Gün doğmuştu. Pencereden vuran ışık bunun habercisiydi. Kuşlar cıvıldamaya başlamış kargalar çoktan kahvaltılarını yapmıştı. İstemsizce doğruldu yataktan. Elleriyle gözlerini ovuşturdu. Uyku sersemi bir halde odada gezdirdi çelik mavisi gözlerini. Ardından tavanda pencereden içeri süzülen rüzgarın etkisiyle nazlı bir gelin edasıyla sallanan avizeyi gözledi.
Lisede ki tek aşkı Bora'nın ev hediyesiydi bu avize. Bora ile çok güzel ve düzenli bir ilişkileri vardı. Taki o acı haberi alana kadar...
Bora'dan sonra ailesinden ayrılmış kendini İstabul'un kollarına atmıştı. Artık kocaman evde yapayalnızdı.
Savaşmaya takati kalmamış yorgun bir savaşçı...
O acı günlerin kasvetli havasından sıyrılıp platin sarısı saçlarını toplayıp duşa girdi. Ilık su başından aşağıya akarken kendini rahatlamış hissetti. Su saçlarındaki kepekle birlikte omuzlarında ki yükü de akıtıyordu gidere. Günahlarından arınıyordu sanki.
Birbirine bastırdığı dudaklarının arasından bir hıçkırık kavuştu özgürlüğe. Ardından diğerleri de teker teker firar etti suyla birlikte...