Omzuma atılan elle göz devirmiştim ben bıkmıştım artık taciz edilmekten ama onlar bıkmamışdı
"ne istiyorsun jungkook"
"seni"
"üzgünüm. Öyle bir seçenek yok" omzumdaki elini atıp okula girdim. Bu tacizlerden hele ki jungkook dan bıkmıştım. İlk zamanlar bu kadar yoktu uzaktan süzüp gidiyorlardı ama şimdi ellenmedik yerim kalmamıştı. Bazen direnmek yerin kaç git bu yerden diyordu ama işte en iyi dostun bur da olunca insan bırakıp gidemiyordu. Eskiden olsa yaşadıklarımı anneme anlatır kucağına yatardım,saçlarımı okşardı. bazen babam ile beni bırakıp gitmiş olsa bile özlüyordum.
sınıfa girince kendimce akrobatik hareketlerle -sadece bacaklarımı biraz daha açıp hızlı yürüyerek en arkadaki sırama ulaştım. Kafamı sıraya koyup zamanın hızlı geçmesi için gözlerimi kapattım ama tabi bir süre sonra yanımdaki hareketlilik yüzünden gene gözlerimi açmak zorunda kaldım.
"jiminie benim içinde ders notları tut" sanki tatlı olacakmış gibi tavşan dişlerini çıkararak güldü. hayatımda gördüğüm en çirkin şeydi.
"neden öyle bir şey yapayım?"
"çünkü beni seviyorsun ve dedi fısıltıyla da eklemeyi unutmamıştı daha çok seni sıkıştırırım" bir eli bacağıma gitmeye başlayınca elini tutup ittim "baş ağrısından daha gereksizsin jungkook"
"bende seni seviyorum jiminie" ismimden iğrenerek başımı sıraya gömdüm...
Bacağımın içini okşayan parmaklarla kafamı yan tarafa çevirdim. Hocayı dinliyormuş gibi kafa sallıyor bir yandan da bacağımla uğraşıyordu. "bacağıma ne yaptığını sanıyorsun aptal"
kafasını bana çevirip"bunu" bacağımı sertçe sıkınca yüzümü buruşturmamak için kendimi sıktım. elini itmeye çalışıyordum ama o kadar sert tutuyordu ki elimde olmadan ağzımdan bir inleme kaçmıştı. bütün sınıf buraya dönünce gülümseyerek elini çekti
"bay park bir sorun mu var?" hocanın sert bakışları ve sınıftaki fısıldaşmalar cevap vermemem için oldukça mantıklı sebeplerdi. yanmaya hatta yanaklarıma sanki tokat yermişim gibi baskı gelmeye başlayınca kızardığımı anlamamam çok saçma olurdu.
"Ş-şey...mm h-hocam.." devamını getiremeden jungkook konuşmaya girmişti bile "kendisini ne kadar uyarsam da hocam beni affedersiniz ama okşa deyip durdu bende derse konsantre olabilmek için n-ne yapabilirim y-yapmak zorundaydım" ağzım açık oscar ödülü almaya oldukça uygun sahneyi izlerken öğretmenin jungkooka acıyarak baktığını fark ettim. öğretmenle göz göze gelince o söylemeden yerimden kalkıp kapıya yürüdüm.
"müdürün odasına gidiyorum bay Kim merak etmeyin"
tabii ki müdürün odasına gideceğim. çünkü jungkookun bunu istediğini ve okul koridorunda kaç tane arkadaşı olduğunu düşünerek kapıyı çaldım. gir sesinin gelmesi uzun sürüce istem dışı merakımdan kapıyı açtım. her zaman sakin konuşan adamın bir anda sesinin bu kadar yüksek duymak beni şaşırtsa da bağırdığı kişiye bakınca oldukça normaldi. yoongi. diğer bir değişle kader ortağım ve en yakın arkadaşım. bu okulda durmamın tek sebebi...
" SEN.MİN.YOONGİ bu son şansındı ve sende o şansı kaybettin artık bu okulda değilsin. ŞİMDİ ÇIK DIŞARI" yoongi umursamadan kapıya yürürken bana göz kırptı ve dışarı çıktı. dışarıda beni böyle bekleyeceğini belirtti galiba. müdür bana dönüp daha sakin bir tonda.
"evet jimin gene hangi sapık davranışı yaptın"
"jungkooka bacağımı okşa dedim ve bunu dememe rağmen kendimi tutamayıp inledim."
"jimin seni severim bilirsin. derslerinde de iyi bir öğrencisin ama bu sapıkça davranışların artık sınırı aştı ve sadece jungkooka olması... jimini, jungkookun ailesi konuşmaya geldiler ve... biz oğlumuzu buraya eğitime gönderiyoruz falan dediler... Yani jimin uzatmadan senide yoongi gibi okuldan atmayı uygun görüyorum. şimdi çıkabilirsin"
Yoongi atıldıktan sonra pek umursadığım söylenemezdi. hatta mutlu olmuştum artık o manyak tavşan kılıklıyı görmeyecektim. mutluydum. dışarı çıkıp koridordaki dolabıma yaslanmış yooninin yanına gittim ve dolaptan çantamı alıp ona döndüm. gülümsüyordu
"artık bu bok çukurundan kurtulduk mochim" küfürden hoşlanmama rağmen bu tabirine gülüp bir elimi beline koydum o da elini omzuma koyum beni kendine çekti. bu sabahki el gibi midemi bulandırmamış aksine içimde dost sıcaklığı hissetmiştim.
"yoongi şimdi park jine ne diyeceğim?" ona hyung demediğim zamanki kötü bakışını atıp sorumu cevapladı.
" o işi ban bırak. yolda jin hyunga pembe bir şey alırız kızmaz."
"emin ol kızar. hem biz şimdi nereye gideceğiz. çevrede başka özel okul yok"
"jimin bazen beyninin nasıl işlediğini sorguluyorum ama hiç bir cevap bulamayınca beyinsiz olduğunu hatırlıyorum. özel okul yoksa devlet okulu vardır jimin"
"ama yoongi hyung...." devamını getiremeden başka bir okulun önünden geçerken durmuştuk.
"yoongi hyungun gideceğimiz okulu buldu mochim." daha ben ne olduğunu soramadan kolumdan tutup çekiştirmeye başlamıştı bile.....
Üzgünüm bu benim ilk hikayem o yüzden yanlış varsa özür dilerim. Bu bölüm baya az yazsamda öbür bölüm daha uzun olucaktır. Sevgilerle
