her yerimdesin'

17.3K 607 591
                                    

Eve girdiğimde ortalıkta kimsecikler yoktu.

Toplanan eşyalar, büyük kolilere doldurulmuş ve mobilyalar çoktan yerini boş parkelere bırakmıştı. Ensemi kaşıyıp boynumu kıtlattığımda öfkelenen bedenimle gerildim ve gözlerimi kısarken başka bir ses, başka bir nefes aradım. Aslında ne aradığımı çok iyi biliyordum ama kendini göstermemekte o kadar ustalaşmıştı ki duygularımı dizginlemek zorundaydım.

Ayakkabılarımla ses yaparak salonun ortasına geldiğimde yere serili gazeteleri ayağımın ucuyla ittirdim ve karşılık olarak evin en köşesindeki bir  odadan çıkan minik bedenle karşılaştım. Siyah saçları, alnını düzensiz bir şekilde örtüyor ve bakış açısını ayarlayan gözlükleri burnunun üzerinde ağırlık bırakıyordu. Kıyafetleri her zamanki gibi, onu tanıdığımdan beri olduğu gibi, simsiyahtı ve çenesini kapatan gereksiz bir maske vardı. Tişörtü uzun kollu, altındaki ipekli eşofmanın ise bağcıkları sallanıyordu. 

Küçük gözleri beni süzmeyi sonlandırıp irislerime nail olduğunda kollarımı arkamda birleştirdim ve masumane bir tavır alarak suratına baktım. Onun bende sevdiği gibi, dik bir şekilde duruyor, kirpiklerime kaçak saçlarıma dokunmuyordum. Hatta bugüne özel, saçlarımı toplamıştım. At kuyruğundan hallice bir şekilde karşısına çıksam da beğeneceğini biliyordum.

Biliyordum, her şeyimi beğeneceğini çok iyi biliyordum.

"Neden geldin?" diye sorduğunda sesindeki boğukluğu ve yorgunluğu hissettim. Sinirlerim bozulduğunda onun ruhundaki tüm kırgınlığı almak istedim.

"Özür dilemek için," dedim, gözlerimi onun gözlerinden kaçırmadan. Cesur olmayı seviyordum, sevdiğim adamın karşısında bütün kozlarımı sonuna kadar kullanmayı seviyordum.

"Geç kalmadın mı?" diye mırıldandığında kaçmasına izin vermeden belinden yakaladım ve göğüslerimiz çarpıştığında vücudunun sıcaklığının damarlarımda dolaşan kana aktığını hissettim.

"Özür dilerim, sevgilim." dedim ve favorilerini okşamaya başlarken göz devirdiğini gördüm. Birazdan karşı koyacaktı ve affedilecektim. "Çok özür dilerim."

"Bana dokunacağını kim söyledi?" diyerek kıpraştığında belindeki ellerimi kalçasına doğru indirdim ve yarım bir şekilde gülümserken cevap verdim.

"Gözlerin."

"Sikeyim-"

Dokunuşlarımdan kurtulup kendini duvara doğru ittirdiğinde saçlarımı sıkıntıyla kaşıdım ve göz ucuyla bakarken hâlâ benden bir hamle, bir açıklama beklediğinin farkındaydım.

"Min Yoongi," dedim, sesimi toparlayıp irislerine kendimi astığımda. "Min Yoongi, sana tapıyorum. Takıldığın her küçük detaya, kollarımın arasına sağladığın uyuma, sabah karşı stüdyondan çıkıp yatağımda uyumana, gülümsediğinde yüzüne gönderdiğin ışıltıya, ruhundaki saflığa, dokunulmamış olana, Min Yoongi, tüm dinler üzerine yemin ederim ki sana tapıyorum, bebeğim. Senden başkasını düşünemiyorum, kollarımda. Evet, bir hata yaptım, biliyorum. Ama ne olur affet, ben sensiz yapamıyorum."

"Aptalsın, Taehyung!" diye bağıran adamın mimiklerini takip edip titreyen çenesine öpücükler kondurmak isterken göğsüme vurulan yumruklar iĺe kendime geldim ve gözlerinin içine odaklandım.

"Aptalsın, aptalsın, aptalsın! Beni bırakıp giderken aklını mı kaybettin? Nasıl bir boşluğa düştüğümü, nasıl tökezlediğimi, nasıl sensiz kalışımı, nasıl, nasıl sensiz yapabileceğimi düşünebildin? Seni aptal, çocuk! Senden büyük olmama rağmen senin kollarına ihtiyacımın olmasından nefret ediyoru-"

no need to bed :: taegi (one-shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin