•GERGİNLİK•

9.8K 1K 762
                                    

"Siz de uygun görürseniz öyle efendim," diye cevap verdi Şavn Prensi. Fazlasıyla heyecanlı görünüyordu ama neşeli gözlerinde aklını kurcalayan endişeler vardı sanki. Keyifli bir tebessüm dudaklarını süslerken Prens'in omzunu sıvazladı Rea ve onun tedirginliğini hafifletmek için konuştu.

"Siz merak etmeyin Prens Ray, ben Kral'la konuşurum. İsterseniz bu süre içinde Hebe, size sarayı gezdirsin." Sırtında taşıdığı ağır bir yükten kurtulmuşçasına rahat bir nefes aldı genç adam ve minnetle gülümsedi. Neşesini dizginleyen sorun tam olarak da buydu. Kral'ın bu izdivaca karşı çıkmasından ve yaşadıklarının kısa bir rüya olmasından korkuyordu.

"Tabi efendim," dedi endişelerinden sıyrılarak. "Sarayınızı gezmeyi çok isterim ama beni Prenses Hebe yerine Sira'nın gezdirmesi daha uygun olmaz mı?"

Prens'in neden böyle bir istekte bulunduğunu anlayamayan Rea, kaşlarını çatarak genç adamı süzdü. Kadının bu halini fark edince başını öne eğip "Cüretkârlığımı affedin Kraliçem," dedi Prens.

"Niyetim size karşı gelmek değildi. Sadece evleneceğim kadının evini gezerken bana kendisinin eşlik etmesini arzulamıştım."

Gencin ince dudakları arasından dökülen bu sözlerle birlikte Kraliçe'nin yeşil gözlerine kara birer perde iniverdi. Çenesi öfkeyle titrerken ağzını açtı ama konuşmadan geri kapadı. Beynini delip geçen şimşeklerin yanık acısı yavaş yavaş tüm vücuduna yayılıyordu. Böyle bir şeye nasıl inanabilmişti ki? Hebe'nin evlenmeye ikna olduğunu düşünmek tam bir aptallıktı. Yaptığı bu hata yüzünden kendine kızıyordu. Derin bir nefes alıp bir anda varlığını unuttuğu genç adama baktı.

"Siz misafir salonuna geçin Prens Ray," dedi az önceki keyiften damıtılmış sesiyle. Neşesi saniyeler içinde uçup gitmiş, geriye de hayal kırıklığı ve öfke bırakmıştı. "Ben Sira'yı size eşlik etmesi için gönderirim." Genç adamın cevap vermesine fırsat tanımadan geçip gitti yanından ve ilerleyip Prens'in çıktığı odaya girdi.

"Ne kadar yakışıklı ve mütevazı olduğunu gördün değil mi Hebe? O tam da benim aradığım gibi bi-"

Annesinin odaya girişiyle birlikte Sira'nın konuşması yarıda kaldı. Öfkeli Kraliçe ilkin heyecanını her halinden belli eden küçük kızında gezdirdi gözlerini, sonra da asıl hedefine çevirdi. Her zamanki soğuk duruşuyla kardeşinin anlattıklarını dinleyen Hebe, Kraliçe'yi fark etmemiş gibi istifini bozmadan yerinde oturmaya devam ediyordu.

"Siz!" diye bağırdı Rea. Sesi öfkeden titremişti. Gözleri yenice alevlenmiş bir ateş gibi etrafa kıvılcımlar saçıyordu. Kavisli kaşlarından biri aşağı yukarı seğirirken güçlükle devam etti.

"Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?"

Sira, suçluluk duygusuyla dudaklarını ısırırken Hebe annesini kale almamıştı. Hatta içten içe onun bu halinden keyif bile alıyordu.

"Nasıl böyle bir işe kalkışabilirsiniz?" Hiddetini kusmaya devam etti Rea ama ne söylerse söylesin içindeki öfkeyi tarif edemeyeceğini biliyordu.

"Bak anne biz özür dileriz."

Kısık çıkan sesiyle kendini öne attı Küçük Prenses. Kraliçe'nin öfkesinin bu koyu tonuna ilk kez şahit oluyordu. İçindeki korku göklere tırmanırken beyaz suratı olgunlaşmış meyveler gibi kızarmıştı.

"Özür ha! Özür."

Kraliçe'nin titreşen dudakları arasından alaylı bir kahkaha kaçtı . Bu tepki biraz daha ürküttü Sira'yı ve bir şeyler söylemesi için irileşen göz bebeklerini Hebe'ye çevirdi ama ablası, taş kesilmiş gibi ruhsuzca oturmaya devam etti.

KÖR KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin