Havanin guzelligi ile, arabanin camlarini acmis, ayakkkabilarimi cikartip, one dogru yaslamistim.
“Indirsene lan ayaklarini arabamdan” diye soylenmisti Deniz gulerek.
Tam cevap vermek icin basimi cevirmistim ki, telefonumun sesiyle irkildim. Pelin ariyordu.
Telefonu acar acmaz, “Neredesiniz ya siz?!” diye bagirmasindan rahatsiz olarak, kulagimdan cektim.
“Buraya kadar geliyor be sesin, bagirma kizim” diye guldu Deniz.
Telefonu tekrar kulagima yaklastirip, “Deniz’leyim. Yemekteydik, simdi ciktik. Sabah gec uyandik ikimizde, gelmedik ondan” dedim aciklama yaparcasina.
“Birlikte mi kaldiniz siz? Annenle-“
“Hayir. Efe’yleydik.” Dedim cumlesini yarida keserek.
“Efe’ye gittim” diyemiyordum. Efe’ye gittigim her zaman, yanimdaydi cunku o benim. Gitmeye cesaret edemeyip, onsuzluktan kayboldugum, dagildigim zamanlarda da yanimdaydi. Aglarken, gulerken. Hic bitmiyordu ozlem, hic gecmiyordu onun acisi; ama hic gitmiyordu da. Efe benimdi, hep benimleydi.
“Anladim. Aksam sana geliyorum kalmaya, haberin olsun. Gelince anlatirim. Gorusuruz” diye birden telefonu kapadi. Ne oldugunu soramamistim bile.
Eve geldigimde, odama cikip, kendimi yatagimin uzerine biraktim. Ilgilenmek, dusunmek istemiyordum. Dun gece oylesine yormustu ki beni, saatlerce uyusam bile gecmeyecekti sanki. Her seyin oldugu gibi, Efe sarilip “aglama artik, gecicek” demedigi surece gecmeyecegi gibi, bu da gecmeyecekti. Alismistim gerci. Bos hissetmemeye, hatta hissetmemeye alismistim sanki.
Ozluyordum ama, Efe’yi ozledigim gibi, hissetmeyi de ozluyordum.
Tekrar hissedebilmek icin, cekmeceme uzanip, jileti aldim tekrar elime. Aci da olsa, hissetmekti sonucta bu. Mutlu olmayacaktim belki, ama bu bosluk dolacakti bir sekilde. Yasayacaktim.. Belki bes, belki on dakika icin, ama canim yanarken; yasayacaktim ben.
Kolumdaki kesigin yavasca kirmiziya donusup, derin kesigin kolumu kanla kapatisini izledim derin derin nefes alarak. Bir sonraki kesigi, biraz daha derine bastirdim, azicik daha nefes alabilmek icin. Kacabilmek icin.
Carsafimda leke biracak kadar derin kestigimi farkettigimde, uzerinde izler olan jileti yastigimin uzerine birakip, durdurabilmek icin yatagimin uzerine attigim hirkayi bastirdim. Durmamasina sinirlenip, soguk suyun altina tutmak icin banyoya dogru yururken, zil caldi.
“hassiktir ya” dedim tekrar odama gidip, dolabimdan baska bir hirka cikarip, uzerime gecirerek. Kolumu bastirarak kapiya dogru yurudum. Kapiyi acar acmaz, Pelin soylenerek iceri girmisti. Karsisindaki koltuga oturup, elimi koluma bastirdim hala durmamasina sinirlenerek.
Hirkamin kolunu farketmis olacak ki, birden yanima gelip, hirkamin kolunu cekti.
“Yavas ol be hayvan” dedim kolumu geri cekerek.
“Ben daha sana bir sey diyemiyorum Pelin.” Dedi basini egip, ve bilegimi tutup, beni cekistirerek banyoya dogru yurudu. Ben ona bakmamaya calisarak kolumu suyun altinda tutarken, o ise elinde buzla geri donmustu. Raftaki havlulardan birine sarip elindeki buzu, islak kolumun uzerine bastirdi. Daha sonra da hic bir sey soylemeden, banyodan cikti.
Pelin’in gozlerinde, beni kaybediyormuscasina bir aci cektigini gormeye dayanamiyordum. Efe’den sonra, ona boyle bir korku yasattigim icin, yeterince guclu olamadigim icin kendime kiziyordum.
Salona dondugumde, balkonda, ayaklarini kendine cekmis bir sekilde, oylece oturan en yakin arkadasimin yanina gittim. Elindeki sigarayi alip, kendim icmeye basladim.
“Ozur dilerim” dedi bana bakmadan.
“sen niye ozur diliyorsun ki?” dedim tipki onun gibi yere bakarak.
Iki kolumun uzerindeki, aylar oncesinden bile olan, beyaz izlere surdu parmaklarini usulca. “Bunlarin her birinde yaninda olamadigim icin” dedi.
“Sacmalama Pelin. Senin, ya da baska hic bir kimsenin bir payi yok bunda. Boyle boktan, ruh hastasi kizin tekiyim iste” dedim omuz silkeleyerek.
O ise bir sey soylemek yerine, iceri gidip elinde bir sise sarap, ve iki kadehle dondu.
“Ikimize de bu iyi gelicek simdi” dedi doldurdugu kadehi bana uzatirken.
Bir sise sarap, uc paket sigaradan sonra, cakir keyif halimizle, odama ciktik birlikte. Pelin, telefonuna uzandiginda;
“Kimi ariyorsun?” diye sordum.
“Deniz’i. Ikimizinde ihtiyaci var su anda, biliyorsun. Yarin gitmeyiz okula. Hatta eger bir ise yarayacaksa, sonsuza kadar burada kalir, bir daha hic bir yere gitmeyiz. Su anda senin bana, benim size ihtiyacim var.” dedi telefonu kulagina gotururken.
Yarim saat sonra, odamin zilin sesini duyup, korkuluklara tutanarak asagi indim.Deniz, beni gordugunde, eliyle yuzumu kavrayip, usulca gulumseyip, elimi tutup, odama dogru cikardi beni. Yatagimin uzerinde oturan Pelin’in basina dudaklarini bastirip, koltuga gecti.
“Melek, ben, biz hic bir yere gitmeyecegiz biliyorsun degil mi?” dedi bana bakarken.
“Herkes gider”
“Ben degil. Biz degil. Melek-“
Hic bir sey soylemeden, yanina gidip, basimi gogsune koyup, aglamaya basladim. Pelin’inde sol tarafinda ayni seyi yaptigina emindim. Her zamanki Deniz, bir omzunda beni, bir omzunda Pelin’i teselli ediyordu.
Sabah gozlerimi actigimda, Deniz’in kollarindaydim. Ona arkami donmus olmama ragmen, kollari belimi sarmis, yuzu saclarima karismisti. Uyandirmamaya calisarak kollarindan siyrildigimda, asagi indim Pelin’e bakmak icin. Sehpanin uzerinde duran dergilerden birini almis, cay icerek ona bakiyordu.
“Gunaydin” diye mirildandim bardaga su koyarken.
“gunaydin, istersen Deniz’i de kaldir gidelim okula, saat daha alti bucuk, yetisiriz”
Hic bir sey soylemeden, Deniz’i kaldirmak icin odama dogru ciktim. Usulca kolunu durtup, “okula gitmek istiyor musun?” diye sordum.
“Farketmez” dedi gozlerini acarak.
“Iyi hadi gidelim o zaman, sonra cok birikiyo her sey”
Deniz, yataktan kalkip, gozlerime bakti oylece. Ardindan gulumseyip, “sincap” dedi burnumu sikarak, daha sonra da giyinmem icin odadan cikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...