0.1

11 5 10
                                    

"Sara bırak şu elindekini! Hoş olmayan bir şey bu!"

Kardeşim Sara, elinde bıçak boynuna doğru yaslamış, gözlerindeki rimel göz torbalarını kaplamış dudağındaki kırmızı ruj çenesine kadar dayanıyordu. Yani bir nevi eliyle rujunu çenesine doğru yaymıştı.
Sebebi, erkek arkadaşı 16 yaşındaki bir kızın bakiresini alırken yakaladığıydı.Onu derinden anlıyorum. Klasik şeydi bu benim için. İşte bu yüzden sevgilim yoktu.

Sara'nın elindeki koca ve geniş bıçak elindeki güçsüzlüğe dayanamayıp yere hızla süzülmüştü.

Kendiside üstünde durmağadığı
Dizlerinden dolayı yere titreyerek oturmuştu. Bende beklemeden yanına koşmuştum. İlk ayaklarının ucunda duran bıçağı mutfağın tezgahına koyup onu oturduğu yerden kaldırmıştım.

"Banyo yapmalısın Sara, günlerdir yıkanmıyorsun. İstersen sıcak bir duş alıp kendine gel Hım?"

Titreyen vicüdunu bana sarıp kafasını onaylar biçimde sallamıştı.
Kol altlarından ona destek olarak yürümesini sağlıyordum. Yavaşça yukarıdaki banyoya gidiyorduk.

▫️▪️

Onu güzelce yıkadıktan sonra üstünü giydirmiştim.

Gözleri çökmüş burnunu sürekli çekiyordu sara. Sarayı yavaşça yatağına bırakıp hemen baş ucundaki sandalyeye oturmuştum.

"Amanda, ben bunu nasıl atlatabilirim.?"

"şhh! Sadece onu düşünmemelisin, bırakta hayat istediği gibi devam etsin ama sen pes etme güçlü ol. Sadece yeni bir sayfa açıp yoluna düşen taşları temizle. Bunu tek değil senle ben yapıcaz. Daima yanında ben varım Sara. "

Sara 5-4 dk önce uyumuştu bende kendi yatağımda öylece bir sağa bir sola dönüyordum. Peki benim acılarımı kim yıkayacaktı.

Bir dert ortağım bile yoktu, acılarımı paylaştığım kardeşim bile daha basit bir yolu deneyip bana "Unut gitsin!" diyip beni dinlemekten kaçıyordu. Fakat ben aynı değildim. Onu dinliyor acılarına azcık olsada merhem olmayı deniyordum. Benim için bir taş kaldırsanız size minnettar olduğumu söylerdim.

Ama bunu yapan bile yok. Geceleri aynanın karşısına geçip Göz yaşlarımı acılarımla birlikte akıtmaya çalışıyordum fakat sülük gibiydiler. Beni acıya mahkum etmiştiler. Kilitli bir odaya ve o odanın anahtarı olmadığından acılarımı kendime saklıyorum. Sonsuza dek!

Gözlerimin üstüne beton dökülmüş gibi hissettiğimde ister istemez gözlerim karanlığa boğluyordu. Bu ağır yüke dayanamadan gözlerimi kapatmıştım bile.

▶️▶️

Sabah çığlıkla ağlama seslerinin arkadaş olduğunu anlayarak uyanmıştım. Sara'nın sesiydi bu. Fazla beklemeden saranın odasına koşuyordum.

Kapı açık vaziyette olduğu için saranın hızla kalkıp inen göğüsünü görebiliyordum. Beklemedim ve büyük adım atarak yanına vardım.

Diz çökmüştüm. İki diz kapağını avucumun içine alarak kafamı yüzüne doğru kaldırmıştım.

"Sara!? N'oldu?"

"Jackson... Jackson bana beni hiç sevmediğini söyledi."

Avcumun içindeki diz kapanklarını ovmuştum, yanağından yere düşmek üzere olan göz yaşını baş parmağımla silip tekrar elimi diz kapağını üzerine koymuştum.

"Ağlama."

"Na-nasıl, nasıl ağlama!?"

"Sara, sana sadece bu durumdayken ne diyebilirim? Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, Jacksonu düşünerek kendine zarar veremessin."

"Amanda,ben özürdilerim. Seni çok üzdüm, gerçekten çok özürdilerim."

"Sen beni üzmedin Sara, gel buraya seni aptal kız."

Kollarımı açarak onu kendime sarıp uzunca sarılmıştık birbirimize.

Kollarımı saradan ayırıp yüzüne gülümsemiştim.

"Dışarıda yemeğe ne dersin? Hem hava almış oluruz Hım?"

"Evet, çok iyi olur."

"Ben odama gidiyorum, sen güzel şeyler giyin."

Göz kırpıp Saranın odasından çıkmıştım.

Sanırım artık onun ne düşündüğünü hissediyordum...

✴️Bölümü burda bitirmenin sebebi daha kitabın tam olarak oluşmaması. Şimdi şöyle ne kadar oy ve yorum gelirse ben o kadar hızlı bölüm atacağım. Bu yüzden size bir kıyak gerçeğim dedim. ✴️

▶️Bu daha bir başlangıç sayın okurlar.◀️

⛓️Acının Tadı⛓️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin