3

44 15 9
                                    




Gözüme giren ışıkla olduğum yerde kıpırdandım. Kafamı kaldırmamla beraber enseme saplanan acı, yüzümü buruşturdu. Kanepede uyuduğum için her tarafım sızlıyordu. Bir an acımı unutup dün gece olanlar gözümün önüne geldi, nerede olduğumu yeni fark etmenin verdiği dehşet ile vücudum gerildi.

Aklıma düşen anılar bana dehşet verirken gözlerimi hızla kırpıştırdım. Ben dün gece Baran'nın evinde kalmıştım. Hatta Baran demem bile hataydı. Ben hiç tanımadığım bir adamla bir gece geçirmiştim.

Hızlıca yerimden doğrulup önüme gelen perçemlerimi beceriksizce geriye attım. Etrafıma bakınca Baran'nın tam karşıdaki koltukta uyuyakaldığını gördüm. Neden burada uyumuştu ki?

Uyuduğundan emin olmak için yüzüne iyice inceledim.

Biçimli kaşları gergin bir şekilde gözlerini çevreliyor, yüzüne sert bir hava katıyordu. Kırmızısı mora çalan dudakları hafifçe aralık kalmış, uykunun verdiği huzurla hareketsiz yatıyordu. Göğsü yavaşça inip kalkarken yere değen eli hafifçe kıpırdandı.

Fazla kan akışından olsa gerek diye kendimi sakinleştirdim.

Kanepeye sığmayan bacakları sere serpe serilmiş, sessizce uyuyordu. Bu görüntü daha çok sızmış bir insanı anımsatıyordu. Aman allahım. Yapmam gereken şey bir an önce bu evi terk etmekti ama ben oturmuş bir yabancıyı uykusunda taciz ediyordum. Utançla kafamı başka tarafa çevirdim.

Ağzımın kuruluğu yutkunmama engel oluyordu. Suya olan muhtaçlığımı görmezden gelmeye çalıştım. Gerçi bu durumda pek mümkün olduğu söylenemezdi.

Büyük ihtimalle Baran'ın örttüğü yorganı, titrek ellerimle yana ittim. Hafif bir uyuşukluk olan dizime yüklenmeden ayağa kalkmaya çalıştım. Çok mümkün değildi ama olabildiğince sessiz hareket etmeye çalışıyordum.

Hızlıca telefonumu cebime atıp postallarımı elime aldım. Bu evden bir an önce çıkıp ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu.

Bir şey unutmadığıma emin olmak için arkama baktığımda Baran'ın önünde duran bardağı gördüm. İçimden bir ses düşündüğüm şeyin yanlış olduğunu söylerken diğer bir dürtü tam tersini söylüyordu.

Yapmamam gereken şeyi yaptım. Sessizce ona doğru dönüp bardağa uzandım. Hızlıca kafama dikip hepsini kana kana içtim. Çenemden iki damla su süzülüp ürpermeme neden oldu. Suyun verdiği huzurla bardağı sessizce sehpaya bıraktım. Rujumun bardakta bıraktığı ize baktım. Büyük ihtimalle suyu içtiğimi fark edecek, belki sinirlenecekti. Ama şu an tek umursadığım o uyanmadan evden çıkmaktı.

Duvara yaslanarak parıldayan beyaz basamakları çıktım. Dizimin acısını görmezden gelerek hızlı adımlarla kapıya yöneldim.

Kapıya yaklaştığımda yanımda duran aynaya bakma gereği duymadan soğuk olan dış kapının kolunu kavradım. Ses çıkmamasına özen göstererek kolu hafifçe indirdim. Sessizce aralanan kapının aralığından sıyrılıp kendimi dışarı attım. Sonunda evden sağ salim çıkmıştım.

Onu uyandırmadan evden çıkmanın verdiği sevinçle postallarımı ayaklarıma geçirdim.

Saat sabahın beşini gösterirken güneş yavaştan ufukta yer edinmiş gündüzün parıltılarını gözler önüne seriyordu. Karanlığın soğuğu hala etkisini gösterirken üstümdeki ince cekete daha çok sarıldım. Ne yapacağımı bilemeyerek caddede topallayarak yürüyordum.

Bu saatte ne taksi bulabilirdim ne de sokakta kalabilirdim. En iyisi eve gitmekti.

Aynı sitede olmamıza rağmen evleri bize bayağı uzaktı. Sitenin bu taraftaki evleri en pahalı ve en güzel evlerdi. Büyük bir bahçesi hatta bazılarında kocaman bir havuzu vardı. Oda sayıları gereksiz fazla evin metrekaresi tek yaşayan bir genç için fazla büyük kalıyordu. Küçükken bu evlere kaçmayı çok severdik. Gece yarısına kadar kimsenin yaşamadığı bu lüks evlerin bahçelerinde saklambaç oynar, eğlenirdik. Küçüklüğümüzün güzel dönemleriydi.

ÇAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin