'değerli jeongguk,
bugün hava durumu sunucusu havanın yağışlı ve soğuk olacağını söyledi. lütfen montunu almayı unutma, önünü de iyi kapat. kahvaltını yapmadan sakın evden çıkayım deme, okula giderken dikkat et!
geometri sınavında başarılar, sıkı çalıştın ve yapabileceğini biliyorum. sen zeki bir çocuksun, jeongguk. fighting!
seni çokça seven sevgili dostun taehyung.'
fazla uyumaktan şişmiş gözlerim ile kapımın önüne yapıştırılmış olan pembe not kağıdını okumayı bırakıyorum, dudaklarım hemen iki yana kıvrılıyor. bedenim de çoğalan enerjinin onun sayesinde olduğunu bilmek iyi hissettiriyor, kalbimdeki çarpıntıyı durduramıyorum. okul yüzünden erkenden kalkmak için kurduğum alarmım sinir bozucu sesiyle duvarlarıma hükmetse bile benim kulaklarım sadece onun kahkahalarını duyuyor. bu notu yazarken gülümsediğini ve yer yer seslice kahkaha attığını düşünebiliyorum. o ciddi olamıyor lakin gülümsemek fazlasıyla yakışıyor.
odama geri dönüyorum, hareketlerimi hızlı tutmaya özen gösteriyorum. dolabın kapağına asılmış olan yeni ütülenmiş gömleğimi ve pantolonumu alıyor, buruşmamalarına dikkat ederek giyiyorum. kuş yuvasına dönmüş pembe saçlarıma aynadan dudak büküyorum. bakımlı bir insanım ama oldukça da üşengecim. onun burada olup beni sanki annemiş gibi hazırlamasını ve okula göndermesini çok isterdim.
iç çekiyorum, göz bebeklerimi hafif bir hüzün dalgası sarsa da aldırmıyorum. içimdeki neşeyi bu kararmış havaya rağmen depresyona çevirmemem gerekiyor ki günüm güzel geçsin. bu yüzden olabildiğince kocaman gülümsüyorum ve küçük, mor tarağımı elime alarak onun çok sevdiği saçlarımı düzeltiyorum.
işim bittiğinde akşamdan hazırladığım okul çantamı omzuma takıyorum, telefonumu ve cüzdanımı da aldıktan sonra hızlı adımlarla odamdan çıkıyorum. mutfağın neredeyse boş olduğunu bildiğimden yanaklarımı şişiriyor, ona en içten özürlerimi sunarak evden ayrılıyorum. kendi kendime okulun yanındaki pastaneden paramın yettiği kadar bir şeyler alabileceğimi düşünerek kalbim de baş gösteren acıyı yatıştırmaya düşünüyorum.
gri apartmandan yüzümden düşmeyen gülümseme ile uzaklaşıyorum.
------
elimdeki market poşeti, neredeyse omzumdan düşecek olan çantam ve buruşmaktan beter hale gelen okul formam ile zar zor eve giriyor, sırtımı çelik kapıya yaslıyorum. gözlerim usulca kapanırken olumsuz düşünmemek için aklımın başka yerlere kaymasını sağlıyorum. hafifçe tebessüm ediyorum, paytak paytak odama doğru yol alıyorum. onsuz idare etmek zor olsa da kendimi iyi olana itiyorum.
tabi bugünün vermiş olduğu yorgunluk, bitkinlik ve bıkkınlık hala damarlarımda kol geziyor. geometri sınavım pek iyi geçmemişti, o kadar çalışmama rağmen yapamamıştım. nedenini anlayamamak beni sinirlendirdiği için tüm gün boyunca somurtmuştum. belki de biraz tatile ihtiyaç duyuyorum, bilemiyorum.
dinazorlu pijamalarımı giyerek elimle saçlarımı dağıtıyorum ve ağzımı şapırdatarak çalışma masamın tahta sandalyesine oturuyorum. kolumu masaya koyuyor, başımı da kapıya bakacak şekilde koluma yaslıyorum. dışarıda hala yağmur yağıyor, bunu cama çarpan sert damla seslerinden anlayabiliyorum. umursamıyorum, derdim başımdan aşkın zaten. biraz sarılmak istiyorum.
oflamam yüzünden patlayacak gibi şişen yanaklarımla kafamı kaldırıyor, etrafımda keyifsizce göz gezdiriyorum. kitap rafımda duran mavi not kağıdına iliştiğinde bakışlarım, hemen ayaklanarak nota koşuşturuyorum. ince kağıt parçasını elime alıyor, kısa olmasına her geçen gün lanet ettiğim satırları okuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
arigatou, arigatou
Short Story[One Shot] çokça sevgili taehyung, kahvaltımı ettim ve sabah sporumu yaptım. ayrıca dün gece çok iyi uyudum. beni düşündüğün için teşekkür ederim, seni seviyorum. seni her daim sevecek olan küçüğün jeongguk.