Arkadaşlar paylaşmamı çok istediğiniz için yeni bölüm yazıyorum. Bu hikayeyi çok severek yazdığım için sezon finali yapıyorum. Belki bakmışsınız yeniden başlarım değil mi? Neyse iyi okumalar :)
Bu iki adam uykularımı kaçırıyorlardı. Lanet olsun gece boyu ayakta kalmıştım ve şimdi ruh gibi aynanın karşısında duruyordum. Eski enerjim çekilmiş, eski gülen yüzüm solmuştu. Gözlerimdeki kırmızılıklar çok dikkat çekiyordu. Tüm gece boyu gözüm ekrandaydı çünkü. Canlı yayın seyretmek güzeldir hele ki babanızın sevgilisinin evini izliyorsanız.
Mr. Sezars yatak odasına ilk girdiğinde bitkin, ne yapacağını bilemez haldeydi. Yüzü gerçekten asıktı. Elleri titriyordu korkudan. Dolabına yanaştı, aynada kendine bir baktı. Bir şeyler mırıldandı ve dolabı açtı. Üstünü değiştirip tekrar odadan çıktı. Yaklaşık yarım saat sonra odasına geri döndü. Yatağını açmadan üstüne uzandı. Daha sonra rahatsız olmuş olacak ki kalkıp yatağının üzerini açtı ve yastığı kaldırdı. Gördüğü manzara onu çılgına çevirmişti. Para! Sevinerek paraya elini attı ve yüzüne sürdü. Sanırım kafayı yedi diye düşünmeye başlamadım değil. Yavaşca kafasını kaldırıp ellerini uzattı. Bir şeyler söyledi, sanırım şükrediyordu. Sonra paraları toplayıp dolabına sıkıştırdı. Odadan çıktı ve bir saat boyunca odaya girmedi. Sanırım evin içinde para arıyordu. Gene yüzü asık şekilde odaya girdi ve yatağına yattı. Kameralarım kayıttalardı ve paraları net bir şekilde görebiliyordum. Sabaha kadar ekrana boş boş baktım. Aslında sonra da izleyebilirdim ama o an izlemek istiyordum. Sabah olduğunda perdenin arkasında gözümü kamaştıran ışıkla sarsıldım. Kalkıp bilgisayarı kapadım. Odanın içinde dolanmaya başladım. Sıradaki işim ne olmalıydı acaba. Bir şekilde o adamı babamın gözünden düşürmeye çalışıyordum. İşte o sırada zaten aynanın karşısında olduğum zamandı. Aklımda bir şeyler beliriyordu ama bu biraz zor işti. Mr. Sezars'ın babamın çok sevdiği bir şeye zarar vermesi gerekiyordu. Bana.. Elimi kaldırarak elimi saçlarımın arasına sokup kaşımaya başladım. Sanki tırnaklarımın arasında sihirli bir büyü vardı da beynime fikirler gönderiyordu.
Hiç beklemeden üstümü değiştirmeye başladım. Liam'a bir mesaj gönderdim. Aklımda yeni bir plan olduğu uyanır uyanmaz bana mesaj atması gerektiği hakkında bir mesajdı. Anında geri mesaj geldi "Yeni plan nedir patron?" Neden uyumadığını sorup hemen bize gelmesini söyledim. Sabaha kadar beni düşündüğünü söylemişti bana. Aşk dolu sözler yağdırıyordu mesajlarında. Bense hemen gelmesini söylüyordum. Ben üstümü değiştirip, saçımı başımı düzeltip makyajımı bitirene kadar gelmişti bile. Koşarak gelmişti sanırım, ter içindeydi. İçeri girdi. Yaklaşıp yanağımdan öptü.
L- "Buyrun prenses."
M- "Bugün büyük gün. Olayları patlatacağım."
Kurduğum planı anlattığımda bana karşı çıktı. Böyle bir şeyin çok sakıncalı olduğunu belirtiyordu. Bende sözünü keserek düşünceme karışmamasını söyledim. Eğer bana bir şey olursa ne yapması gerektiğini anlattım ona. Başta kabul etmedi ama aşk öpücüğü her işe yarıyor sanırım.
L- "Seni çok seviyorum Mira. Sana bir şey olursa yaşayamam."
M- "Mutlu olmamı istemiyor musun?"
L- "Elbette istiyorum ama --"
M- "O zaman sus!"
Sıkıca bana sarıldı. Gözlerinden tek yaş düştüğünü hissettim. İçini çekerek "Ne olur dikkat et." dedi. Liam'ı camdan yolladıktan sonra buzdolabının üstüne bir not bırakarak evden çıktım. Mr. Sezars evinden çıkıp arabasına binmiş olacaktı. Dün bu saatlerde ağlayan ben bugün intikamımı alacaktım. Babamın işyerine yürümeye başladım. Yolda bir şeyler ters giderse diye korkmaya başlamıştım. Ama bunu yapacağıma kararlıydım. İşyerinin yakınlarındaydım. İşyeri karşı taraftaydı ve Mr. Sezars gelmek üzeredir diye düşünürken. Uzaktan siyah bir araba gelmeye başladı. Yakınlaştı yakınlaştı yakınlaştı... Ama maalesef Mr. Sezars değildi. Beklemeye devam ettim, zorundaydım. Yüzlerce siyah araba sonunda bir siyah araba daha gördüm. Şöför koltuğundaki yüzü tanıyordum, oydu. Geliyordu. Bana doğru yaklaşınca bir an yola savurdum kendimi. Bu şekilde yapmamın nedeni sanki işyerine gitmek için karşıdan karşıya geçiyormuş gibi olacaktı. Araba bir anda frene bastı ve kornaya basmaya başladı. Ama frenlerinin suyunu Liam çoktan azaltmıştı. Kısaca hemen durması biraz zordu. Liam ilk görevini yerine getirmişti. O siyah araba hızla bana yaklaşmaya başlamıştı bile. Aramızda bir santim kalana kadar bütün hayatım aklımdan geçti. Ve sonrası meçhul..
....
...
..
.
.
Gözümü açtığımda hastane odasındaydım. Gözlerim kapanıyordu. Göz kapaklarım ağır geliyordu bana. Dışarıda konuşmalara kulak vermeye başladım. Dışarıdaki konuşmalardan annem ve babamın ses tonlarını seçebiliyordum.
D- "Bana bağırma hakkın yok senin kadar bende üzgünüm."
A- "Kızıma çarpan kişi senin iş yerinde çalışan o adam. O adamın atılmasını istiyorum hemen!"
D- "Benim elimde olan bir şey değil Alison.."
O sırada doktorum olduğunu dile getiren bir adam konuşmaya daldı.
Dr- "Kızınızın bilincinin açık olduğunu unutmayın. O her şeyi duyuyor, görüyor. Sadece tepki veremiyor. Kavga etmeniz onu kötü etkileyecek."
Bu cümleden anladığım üzere Liam ikinci görevini yerine getirmişti. Doktora para ver ve yalan söylesin. Tamam 100.000 $ işime yaramayabilir ama hepsini geri verecek değilim. Bacağımda ve kolumda çok büyük bir ağrı vardı ve ikisi de alçıdaydı. Sanırım kırılmışlardı. Kafamda saçma sapan bir bez takılıydı. Kolumda serum vardı. Annemle babam susunca sıkıldım serumun gidişini izlemeye başladım. Önce hayatım gibi normal akıyordu ama sona gelince bir an içerde bir şeyler oluyordu. Daha sonra yorgun olduğum için uyumaya karar verdim.
...
..
.
.
Beni uyandıran ses Liam'dı. Uyandığımı doktordan öğrenmiş olacaktı ki yanımda soluğu almıştı hemen. Üç gündür yoğun bakımda olduğumu, bir ameliyata girdiğimi ve ölme riskimin olduğunu söyledi. Başımdaki sargının nedeni ameliyat olmam imiş. Kafatasım kırılıp başımı parçalamış ve eğer kemik içeride düzelmezse ölebilirmişim. Ve son olarak Liam bana bakıp "Doktorun yüzde seksen ölme ihtimali var, çok yaşayamaz dedi." dedi ve ben odanın tekrardan bana karardığını hatırlıyorum...
Oda karanlık, geleceğim gibi. Gördüğüm ışık beyaz üstümdeki kıyafet gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM BIR GAY!
Teen Fiction16 yaşındaki Mira'nın babası hakkında öğrendiği gerçekler ve babasına bulunduğu tehditleri Ümitcan AYDIN'ın kaleminden anlatan bir hikaye.