2

452 43 76
                                    



Sakin olmaya çalışarak Bay Yoo'ya bakıyordum. Hoş ki sakin olmak için daha farklı yerlere bakmam gerekiyordu. Çünkü ona bakarken sakin olmam imkansızdı. Çok güzeldi. Beyaz gömleği bütün vücudunu sarmıştı. Siyah pantolonu da öyle... O gün gördüğümden daha farklıydı. Karmaşık saçları, düzeltilip şekil verilmişti. Daha dinç ve enerjikti. En önemlisi de o güne göre daha ateşliydi. 

Yaşımın verdiği hormonlarımı dizginlesem iyi olurdu tabi. Her şeyden önce o benim sınıf öğretmenimdi. Kendisi aynı zamanda matematik öğretmeniydi. Bilin bakalım kimin matematiği kötüydü. Kendime hakim olmak zorundaydım. Pekala, gözlerimi alamıyordum. Bu yüzden ders bitse iyi olurdu. Sanki ben istedim diye olmuşçasına zil çaldı. Mutlulukla sınıftan çıktım. Tuvalete gidip bir elimi yüzümü yıkamam gerekiyordu. Lakin yolu bilmiyordum. O sırada sınıftan tanıştığım Chanhee adındaki çocuk yanımdan geçiyordu. Hemen onu durdurdum.

"Chanhee, lavabo ne tarafta acaba? " diye sordum. Yüzüme bakıp konuştu.

"Koridorun sonunda. " dedi. Teşekkür edip ilerlemeye başladım. Chanhee hoş bir çocuktu. Sevimli turuncu saçları vardı. Samimi birine benziyordu. İyi anlaşabilmeyi umuyordum. 

İstediğim yere ulaştığımda beklemeden içeriye girdim. Musluğu açıp yüzüme su çarptım. Günümün bu kadar stresli geçmesini beklemiyordum. Zaten Taeyang'ı görmeyi hiç beklemiyordum. Öğretmen olacak biri gibi görünmüyordu. Sahiden o kadar büyük müydü? Gerçek olan bir şey ise düşününce öğretmenliğin ona çok yakıştığıydı. Bana ne oluyordu böyle? Şu zamana kadar kimseye böyle hisler beslememiştim. Kabul, bir iki sevgilim olmuştu. Lakin hepsinden basit bir şekilde hoşlanıyordum. Ama bu diğerlerinden farklıydı. İki görmeyle nasıl oldu demeyin, bilmiyorum. 

Tuvaletten çıktıktan sonra sınıfa yürümeye başladım. Umarım bu dersimiz ona değildir diye dua ediyordum içimden. O sırada omzuma dokunulmasıyla arkama döndüm. Karşımda duruyordu.

''Bay Yoo.'' diyerek önünde hafifçe eğildim. Şimdi mi olmak zorundaydı ya?

''Kim Youngkyun. Okulumuza hoş geldin. Umarım seninle iyi anlaşırız. '' dedi ve tekrar omzuma dokunup yanımdan uzaklaştı. Diğer öğretmenler gibi değildi. Nazik, sevimli ve güzeldi. Sırtını izlerken dejavu yaşıyordum. İçime derin bir nefesi çektim. Zil sesini duyduğumda kendime gelip sınıfa girdim. Neyse ki dersimiz ona değildi. Seo Yuna adındaki Kore tarihi öğretmeni dersimize girdi. Bayan Seo, hoş bir kadındı. Bu okulun bütün öğretmenleri model gibiydi. Fakat tek kişiye vurulmuştum, orası ayrı. 

********

Okuldan çıktıktan sonra yavaş adımlarla eve yürümeye başladım. Benim için yorucu bir gün olmuştu. Bazen dil konusunda tökezlediğim noktalar oluyordu. Neticede alışık değildim çok sık korece konuşmaya. Tabi bir de Yoo Taeyang etkisi vardı. Sabah saatlerinden sonra görmemiştim ama o bile yeterdi.

Eve geldiğimde anahtarla kapıyı açtım. Muhtemelen annem gelmişti ve televizyonun sesini sonuna kadar açmıştı. Aksi takdirde evde bu kadar ses olması tuhaftı. Içeri girdiğimde anneme seslendim.

"Anne, ben geldim. " dedim. O sırada salon kapısından bir kafa uzandı.

"Hoş geldin Kyun. " dedi. Mutlulukla kuzenime sarıldım. Çok özlemiştim. En son bir sene önce Japonya'ya geldiklerinde görmüştüm onu.

"Youngbin hyung. Seni çok özledim. " dedim sarılmaya devam ederken. O da saçımı okşuyordu.

"Ben de seni özledim. " dedi. Ayrıldığımızda gözleriyle yüzümü taradı.

"Yorgun görünüyorsun. " dedi. Başımı salladım.

"Yarın geleceksiniz sanıyordum. " dedim. O sırada içeriden küçük kuzenlerimin çığlığı geldi. Bu kadar sesin sebebi şimdi belli oluyordu. Kollarımı açıp sarılmalarını bekledim.

what a beautiful teacher! || hwitaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin