Bölüm 9

2.4K 208 69
                                    

Montumun kollarını elimden geldiğince avucumun içinde toplamaya çalışırken, ayaklarım benden bağımsız olarak hareket ediyormuş gibi hissediyordum. Koridorda yürürken de, yurt kapısına gelirken de ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Hâlâ içimde doğru mu yoksa yanlış mı yapıyor olduğuma dair şüpheler vardı. Tabii bunların hiçbirinin yine Harry ile bir ilgisi yoktu. Ben fazla kuruntu yapmaya başlamıştım.

Ona anlatırsam her şey daha iyi olur muydu sahiden de?

Ah, Harry de gerçekten iyi bir sabır vardı. Her şeye rağmen şunca şımarık hareketime ve özgüvensizliğime karşı sakinliğini koruyabiliyor olması büyük bir yetenekti bana göre. Ben olsam asla dayanamazdım.

Yurt kapısından dışarıya çıktığımda, şehrin soğuğu, içerinin sıcağına alışan bedenimi şoka uğratmak için yeterliydi. Ellerimi montumun ceplerine yerleştirmeden önce önümü kapattım. Bu sırada Harry, sanki kararsızlığımı sezmiş gibi arabasını dibime kadar sürdü. Yani kaçmam için bana sunulan ikinci seçeneği ortadan kaldırmaya çalışıyordu.

Sürücü koltuğundan başını yana doğru eğip, camdan benimle göz göze geldi. Bu mesafeden bakışlarındaki anlamı okuyabilmek şimdilik doğru hissettirmiyor olsa da, istemsizce bunu yapmaya çalışırken buldum kendimi. Yandaki koltuğa doğru uzanıp kapıyı binmemi istediğini belirtircesine açarken tekrar koltuğuna sindi. Beklenti dolu pırıltılar barından yeşil gözlerinin üzerimde süzüldüğünü hissediyordum.

Pijamalarımda.

Üzerinde yavru köpek suratları olan pijamalarımda.

Derin bir nefes alıp arabaya bindim. Kapıyı kapatıp kemerimi bağlarken ikimiz de sessizdik. Şimdi pijamalarımı daha iyi inceleyebiliyormuş gibi hınzır bir ifadeyle gülümserken bir eli bacağının üzerinde, diğeri de direksiyondaydı. Yönü çok hafif bana dönüktü. Saç dalgaları ne çok düzgün ne de çok dağınık diyebileceğim bir şekilde geriye doğru yatırılmıştı. Ona dik dik bakıyor olmama rağmen yüzündeki gülümseme giderek büyüyor, yanağındaki çukurları oluşuyordu.

"Beni bir yere—"

"Dürüst olmak gerekirse pijamalarınla benim evimde olmanı isterdim." dedi gülümserken. "Geçen seferki gibi kanepede yanıma oturup, istediğin bir filmi izleyebilirdik."

Keşke dalga falan geçtiğini söyleyebilseydim ama tüm samimiyetiyle konuştuğunu sezdiğimde ürktüm. Ürkmek genelde kötü bir şey anlamına gelirdi ama benim şimdiki ürkmem biraz... heyecanlı gibiydi. Evet, aslında heyecanlanıyordum. Beni ürküten buydu. Yüreğimde bir yerlerde bir kıpırdanma hissediyordum ve bu beni çok korkutuyordu.

Bir şey söyleyemedim. Yüzüme bakmaya devam etti bir süre, ben de aptal gibi ona baktım. Tam konuşmamış olmama rağmen sanki üç saattir kalabalık bir salonda açık oturum sunuyormuşum gibi boğazım kurumuştu. Dudaklarımı ıslatıp yutkunduğumda başımı sonunda onun gözlerinden kaçırmak için başka bir yöne çevirdim.

"Anlaşıldı," dedi Harry. "Yurdun önünden uzaklaşana kadar benimle konuşmayacaksın."

Tekrar ona bakmadım; aksini söylemedim ama onaylamadım da. Sadece koltuğuma biraz daha sindim. Polar pijamalarım, Harry'nin içi sıcacık olan arabasında bana resmen uyku huzuru sağlamak için kollarını açmış bekleyen bir rahatlığı bahşediyordu. Arabayı hareket ettirip yurdun önünden uzaklaştırdı. Kampüste göz önünden uzak bir yerde durdurup park etti. Kontağı kapatırken bu kez yönünü tamamen bana döndü.

"Evet, artık konuşabiliriz sanırım."

"Pekala gerçekten konuşmak mı istiyorsun? Çünkü ağzımı açmamla seni şuracıkta öldürmem için çok fazla sebep duyabilirsin."

From The Dining Table || styles Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin