Medya: Sümeyye
Odamda oturmuş geometri ödevimi yapıyordum. Mutfaktan gelen tıkırtılarla eve hırsız girmiş numarası yaptım. Masa lambamı kaptığım gibi parmak uçlarımda mutfağa yöneldim. Işığı yakmadan önce çevreyi kolaçan ettim, ışığı yakıp aynı şeyi tekrar ettim. Masanın altını incelerken arkamda birinin olduğu hissine kapıldım. Hırsızın beklemediği bir anda arkamı dönüp kafasına masa lambamı geçirecektim.
"Tamam, sakin olmalıyım."
Birkaç saniye masayla bakıştıktan sonra havaya nişan alıp arkamı döndüm.
"Kimse yok."
Bir takırtı daha duyunca siper aldım. Birkaç dakika öylece durdum. Ortada ne hırsız ne sinek vardı. Tuttuğumu fark ettiğim nefesimi bıraktım.
"Dostum, çok fazla geometri çalışıyorum."
Kastığım kol ve bacak kaslarını bırakıp odama doğru yol aldım.
Ödevimin bittiği ve rahata kavuştuğum sıralar zaman kaybetmeden yatağıma fırladım.
***
Penceremden bana doğru gelen şeytani güneş ışınları yüzüme okkalı bir tokat attığında çoktan uyanmıştım.
"İntikamımı alacağım ! "
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltımı yapmak yapmak için mutfağa gittiğimde masanın etrafında yağ satarım bal satarım oynayan sandalyelerin yere düşmüş olduğunu görünce dün akşam masa lambamla yaşadığım maceralar geldi aklıma. Tava da işe yarayabilirdi elbette. Teflon tavamı kaptığm gibi havaya nişan aldım. Yine aynı taktikle masanın altıyla bakıştım ve arkamı döndüğümde kimse yoktu. Bu taktik işe yaramıyor Sümeyye.
Teflon tavamı nazikçe dolaba kaldırırken, midemin Requiem'de horon teptiğini fark ettim. Buzdolabının kapağını açarken esnedim. Kısık gözlerle yiyecekleri incelerken gözüm pembe bir şeye takıldı. Daha iyi görebilmek kaşlarımı yukarı kaldırdım. Bu da neydi böyle ?
"Hey o benim makarnam! "
"Sen de nesin böyle? "
"Demek dün geceki hırsız sendin, bırak makarnamı hırsız! "
Üstüme atlayıp beni gıdıklamaya başladı.
"Hahuahuauhau nap-hahahahaha napı-hahaha müsadenle kelimemi bitirmek isti-hahahaha"
Belinden tutup kaldırdım ve doğruldum.
"Sen nesin ?"
"Anlaşılan dilimi bilmiyorsun. Aç mısın? "
Gevşek bıraktığım kol kaslarımdan kurtulup mutfağın bir köşesinden diğer köşesine zıplamaya başladı.
"Hey hey dostum, sakin ol."
Onu kucağıma alıp buzdolabını açtım, istediği şeyi alması için serbest bıraktım.
"Makarna seviyorsun demek."
Bana bakıp gülümsedi.
"Sanırım ben de biraz makarna alacağım."
Kahvaltıdan sonra iş için hazırlanmaya başladım.
"İsmin ne olsun istersin?"
"Tito'ya ne dersin?"
Gülümserken el çırpıyordu.
"Tamamdır, Tito"
@dreamerest'e çok teşekkür ederim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Kahramanlarımız
Science FictionKüçüklüğünüzden beri size "Uzaylı diye birşey yoktur, onlar hikaye." dendi. Gerçek olmadıklarına inandılar, bize kurgu dediler. Ama ya öyle değilse? Ya birgün gerçekten onlarla tanışma şansınız olursa? Korkup kaçabileceğiniz zamanlar olacak. Ama eğe...