Bölüm 4: Yanlış Bir Adım

62 2 0
                                    

"Duy-gu-can!" Evelsi gün ilk dersten önceki son dakikalarda kalemlerimi çıkarırken Eren gelip sırasına geçti.

"Bugün erkencisin."

"Ah evet. Genellikle tam zamanında gelirdim. Sende bugün korkunç görünüyorsun." Bunu öyle bir dehşet içinde söylemişti ki sanki üç gündür hiç Uyumayıp okula gelmişim gibi.

"Abartma o kadar da değil."

Yan sıramda oturan arkadaşım yerine geçer geçmez "Duygu hasta mısın?" Deyince Eren güldü.

"Yok değilim!" Ters bir şekilde bağırdım. "Yani değilim." Dedim sakince.

Hoca sınıfa girdikten 3 saniye sonra Işın sınıfa girdi. Yerine geçerken bana göz kırptı bende gülümsedim. Onun bakışında da "korkunç görünüyorsun" vardı.

Çünkü gece duygularımdan emin olup karar vermek için düşünüp durdum. Aslında ondan hoşlanmadığımı ispat etmek için desem daha doğru olur. Ne kadar düşünersem düşüneyim bir sonuca varamadım. Ona aşık değildim ama onda hoşlanmıyorum dememde doğru değildi. "Allah'ım ne hissediyorum ben?!" Diyerek saat 7'yi bulmuştu ben de hayliyle 45 dakikalık uykuyla okula gelmiştim.

"Hey, kalemini alıyorum." Eren kalemimi alıp önüne döndü. Boynunu, saçını ve omuzlarını inceledim ders boyunca. Ondan güzel bir gucci kokusu geliyordu.

İç geçirdim. Eren Derlen benim için hiçbirşey değildi ama herşeyde değildi.

Neydi?

Saçlarımı çekip gözlerimi kapattım. "Ah çıldıracağım!"

"Duygu! Ne oldu?!" Fizik hocası telaşla bağırdı.

"A." sınıfa baktım. Herkes bana bakıyordu. "Şey özür dilerim hocam. Lavaboya gidebilir miyim?"

"Tabi!" Hoca hala bana dehşet içinde bakıyordu. "Birisi yanına gelsin mi?"

"H-hayır hocam." Sınıftan hızla çıkıp lavaboya girdim. Suyu yüzüme çarparken aynadan kendime baktım. "Ne oluyor bana?"

"Iyice salaklaştın Duygu. Beyin hücrelerin tek tek intihar ediyor."

Peçeteyle yüzümü kurutup lavabodan çıktım.

"Ah! Ödümü kopardın!"

"Seni sınıfta bağıracak kadar çıldırtan şey ne Duy-gu-can?" Eren yaslandığı duvardan doğruldu.

"Hiç birşey değil. Niye geldin?" Gözlerimi ondan kaçırdım.

"A-a... Gözlerini benden kaçırma Duygu. Yoksa utanıyor musun? Dün yaşadıklarımızdan."

Öpüşmemizi hatırlattığı an kızardım. "H-hayır tabiki de."

"Duy-gu-can?"

"Eren lüt-" Eren burnumun dibine kadar yaklaştı. "Bana yalan söyleme. Benden duygularını saklama. Bana olduğun gibi görün. Istedin gibi davran. Gerçek Duygu gibi ol."

Gözlerimi kıstım. "Seninle yatmayacağım Eren."

"Hadi ya. Yemedin mi?!" Benden biraz uzaklaştı.

"Üzgünüm." Sınıfa doğru yürümeye başladım.

"Duygucan annene söyle, eve gittiğinde sana besin değeri bol bir yemek yapsın."

"Annem çalışıyor o yüzden yemeğimi ben yapıyorum."

"Anladım."

Ona döndüm. "Ne anladın?"

Gülümsedi.

"Erenn?"

Beni geçti. "derse çok geç kaldık. Acele et."

Teneffüste Işın'la biraz konuştum.

"Deli gibi sınıfta birden bağırdın. Fizikçinin ödü koptu." Işın fizikçiye öyle bir güldüki o gülünce bende güldüm.

Eve gittiğimde üzerime eşorfmanımı geçirip dersin başına geçtim. Yarım saat sonra midem guruldayınca mutfağa indim.

"Besin değeri yüksek yemek.. Hımm.."

"Domates-peynir-marul-ekmek?"

Yüzümü buruşturdum. Dolaba tekrar baktım. "Ahh.." Yere çömeldim. "Bıktım artık sandiviç yemekten... Ölcem artık."

O sırada zil çaldı.

"Eren?! Ne işin var burada?! Hem adresimi nereden öğrendin?!"

Eren merdivenlere ve binanın içine bakıyordu. Sonunda bana bakınca gülümsedi. "Vayy.. Ev hali ha."

Gri eşorfman takımım gayet normaldi yani.

"Beni içeri almayacak mısın?"

"Hayır."

"Kötü ev sahibi." Kaşlarını çattı.

Bende Yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Sapık misafir."

"Adresimi nereden öğrendin?"

"Kütüphanedeki o deftere yazmıştın, oradan."

"Ah!"

Başıyla onayladı Eren.

"Peki ne işin var burada?"

Gülümsedi. "Seni yemeğe çıkaracağım. Mum ışığı romantik bir yemeğeeeee" öyle güzel gülümsüyordu ki "Değil tabiki, dönerciye"

Güldüm. "Bunu yapmak zorunda değilsin."

Sırıttı. "O zaman sen ısmarla. Açım."

İç geçirdim. "Tamam bekle sen beni, üzerimi değiştirip geliyorum."

İçeriye doğru girmeye yeltendi "Aslında içeride bek-"

"Hayır."onu itip kapıyı kapattım.

"Kötü ev sahibi." Dediğini duydum.

Beyaz üstüm, siyah kotum, kırmızı botlarım ve siyah paltomla kapıyı açtım.

"Seksilik 0, şirinlik sonsuz."

Güldüm. Kapıyı kilitleyip binadan çıktık.

Ona döndüm. "Nereye gidiyoruz?"

"Mükemmel döner yiyebileceğimiz bir yere."

20 dakika sonra oldukça sıradan ama mükemmel et kokan bir dönercideydik. Masada onu beklerken 5 döner ve 4 ayranla geldiğini görünce şok geçirdim.

"Açlık grevinden çıkmadık, neden bu kadar çok aldın?"

Gülümsedi. "Patlayana kadar yemek için."

O tepsiyi önüme koyarken gülümseyerek onu inceledim.

"Afiyet olsun." Deyip dönerime daldım.

"Beşinci dönerden yiyebilen herseyden muaf."

"Yani herşey beleş olacak bana değil mi?" Gülümseyerek ona baktım.

O da gülümsedi. "Çok güveniyorsun kendine."

Güvenim boşa çıktı çünkü ikinci dönlerimin yarısında öldüm. Eren ikinciyi bitirdikten sonra "Bak bence ben onu hiç ısırmayayım birisine ikram edelim ama benim kazandığımı kabul edelim."

"Ay sen bilirsin, ben öldüm." Gerçekten patlayana kadar yemiştim. Eren son döneri bir sokak çocuğuna verdikten sonra "Şimdi ne yapalım?" Diye sordu.

Ona döndüm. "Bilmem. Ne yapalım?"

Başını yana eğdi. "Gel benimle." Elimi tutup otobüs duraklarından birine götürdü. Biz geldiğimiz sırada orada olan otobüse doğru yürüyüp "bilmediğimiz bir yere gidelim." Dedi.

"Biraz delice bir fikir sanki."

Eren sırıttı. "Ciddi misin?"

Bende sırıttım.

Otobüs fazla kalabalık değildi. En arkaya oturduk.

"Otobüsün nereye gittiği biliyor musun?"

"Hayır bakmadım."

Küçük ama oldukça küçük bir korku hissettim. Sadece bir anlığına.

"Bakalım nereye gideceğiz."

Kırık TaşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin