamın karavanı, tanıdığı birinden çaldığını ve o tanıdığı kişinin de bugün hapishanede olduğunu söyledim. Kısacası uyuşturucu kısmını kesip her şeyi anlattım ona.
"Mahkeme olacak mı?" diye sordu bana.
"Evet beni şahit olarak çağırabilirler." dedim. "Ancak buna da babamdan söz etmek yok, anlaştık mı?"
Kafasını salladı, bir süre sessiz kaldık. Sonrasında "İstersen yarın için sana bir rapor hazırlayabilirim, okula gitmezsin. Ödevin veya sınavın var mıydı?" dedi sessizliği bozarak.
Bir süre düşünerek "Hayır yok." dedim. "Yarın cuma zaten, tamam raporu hazırlarsın sen."
"Tamam." dedi ve ayağa kalkıp başımdan öptü beni. Sonra da odamdan çıktı. Ben de kendimi yatağa atıp duvara baktım öylece. Tüm bu olanları düşünürken uyuyakaldım. Uyandığımda telefonuma baktım, Olivia 2 kez daha aramıştı. Ve bir de mesaj vardı.
"Şu tavrı kes ve beni dinle, bugün mahkeme saat 16:00'da. Gelmen gerekiyor."
Altında da mahkeme salonunun olduğu yerin adresini yazmıştı, bana niye telefon açıp haber vermediler diye merak ettim. Belki de Olivia benimle konuşmak için bu yalanı uydurdu diye düşünmüştüm. Ama yine de gitmem gerekiyordu. Hazırlanıp annemin kulağına mahkemeye gittiğimi fısıldadım babamın duymayacağı bir şekilde. O da babama Olivia'yla buluşacağımı söyledi.
...
"Yani tüm suçlarını kabul ediyorsun öyle mi... Tommy Paul?" sesiyle irkildim. Uykulu gibi bir halim vardı. Mahkeme salonunda olduğumu bile unutmuştum.
"Evet." dedi adam başını öne eğerek.
"Karavan hırsızlığı, uyuşturucu satıcılığı. Başka yaptığın bir şey var mı evlat?"
"Hayır efendim." dedi kendini acındırmaya çalıştığını kabak gibi belli ederek.
Ama hakim buna kanıyordu tabi, adama acır gözle baktı. Biraz önündeki defteri kurcaladı ve "Tanık numara bir, Marshall Green. Ayağa kalk." dedi.
Satıcı adam ayağa kalkarak "Evet sayın yargıç?" dedi.
"Olayı tam olarak anlamış mıyım bakalım." dedi. "Şimdi Smith Adams da ayağa kalksın. İkiniz de söz verildiğinde cevap verin. Şimdi bu adam, Tommy Paul, Smith'ten çaldığı karavanı Marshall'a satıyor. Sonra da Olivia, ailesinden kalan miras parayla bu karavanı satın alıyor."
Satıcı "Hayır aslında tam olarak..." dedi ama hakim onun sözünü kesti.
"Söz verilince cevap verilir burada!" diye bağırdı hakim. Satıcı adam ağzını açmadı. "Her neyse, sonra... Peter Rogers? Senin bu olaydaki rolün ne evlat?"
Ayağa kalkıp "Ben Olivia'yla birlikteydim, yani o karavanı satın alırken." dedim. "Aslında bana hediye olarak almıştı, ama benim ehliyetim yok ve sürmeyi bilmiyorum. O yüzden sadece o sürerken ben içinde kalıyorum. Ve şey, şu uyuşturucu satıcısı olan adam karavanı çalıp, 2. el satıcısı olan adama tam olarak -satmadı-. Onun olayı farklı, o sadece ortamı sağlıyor. Karavan onun arazisinde kalıyor, almak isteyen çıkarsa satıcıyla alıcı arasındaki ticaret gerçekleşiyor. Bu ticaretten gerçekleşen paranın %4'ü de ortamı sağlayan adama, yani... Bay Marshall'a gidiyor. Olivia bu ticaret için ona bin dolar civarı bir para ödedi."
Hakim bana tebrik eder gibi bir bakış atarken, satıcı (ortam sağlayıcı) adam dönüp bana baktı ve gözleriyle teşekkür etti.
Hakim "Olayı aydınlattığın içi sağol evlat." dedi ve Smith'e döndü. (Bu arada Smith, karavanın asıl sahibiydi.)
"Tommy'yi daha önceden tanıdığın doğru mu?"
"Evet." dedi Smith. "O eski bir arkadaşım. Daha doğrusu arkadaşımdı. Uzun süredir konuşmuyorduk. 4 ay öncesinde tekrardan iletişim kurduk ve bir süre sonra onun neler yaptığını öğrendim. Ondan uzaklaşmayı seçtim, seni ihbar etmeyeceğim ama beni rahatsız etme dedim. Bana satıcılık teklif etti. Sabrımı zorladı ama yine de eski bir arkadaşım diye onu ele vermedim. Sonra da bu..."
Uzun mu uzun konuşmalar geçti, hakim yine Tommy'ye acıdı o surat ifadesinden dolayı. Karar şöyle oldu; Tommy'nin evinde buldukları 50 bin dolar nakitin 25 bin doları Olivia'ya ödenecekti. Karavan Smith'te kalacaktı. Geri kalan 25 bine de devlet el koyacaktı. Ama Tommy, normalde bir hırsızlık ve uyuşturucu satıcılığıyla üst üste yargılanıp en az 7 yıl hapis yemesi gereken şanslı, aşağılık herif, mahkemedeki iyi halinden dolayı bu cezayı bir yıla kadar indirdi. Ona kinle baktık, hem Olivia hem de ben. O ise benim kulağıma "Bu yanına kalmayacak merak etme." dedi. Ona hala kızgındım, bu yüzden bir şey söylemedim. Mahkeme salonundan çıktığımızda Olivia, Smith'le konuşuyordu. Bunu fırsat bilerek oradan kaçmaya çalıştım. Daha binadan çıkalı 5 dakika olmuştu ki telefonum çaldı. Olivia olduğunu biliyordum, ekrana bile bakmadan "Ne var Olivia?" dedim sert bir ses tonuyla.
"Senin için geliyoruz." dedi bir erkek sesi. Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım, gizli bir numaraydı bu. Kulağıma dayadım telefonu.
"Sen kimsin?" diye sordum.
"Senin için gelecek olan kişi." dedi ve suratıma kapadı. Öylece telefonun ekranına bakakaldım. Bir telefon şakasıdır diyerek umursamadım ve eve gittim. Ama sonrasında aklıma başka şeyler geldi. Akşam 9 gibi gururumu yok sayarak Olivia'yı aradım. Daha çalar çalmaz açtı.
"Olivia..." dedim. "Sanırım tehlikede olabiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Teen FictionTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...