Merhabalar. Bölümün çok geç geldiğinin farkındayım ama bunu mazur görmenizi dileyeceğim sizden. Bu bölümden sonra biraz daha ara verebilirim yazmaya. Hem sezonun ilerlemesi , hem de olayları kurgulamak için biraz zamana ihtiyacım var.
Keyifli okumalar diliyorum. Yorum ve oylarınızı eksik etmemeniz dileğiyle.. :)Gözlerimi araladığımda bulanık görüşüm nerde olduğumu anlamamı zorlaştırıyordu. Başımdaki müthiş ağrı ve üzerimde sanki kıtayı boylu boyunca koşarak geçmişim gibi bir yorgunluk vardı. Görüşüm yavaş yavaş netleşmeye başladığında elimi enseme götürmek istediğimde bileğimdeki baskıyı hissettim. Ellerimin bağlı olduğunu anladığımda sanki vücudum uyarılmış gibi bir anda her şey netleşmeye başlamıştı. Ayaklarıma ve sandalyenin arkasında birleştirilmiş kollarımın sıkıca sandalye demirine bağlı olduğunu gördüğümde içimde oluşan panik duygusuyla nabzım hızlanmıştı. Boş ve eski bir odada olduğum gerçeği işin ciddiyetini daha da arttırıyordu. Ve tabi ağzıma yapıştırılan muhteşem yapışkanlığı olan bant vardı bir de..
Ağzımı açmaya çalıştığımda bu girişimim başarısız olmuştu. Bağırmaya çalıştığımdaysa duyulan tek şey boğuk sesimdi. Üzerindeki boyalar dökülmeye yüz tutmuş gri duvarlar ve beyaz, çürümüş ahşap kapıya baktım.
Kapı gıcırtıyla açıldığında içeriye giren adamı görünce bir anlığına düşünmeyi bırakmış gibi dona kalmıştım. Bunun sebebinin adamın kaslı, üzerindeki t-shirtü geren vücudu, köşeli çenesinin ona kattığı aşırı erkeksi görünüşü ve sarımsı kirpiklerinin altındaki soluk yeşil gözleri mi yoksa elinde tuttuğu silah mı olduğuna karar verememiştim.
Dudaklarını aralayıp konuşmaya başladığında sesi tüm hücrelerime kadar uzanıp, beni sersemleştirecek kadar pürüzsüz ve güzeldi. "Bu kadar geç kendine gelmene şaşırdım. Halbuki o kadar da sert vurmamıştım."
Bir anda hayal dünyamdan koparak düşünme yetimi tekrar kazanınca çıkardığım boğuk seslerle ona cevap niteliğinde bir şeyler söylemeye çalıştım.
"Neden burada olduğunu merak ediyorsun demek… Sende, ihtiyacımız olan bir şeyler var." dedi tehlike içeren gülümsemesiyle. Çoğul konuşmuştu. Beraberinde kaç kişi olduğunu düşünüyordum. "Sana bir iyilik yapmama izin ver." dedi beni düşüncelerimden sıyırıp yanıma yaklaştığında. Sandalyenin önünde eğilip ağzımdaki bandı tutarak yavaşça açtı.
Ağzımdaki kasları harekete geçirmek için bir kaç kere açıp kapattıktan sonra korkuyu yansıtan sesimle "Benden ne istiyorsunuz?" diye sordum.
Adamın gözlerinden geçen anlık samimi bakışı beni sersemletmişti. "Çok basit bir şey.. Bana ne olduğunu göstermeni istiyorum.. Aradığımız kişinin karşımda durup durmadığından emin olmak istiyorum." dedi bir eliyle saçlarımı kulaklarımın arkasına iterken.
Ama o bunları söyler söylemez aniden huzursuzlanmıştım. Dönüşmemem gerektiğini hissediyordum.
"Her ne olursa olsun, gerçekte ne olduğunu öğrenmemeliler. Söz ver Lily! Lütfen!"
Bu sözler aklıma geldiğinde başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Kafamı kaldırıp adamın gözlerine baktığımda benden cevap beklediğini görebiliyordum. Kafamı olumsuz anlamda sallayınca yüzündeki sevecen ifade bir anda yerini ciddiyete bırakmıştı.
"Bunu benim yapmamı mı istersin yoksa?" dedi adam tehditkar bir tavırla. Bu söylediklerine karşılık yaptığım tek gözlerine bakmaya devam etmek oldu. "Bunda kararlı mısın?" diyerek ayağa kalktı adam. Cevap vermemiştim.
Sağ yanağıma inen yumruk beni anlık şoka uğrattığında yanağımın içine geçen dişlerimden dolayı ağzıma dolan kanı tükürmekte gecikmedim. "Bakalım öfkeni kontrol edebiliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen wolf: a new story
FanfictionBiyolojik babasını ararken, geldiği kasabada onu bulabileceğini düşünmüştü. Bulmuştu da. Ama daha bilmediği onlarca şey olduğunu ve hayatının normalken bir anda dibe çökmesini, onu bulunca engelleyememişti. Burada ilginç olan bir şeyler vardı, ve z...