Arabadan inip okula doğru yürümeye başladım. Merdivenlerden çıkıp sınıfın kapısına ulaştım. Deniz vardı. Başını sıraya koymuş uyukluyordu. Çok sessiz bir şekilde sıraya gidip yavaşça oturdum. “Geldin mi?” dedi. Niye uyandın ki? Ben seni seyredecektim. Uyanmasan olmuyodu. “Geldiysen başıma masaj yap azıcık çok ağrıyor” dedi. Sıradan başını kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı. Ben de ciddi misin bakışıyla ona. Sonra evini kaybetmiş köpek yavruları gibi masum masum baktı. Ben de dayanamayıp ellerimi alnına koydum. Teni tenime değince çok garip şeyler oldu. Nolduğunu ben de bilmiyorum. Ellerimi şekillendirerek alnına masaj yaptım. Gözleri kapandı. Birkaç saniye sonra açıldı. Bana baktı. Gülümsedi. GÜLÜMSEDİ. BANA BAKARAK. Ben de ona karşılık verecektim ki birden ciddileşip başını geri çekti. “Git tost al” dedi. Odunluk sertifikası sende mi canım? Çok sinirli bi şekilde yerimden kalkıp kantine indim. Tost beklerken mesaj geldi. Yağmurdan gelmişti. Bu gün okula gelemeyecekmiş. Hasta olmuş. Geçmiş olsun diye mesaj attıktan sonra tostu alıp yukarı çıktım. Sınıfa bir hırşımla içeri girdim. Çok kötü bakışlar atarak sıraya geldim tostunu önüne koydum. “Elime vereceksin” dedi Deniz. Bu çocuk ciddi mi ya? “Ellerin var alabilirsin” dedim. “Kölem olduğun için ellerim sensin. Ve sana ceza olarak ağzımı da sen yapıyorum ellerinle yedireceksin bana” diyip pis pis sırıttı. Ellerimle mi? Ellerimle 17 yaşındaki bir erkeğe yemek yediricem? Olduuu. “Başka bi ceza ister misin?” dedi. Hemen tostu elime aldım. Başka bi ceza istemiyordum. Küçük parça koparıp ağzına verdim. Diğer parçaları da öyle yaparak tostu bitirdi. Önüme dönecekken bana baktığını fark ettim. Ben de ona baktım. Bakıştık. Sadece bakıştık. “Doydum sagol kölecik yaa” dedi pis pis gülerek. Sadece bakışsaydık daha iyidi. Yapmacık gülümsedikten sonra önüme döndüm. Diğer öğrenciler de gelince ders başlamıştı. Çınar 2. Dersten sonra gitti. Yağmurun ev adresini istedi ben de verdim. Yağmura gitti anlayacağınız. Ege de antreman yapmak istediğini söyledi gitti. Diğer öğrenciler zaten yok gibiler. Deniz çantasını toplamaya başladı. “Daha 3. Derse giricez okul bitmedi” dedim. “bana göre bitti ve sana göre de” dedi. “hım peki” dedim. Okul ona göre bitmiş. Hıh. Bana göre de bitmiş. Ne? Bana görede mi? Birden denize döndüm. “bana niye bitiyor?” saçlarını düzeltip bana döndü. “benimle geliyorsun köleciğim izinliyim ben sen de egenin izni kullanırsın biter yok yazılmazsın” dedi. Öylece baktım çocuğa. Noluyoz ya? Kitaplarımı üst üste koymaya başladı sonra uzanıp çantamı aldı kitaplarımı koydu. Sıranın altından telefonumu alıp cebine koydu. “telefonuma asla el koyamazsin ver onu” dedim. “el koymadım ki burdan çıkana kadar bende kalacak. “peki” diyip zilin çalmasını bekledim. Zil çalınca benim çantamı da kendininkini de o taşıdı. Aşağı inip çıkıştan çıktık. Kırmızı aşkının yani arabasının kapılarını açtı. Bagaja çantalarımızı koyarken ona bakıyordum. “binsene arabaya” dedi. Arabasına binip nolucak ki? Hadi ama Ada. Denizi 1 aydır tanıyorsun. Hiçbir şey olmayacak. Kapıyı açıp arabaya bindim. Yola çıktık en sevdiğim şarkı çalıyordu biraz yükselttim sesini. Deniz kızacak mı diye korkuyla baktığımda yüzünde tebessüm vardı. Gülüşünü çok seviyorum be çocuk. Arabada eğlenirken birden nereye gittiğimizi anlamadım. “nereye gidiyoruz?” diye sordum Denize. “evime?” diye cevap verdi. Çok normalmiş gibi. Müziğin sesini kıstım. Korkmaya başlamıştım. Anlamış olacak ki arabayı bir yere çekip nolduğunu sordu. “ben…ben senin evine neden gidiyorum?” dedim. “benimle geleceğini söyledim” dedi. “ama ben dışarıda bir yerde oluruz sanmıştım?” dedim. “tamam bahçede oluruz bişey olmaz” dedi. Belki abartıyorumdur. Olmaz bişey. Tekrardan yola çıkıp evinin önünde durana kadar ses etmedik. Durduğumuzda kapımı nöbetçi açtı. İnip eve doğru döndüm. Cidden çok zenginlermiş. Evi benim evimden ya da okuldaki bir çok öğrenciden fazla büyüktü. Eve doğru giden denizi gördüm. Ardından gitmeye başladım. Kapıyı çalmadan hizmetçi kadın açtı kapıyı. İçeri girdik. Bir kadın çıktı. Sanırım sahiplenen aileden. Denize küçük yaşta ailesi öldüğü için onlar sahiplenmişti. Bana çok dikkatli bir şekilde baktı. Denize dönüp “kim bu arkadaş?” dedi. Deniz de “sevgilim” dedi gülerek. Ne? Sevgilim mi? Sevgili mi? Kadın şaşırdı tabi. Sonra kocaman bi gülümsemeyle bana hoş geldin dedi. Ben de serseme dönmüş halimle gülerek hoşbulduk dedim. Deniz “biz artık yukarı çıkıyoruz” dedi elimi kavradı. El ele yukarı çıktık. Odasına kadar elimi hiç bırakmadı. Kapıyı açıp içeri soktu beni. Bizim salon kadar odası vardı. Ardından kapıyı kilitledi. Kilitlemesi biraz ürpermeme neden oldu ama belli etmedim. Yatağına doğru gidip oturdum. O da yanıma gelip oturdu. “annemler eğer bir kız arkadaşım olmazsa beni tedavi edecek bir hastaneye götürecekler. O yüzden sevgilim dedim sen sormadan ben anlattım” dedi Deniz. “ha peki” dedim. Biraz kullanılmış hissediyordum kendimi. Ama kölesi değil miydim? Olurdu böyle şeyler. Yatağına uzandı. “yapmak istediğin bir şeyler varsa yap serbestsin” dedi gözlerini kapatarak. Kalkıp odasını inceledim. Bitince balkona çıkıp manzarasına baktım. Sonra tekrar içeri girdim. Yatağın yanına gelip ben de uzandım. “napıyosun?” dedi Deniz. “yanında uyumak istiyorum serbestsin demedin mi?” Dedim gülerek. Belimden tutup kendine çekti. Kalbim fırlıycak yeminle. “peki uyuyalım” dedi. Kafasını yastığa koyarak bedenlerimiz değiyordu ve kolu hala belimdeydi. Huzur vardı sanki içimde. Çok rahat bir uykuya daldım. Hiç bu kadar rahat uyumamıştım. Hiç…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'm.
Romance17 yaşında bir genç kız... 17 yaşında bir genç çocuk... İki zengin şahıs, Fakir bir aşk.