Başımı çatlatacak derece şiddetli baş ağrısıyla uyandım. Percy kollarını belime sımsıkı dolamıştı. Yerimden kalkmak için güç bela kollarından kurtuldum.
Burası Percy'nin odasıydı. Neden burdayım? Dün gece neler olmuştu? En son barmenden içki istediğimi hatırlıyorum. Masanın üzerindeki çantamdan telefonumu aldım.
Bugün
Babam 12 saat önce
*19 Cevapsız Arama* Siktir.Thalia 11 saat önce
Magnus babana bende kalacağını söyledi.Cesaretimi toplayıp babamı aradım. İlk çalışta açtı. "HANGİ CEHENNEMDESİN ANNABETH!" Babamın kükremesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Thalia da kaldım baba." dedim. "Telefonu Thalia'ya ver!" Sıç tım. "Bir dakika bekle vereyim." Telefonu acımadan yere attım. "Ay kahretsin!"
Percy yatakta doğrulmuş bana bakıyordu. "Annabeth?" sesi çatallıydı. Elimi susması için işaret yaptım. Telefonu elime aldığımda kapanmış olduğunu gördüm. Ekran koruyucu biraz çatlamıştı. Neyse sorun yoktu.
Telefonu kapatıp derin bir oh çektim. "Dün gece ne oldu?" diye sordum. "Şey... Sevişmek istedin." Fısıldadı. "Ah lanet olsun!" Kendimi rezil etmiştim. "Sen nasıl oldu da o kadar içtikten sonra uyanıp uyanmayı başardın." dedim. "Ben içkiye biraz dayanıklıyım da. Rom içtikten sonra fena kafa bulurum." dedim. "Dün rom içmişsin zaten."
Gözüm saate kaydı. Öğlen iki. Aman tanrım. "Biz bu saate kadar uyuduk mu?" Kafasını kaldırıp saate baktı. "Dün gecenin yorgunluğu. Hadi gel bir şeyler yiyelim." Percy üzerine tişört geçirdi ve beraber aşşağıya indik.
Bay Blofıs televizyon izliyordu. Sally ve Estelle görünürde yoktu. "Tünaydın." dedim. Bay Blofis kafasını kaldırıp bize baktı. "Tünaydın." dedi gülümseyerek.
"Percy! Mutfağa gelin bir şeyler hazırlayayım size." dedi Sally içeriden. Önden önden yürüyerek mutfağa gittim.
Sally çoktan bir şeyler hazırlanaya başlamıştı. Pankek, çörek, patates kızartması... Buzdolabından kahvaltılıkları çıkartarak Sally'e yardım ettim. Kahve makinesını çalıştırıp sofraya pişen pankekleri koydum. Kahvelerimizi masaya koyup oturdum.
"Bugün bir şeyler yapmaya ne dersin? Denize gidebiliriz?" diye ortaya fikir attı Percy. "Eğer babam beni öldürmezse neden olmasın?" dedim. İkimizin kahkahaları mutfağı doldurdu. "Merak etme ben durumu toplarım. Seni eve götürürüm." dedi. "Peki babam seni görünce ne diyecek? Şimdiden diyeceğini söyleyeyim. 'Thalia'da kalmadın Percy'nin evinde kaldın ve bana yalan söyledin!' Onu tanıyorsam böyle söyler." dedim.
Kahvaltını geri kalanı sessiz geçti. Estelle'in siyah kıyafetlerinden şort ve tişört alıp giydim. Bedenlerimizin aynı olması çok iyiydi. İç çamaşırı bedenimizin aynı olması beni biraz küçük düşürdü.
Yukarıdan eşyalarımı alıp çıktık. "Thalia ile sizin evin yakınında bir kafenin önünde buluşacağız. Babanı inandırmak için." Kafamı salladım.
Sahil kenarındaki Starbucks'ın önünde durduk. Thalia kahvesi elinde dışarı çıktı. "Selam!" Yine pozitifti. Elimi arka koltuğa doğru uzattım. Kahvesini elime verdi. Kahveden bir yudum aldım.
"Ristretto Bianco."(Klasik kahvemdir msnsk) dedim. "İçeceğimi bildiğin için mi aldın?"
"Evet." Gülümsedim.
Percy bizim evin önüne park etti. "Evet. Toplu katliama hazır mıyız?" dedim. Thalia güldü. Kahvesini elimden alıp bitirdi.
"Merh-" Babam sözümü kesti.
"İçtiğin için sarhoş oldun ve eve gelmeddin. S- Percy'nin burada ne işi var?"
Percy ile Thalia lafa atladı. "Jason Percy'i çağırdı." dedi Thalia. "Playstation oynamak için Jason beni çağrıdı."
Babam dikkatle Percy'i süzdü. "Magnus eve geldiğinde seni yanında göremeyince ne kadar korktuğumu biliyor musun?"
"Burdayım baba!" Babama sıkıca sarılıp yanağından öptüm. Sinirini almak herzaman böyle daha kolay olmuştur. "Seni seviyorum." Tekarar sarıldım. Başımı öpüp beni daha sıkı sardı. "Ben de seni seviyorum bebeğim. Benim gözümde hala küçük bebeğimsin." Güldüm. "Sana bu sabah bağırdığım için özür dilerim."
"Hayır özür dileme benim hatam. Seni aramalıydım." dedim.
Evet babamın sinirini almıştım. Sahile gitmek için izin almak kolay olacaktı. Boğazımı temizledim. "Baba şey Thalia ile denize gidebilir miyiz?" diye sordum yavru köpek gibi. "Pekala gidin ama geç kalmak yok. En geç sekizde evdesin!"
"Pekala!" Yukarı çıktım arkamdan Thalia ve Percy'de geldi. "Demek Thalia ile denize gidebilir miyiz?" dedi Thalia. "Siz ikiniz neler karıştırıyorsunuz?"
"Denize gidecektik te. Malum babam Percy ile gideceğimi söylesem izin vermez." Ellerimi havaya kaldırdım.
"Odamı tekrardan dekore etmeyi düşünüyorum." dedim. "Yatağı şu duvara çeksem, piyanomu denizi gören camın önüne alsam, çalışma masamı ve kitap okuma köşemi şuraya, makyaj masasını da buraya?"
Aslında makyaj yaptığım falan yoktu ama kremlerimi ve bir iki rimel ve ruj için almıştım."Güzel olur aslında." dedim Percy. Thalia da kafasını salladı. "Aynen."
İçime siyah bikinimi giyip üzerime şort ve atlet geçirip lavabodan çıktım. Thalia ve Percy konuşuyorlardı. "Ben hazırım!"
--
"Demekki babanı çok da iyi tanımıyormuşsun." dedi alayla. "Kapat o konuyu ya." Beni suya attı.
"Ya boğulacağım şimdi!" diye bağırdım. "Sence boğulmana izin verir miyim?"
Percy beni kendine çekti. Çok derine gelmiştik. Yüzme biliyorum evet ama gerçekten çok derindi. "Güven bana."
"Ben zaten sana kendime olan inancımdan çok güveniyorum."
----Yeni kapağı nasıl buldunuz? Eskisi mi bu mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Hunters (Percabeth)
Hayran Kurgu*seriye bağlı bir hikâye değildir* Çığlık attı. Sanırım mutluluktandı. Gülümsedim. "Sen..sen ciddisin değil mi?" *Öncelikle Annabeth, Percy, Magnus ve diğerleri melez DEĞİL. *Magnus annesini kaybettikten sonra Annabeth'ler ile birlikte yaşamaya ba...