Bölüm 18

134 13 2
                                    

Peder korkmuştu. Ellerini kaldırıp "Tamam sana bileğimi gösteriyorum!" diye bağırdı ve bileğini uzattı. Bill adamın gömleğinin kollarını iyice sıyırarak neredeyse tüm kolu incelemişti. Bir iç geçirerek "Kahretsin." dedi ve silahı indirdi.

"Senin derdin ne ha?" diye bağırdı peder. "O silah... Ve o tüm bilek saçmalığı falan. Amacının ne olduğunu anlayamadım. Pekala bunu geçiyorum, daha ne istediğini bile bilm..."

"Özür dilerim." diyerek pederin sözünü kesti Bill. Ardından sırtını duvara vererek konuşmaya devam etti. "Sizi de onlardan biri zannettim. İçgüdü işte, kusura bakmayın."

"Ne yani bileğime bakıp onlardan biri olup olmadığımı mı anlayacaktın?" diye sordu peder. "Nasıl yapacaktın bunu? Kolumu kesip kan testi falan mı yaptıracaktın?"

"Korkuya kapıldığında insanlar nasıl da saçmalıyor." dedi ve güldü Bill. "O adamlar beni arabalarına almıştı. Ve sanırım patronlarının bileğinde garip bir dövme fark ettim. Sembolik bir şey olmalı değil mi? İki bağlı bir tavşan vardı. Bugün ilk satışımı yaparken kokainin şifresel isminin 'beyaz tavşan' olduğunu öğrenince de... Kesinlikle semboliksel bir şey olduğunu anladım. Yani çetenin bir simgesi falan varsa bu kesinlikle odur."

"Pekala anladım." dedi peder sakinleşerek. "Ama ne yani, eğer onlardan biri olsaydım, eğer bileğimde bir dövme olsaydı öylece çekip vuracak mıydın beni? Öyleyse aklında cesurca bir plan olmalı."

Ardından işaret parmağıyla tehditkar bir biçimde Bill'i işaret ederek "O silahla bir daha kiliseye girersen tanrı şahidim olsun ki her ne kadar çaresiz olursan ol seni polislere şikayet ederim."

"Pekala öyleyse!" diye bağırdı Bill. "Zaten işe yaramazın tekiyim, kimseye yardımım dokunmuyor. Buraya vicdanımı rahatlatmak için geldim, sonuç? Öfkeme yenik düşüp bir pedere saldırdım. Ellie'nin yanında olarak ona zarar veriyorum, bunu fark ettim. Ve başka ne fark ettim biliyor musun? Ne kendime yararım var, ne de etrafımdaki herhangi birine. Aksine onlara zarar veriyorum. Hazır bu adamlar Ellie'yi bilmiyorken sanırım onu şehrin dışına götürmeliyim. Ve bir daha onun yanında dolaşmayacağım bile. Çünkü işleri daha çok kötüleştirmekten başka hiçbir halta yaradığım yok!"

Bir süre sessizlik hakim oldu, ardından Bill tekrardan kilisenin kapısına doğru yürümeye başladı. Kapının birkaç adım gerisinde durup arkasına bakmadan "Tüm bu karışıklık içinüzgünüm peder." dedi. 

"Evlat." dedi peder. "Çoğumuz öfkeleniriz biliyorsun. Ama anlattığına göre Ellie senin için değerli biri, sen de onun için değerlisin. Senden başka kimi var? Yani sen onu bırakınca kimsesiz bir insan gibi ortada kalacak. Annesi, babası... Kısaca her şeyi yok olmuş. Ama sonra sen ortaya çıkıp ona göz kulak olacağına söz vermişsin. Gözlerinin içine baktım evlat. Ve sende çoğu insanda olmayan bir şey var."

"Neymiş o?" diye sordu Bill arkasını dönerek.

"Sadakat." dedi peder. "Ellie'yi öylece ortada bırakamazsın. Ne yapacağını biliyorsun. İşi bitir. Kendinizi güvene alın, sen öncelik olarak Ellie'yi görüyorsun ama... Kendini umursamıyorsun. Nasıl söylesem... Senin onun sağ omzuna düşmüş koruyucu bir melek gibisin, anlatabiliyor muyum?"

Bill uzun bir süre pederin söylediklerini şaşkın bir ifadeyle dinledikten sonra söyleyecek bir şeyler bulmaya çalıştı. "Ne söyleyeceğimi bilemiyorum peder." dedi Bill. "Ama yardımın içinteşekkür ederim. Sanırım haklısın, onu kendimden yoksun bırakırsam hem savunmasız kalır, hem de sevebileceği kimsesi kalmaz. Yani... Tabi ben ölene kadar onunla kalamayacağım. Bir gün evlenecek. Ve ben onun aklında onu koruyup yaşatan bir abi gibi kalacağım. Evet. Elimden geldiği müddetçe onu koruyacağıma söz verdim. Hem kendime hem de ona."

Bir iç geçirdi ve "İyi akşamlar peder." diyerek kiliseden çıktı. Evin yolunu tuttu. Aklından Ellie'nin şuan hangi rüyaları görmekte olduğunu merak etti.

Anahtarı çıkardı, kapıyı fazla ses çıkarmadan açmaya çalıştı. İçeri girdiğinde Ellie'nin ayakta dikildiğini gördü. "Neredeydin sen?" diye sordu Ellie kısık bir sesle, ama kızgın olduğunu sesinden anlaşılıyordu.

Bill hiçbir şey söylemeden, onun beklemediği bir anda ona sıkıca sarılıp "Özür dilerim." dedi. "Ama her şeyin yoluna gireceğine söz veriyorum tamam mı? İnanmak zorundasın."

"Neyden bahsediyorsun sen Bill?" diye sordu Ellie şaşkın bir ifadeyle.

"Şşt..." diyerek onu susturmayta çalıştı. "Şimdi güzel bir uyku çek. Hiçbir şey hakkında endişelenme. Çünkü sana söylediğim gibi. Her şey yolunda. Tamam mı?"

Ellie, Bill'in söylediklerinden her ne kadar bir şey anlamasa da "Pekala." dedi ve odasına dönüp yattı. Bill de düşünmekten kendini alamadı ama en sonunda gözlerini kapayabilmişti.

Benim İçin Gülümse (Smile For Me)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin