Beste Cyrus, şu an sen uyuyorsun.
03.04 amUyumaya devam et.
03.04 amDinlenmelisin, çok yoruldun.
03.04 amArkadaşın seni gecenin geç saatine ayakta tuttu, değil mi?
03.04 amO çok zalim, gözlerindeki yorgunluğu görebiliyordum.
03.05 amSeni nasıl uyanık tutmakta inat etti, ha? Saçının dibinden ayrılmadı. Çok kokladı.
03.05 amŞimdi senin dinlenme, onun da ayakta kalma vakti.
03.05 amSana mesaj atmaya devam etmeyeceğim, kim olduğumu sorgulama. İstersen bu mesajları da sonra silersin.
03.06 amGeçirdiğimiz bunca zamanda hayatımı kökünden değiştirdin, bunu söylemeliyim. Değerlisin, önemlisin. Sen ipek gibi orijinal ve güzelsin. Seni görmekten zevk duyuyorum, her geçirdiğimiz dakika sana olandan daha çok şey ifade ediyor bana. Yanından ayrılmak istemiyorum. Hep yanında kalamayacağımı da biliyorum. Sen çok ulaşılmazsın ama seninle buluşabiliyorum. Acıtıyor, bu acıtıyor.
03.06 amBeste Cyrus, sana çok şey borçluyum.
03.07 amSenin günün kutlu olsun.
03.07 am🌼
Beste gözlerini yavaşça araladı. Üstüne bir şey örtmemişti, hava ona çok sıcak gelmişti. Şimdi ise sabahın hafif serinliği kollarını ve bacaklarını sararak onu üşütüyordu.
"Mmh."
Hafifçe mırıldanarak yana döndü. Evet, yine klasik saatte kalkmıştı. Altıyı on iki geçe. Oysa geçen gece çok da uyumamıştı. Eh, Oj ile gecenin geç saatlerine kadar deli deli gezmişlerdi. Yanında duran masanın üstündeki polaroidlere baktı. Nereden bulmuşlardı retro kamera da çekmişlerdi bu kadar fotoğraf?
Beste onları eline alıp incelemeye başladı. Farklı farklı yerlerde fotoğraflar çekinmişler, altlarına da yazı yazıp o günün tarihini bırakmışlardı. 3 Temmuz.
Polaroidleri özenle bir kenara bırakarak yaşam destek ünitesini aramaya başladı.
"Telefon! Neredeysen çal hemen. Hah, buldum seni!"
Bildirimlere hızlıca göz attı. Annesi aramıştı, gruptan mesajlar ve bilinmeyen numaradan 11 mesaj.
"Bilinmeyen numaradan 11 mesaj?"
Mesajları okudukça geriliyordu. Ama bir yandan da özel hissetmişti. Sapık olma ihtimali korkutuyordu onu ama sapık olsaydı mesaj yazmaya devam etmez miydi? Koyu ve dolgun saçlarını arkaya attı. Güneş yavaş yavaş tenini ısıtırken o hala elinde telefonuyla oturuyordu. Sonra rehbere girdi. Oj'un numarasını bulup aradı.
"Lütfen uykuda olma, lütfen uykuda olma..."
Telefonun boş boş çalışından anladığı kadarıyla annesi hala uyuyordu. Numara mesaj atmayacağını söylemişti ama telefonu açmakla ilgili bir şeyden bahsetmiş değildi. Biraz çılgınca bir fikir mi, evet; peki başını derde sokabilir mi, sapık olmasına bağlı. Yine de denemekten bir şey olacağını sanmıyordu.
Şimdi de bilinmeyen nunaranın çalış sesi.
"Alo?"
Selamlayarak söze gir, mesajları sor, kim olduğunu öğren.
"Merhaba bilinmeyen numara. Seni tanıyorum belli ki, zaman geçirmişiz diyorsun ama sesin tanıdık gelmiyor?"
Telefonda uzun bir sessizlik oldu. Beste ise heyecanla yerinde bekliyordu.
"Hanımefendi üzgünüm ama ben neden bahsettiğinizi bilmiyorum."
Nasıl yani?
"Bana mesaj atan sizsiniz, nasıl bilmiyorsunuz? Mesaj kutunuza bir bakın."
"Mesaj kutumda sizinle bir konuşmam yok. Üzgünüm, iyi günler."
Telefonun kapanmasıyla Beste kaşlarını çattı. Saçmalık! Şimdi ne yapacağını bilemiyordu. Aslında bu o kadar da büyütülecek bir konu değildi ama bu durum içini çok fena kemirecekti. Hem, dün gece Oj'la gezerken bu gizemli şahıs da onların yakınındaymış. Gözlerimi görecek kadar yakında.
🌼
"İşte anne, ondan sonra beni tanımadığını ve benle hiç mesajlaşmadığını söyledi. Tekrar arayacaktım ama bu defa tuhaf olan taraf be-"
"Neden tuhaf olasın ki? Merak edilecek bir şey."
"Ya ne bileyim, galiba benden hoşlanan biri. Bir de ben onunla takılıyormuşum."
"Seni rahatsız eden bir şey var mı?"
"Ya hayır, rahatsız etme değil de sadece merak ediyorum. Yani o kişinin kim olduğunu bulmak için can atıyorum. Şimdi ona ulaşmamın imkanı da yok."
"Seni rahatsız etmiyorsa üstelemenin pek anlamı yok. Hem beni sevmiyormuş. Zevksizin biri demek ki."
Beste'den çıkan küçük bir kıkırtı. Oj'un bu kendini beğenmiş halleri komik oluyordu.
"Neyse, ben yine merak edeceğim ama olsun. Off, şarjım az kaldı! Ben kapatmadan bana bir şarkı söyle!"
"Hm, hangisini istersin Belya'm?"
🌼