4. bölüm Neden yalan söyledin?

28 8 0
                                    

Ceylan
Eve geldik. Herkes yine kendi köşesine sinmişti. Bende kendi köşeme sindim. Bakalım kütüphane olayını kim açıcaktı. Aradan bir yarım saat geçti. "Yok ben dayanamayıp sorcam. Siz neden öyle sarmaş dolaştıniz" Dedi yusuf. Evet oturum açan yusuf olmuştu. "Ya kaç defa anlatcaz. Kabus. Kabus. Siz bilirsiniz. Ben bazen kabus görürüm. Gördüğümdede çok korkarım. Daha ne diyim." Dedi buse. Herkes ikna oldu. Bu konuyu pek kurcalamadık.
Mert: Bugün kaçta geliyosun aşkım.
Mert mesaj atmiştı. Biraz düşündüm. Bugün biraz geç gitmem gerekiyodu. Çunki iğcene süpelenmeye başlamışlardı.
Ben: 10:30 iyi.
Mert: Tamam akşama görüşürüz. Öptüm.
Ben: Öpdüm.
Yazıp telefonumu şarza taktım.

Saat on olmuştu. "Ben kaçar." Diyip ayağa kalktım. "Tamam. Ben bırakıyım seni." Dedi tuna. "Ya yok. Zaten ev iki dakkalık yer. Zaten mahallenin muhafızlarıda var." Dedim guven verici bir sesle. Gerçekten öyleydi. Bizim mahallede birinin başına kötü birsey gelme olasıliğı %1 den bile düşüktü. "Yani tabide..." yusufun lafını tamamlamasına izin vermedim. "Birsey olmaz." Dedim. En sonunda ikna oldular.

Eve gidip beş dakikada hazırlandım. Mertle herzamanki buluştuğmuz yerde -çimenlikte- buluştuk. Sabırsızlıkla merti beklemeye başladım. Kaç haftadır doğru düzgün vakit geçiremiyoduk. Mert beş dakika sonra geldi. Yanağımdan öpüp "Çok bekletmedim diğmi?" Dedi. "Yok. Bende yeni geldim zaten." Dedim. "Hadi gel. Birileri görmeden gidelim." Dedi. Evet manasında kafamısalladım. Genelde buluşma yerimiz onun evi olurdu. Bir yarım saat sonra evine varmıştık.

Mısırları patıp filmimiz seçtik. Koltuğa yayilıp filmi izlemeye başladık. Benim kafam mertin göğsündeydi. Onunda kolu benim omzumdaydı.

Film sonuna gelmişti. Kafamı göğsünden kaldırdım. Saate baktım. Baya geç olmuştu.
Annem sürekli sarhoştu. Babamda olmüştü. Oyüzden istediğim zaman eve girip çıkabilirdim. Ama fazla abartmayada gerek yoktu diğmi? "Ya şey çok geçoldu. Artık ben gidiyim." Dedim. Beni kendine çekip sag elini yanağıma koydu. Sonra hızlı ve uzun bir şekilde öptü. "Daha erken." Dedi. Ben onun öpücüllerine pek karşılık veremem. Daha çok bir duvar gibi dururum. Daha doğrusu kitlenirim. Dudağını dudağımdan ayırdığında ben nefes nefeseydim. O ise hiç ara vermeden boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Eliyle kapşonlumun fermarını açtı. Bu işin nereye gitceni anlayınca elimle göğsünden ittirip kendimden uzaklaştırdım. Kaşlarını çatarak bana batı. "İstemiyorum." Dedim titrek bir sesle. "İstemiyorumda nedemek? Bunca yıldır beraberiz. Şu bakire kız triplerine girmicen dimi?" Dedi büyük bir rahatlıkla. Bense hem korku hem şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Bana doğru bir hamle yapınca korkuyla ayağa kalktım. "Ceylan gel buraya." Dedi. Hızlı bir şekilde kafami salladım. Korkudan tüm vücudum titriyodu. "Ceylan. Bugün ya isteğinle yada isteğin olmadan benimle olucaksın." "Olmıcam." Diyip bir adım geriledim. Hızla bana doğru gelip beni duvar ve kendi bedenin arasına hapsetti. Yina boynumdan öpmeye başladı. O panikle dizimi kırıp nereye denk geldiyse vurdum. Sanırım bacaģna gelmişti. Bunun yetmiceni anlayınca masanın üstünde duran cam vazoyla kafasına vurdum. Bu sırada benimde elim kesildi. Bayıldığında hemen kapıya koştum. Kapıyı acmakta biraz zorlandım. Çünki hem elim titriyodu hemde acıyodu. Hemen kendimi dışarı attım. Ben dışari çıktığında çok fazla yağmur yağıyodu. Koşmaya başladım.

Tunın evinin önüne gelince bir iki saniye bekleyip kapıyı çaldım. Napıcamı nereye gitcemi bilemediğimden kendimi tunanın yanına atmıştım. Diğerlerinin evine gidersem aileleri dört saat sorguya çekerlerdi. Gerçi tunada çekerdi ama beni bir şekilde hallederdim. Bir kaç saniye sonra tuna kapıyı açtı. "Ceylan!" Dedi şaşkınlıkla. Şuan büyük ihtimalle berbat görünüyodum. Yağmurdan sırıl sıklam ıslanmış makyajım akmış elim kanıyo ve titriyor olmalıydım. Tuna kapının eşiğinde şaşkınca bana bakıyodu. "Girebilirmiyim" dedim titreyerek. "He. Gir tabi." Dedi şaşkınca. Salona geçip koltuplardan birinin en uç köşesine oturdum. Tunada arkamdan geldi. "İyimisin? Nolduda bu hale geldin? Eline noldu?" Diye bütün merak ettiklerini art arda sordu. "Tuna bişey sormasan." Dedim. "Tamam. Sen git duş al. Tamam mı?" Dedi. Kafamı sallamakla yetindim. Çünki sadece ona halim kalmıştı.

Sıcak bir duş aldıktan sonra aşağı indim. Tunanın yanına oturdum. "Elin kesilmiş. Getirde yara bandinı yapıstırıyım." Dedi. Elimin kesildini tamamiyle unutmuştum.
Elimi avucunun içine alıp krem sürdü sonrada yara bandını yapıştırdı. Birdenbire ağlamaya başladım. "Tamam. Nolduysa geçti." Dedi bana sarılarak. Bende ona sarıldım. Bir on dakika ağladıktan sonra masanın üstündeki içki şişeleri dikkatimi çekti. Ayağa kalkıp bitanesini alıp kafama diktim. "Ceylan onlar senin alışık olduğun içkilerden değil. Ağır bişey." Dedi şişeyi elimden almaya çalıştı. "Vermicem banane." Diyip içmeye devam ettim.
Tuna
İçmeye devam etti. Elinden alamıcamı biliyodum. Bana neler olduğnu anlatmıcanıda biliyodum. Oyüzden icmesine izin verdim. Zaten yanımda diye duşündüm.
Yaklaşık yarım saat sonra aklı başından tamamiyle gitmişti. Etrafta dolaşıp saçma sapan şeyler söylüyodu. Bu hali bile okadar tatlıydıki. Birden arka bahçenin kapısını açıp kendini dışarı attı. Bende onun peşinden. Havuzun dibine kadar gitti. Tam kendini havuza atıcaktıki onu tuttum. Ama durmuyodu. Çırpınoyodu. "Kızım dursana" dedim. "Durmıcam ya durmıcam. Bırak beni." Diye çırpınmaya devametti. Sonunda ikimiz birden yere düştük. "Ya kalksana." Dedi ceylan. "Ceylan. Benim kalkmam için önce senin kalkman gerekli." Dedim. "Evet doğru." Dedi. Zarzor ayağa kalktı.

Bir on dakika sonra koltukta sızmıştı. Kucağma alıp onu yatağma yatırıp üstünü örttüp yatağın yanına dizlerimi çökerek oturdum. Elimle yanağını oksıyarak "Nezaman görceksin acaba beni." Dedim. Sonra naptımı farkedip elimi çektim. Bir bahtaniye alıp bende aşağıda uydum.

Ceylan
Gözlerimi zorlukla açtım. Başım fena halde ağrıyodu. Ben dün ne içmiştim acaba. Gözlerimi korkuyla açtım. "Yoksa." Dedim kısık bir sesle. Kalbim deli gibi çarpıyodu. Bir iki saniye sonra tunalara geldiğim aklıma geldi. Zaten burasıda onun odasıydı. İçim rahatlamıştı. Yataktan kalkıp aşağı indim. Aşağı indiğimde tuna koltukta üstüne bahtaniye örtmüş uyuyodu. Bu çok sık olmasada alışkın olduğu bir durumdu. Tabi sarhoş olmam dışında. Hayatımda nezaman kötü birsey olsa hep tunalara gelirdim. Hep onun odasında uyurdum. Oda salonda kalırdı. Sadece ben değil. Diğerleride aynı şekilde. Tabi onun yataģında yatma lüksü sadece kızlara aitti.

Saate baktım. "Off." Dedim sesli bir şekilde. Tuna benim sesime uyandı. "Ceylan iyimisin?" Diye sordu. "Ya iyiyimde. Okula baya geç kalmışız." Dedim. "Boşver. Bugün gitmeyiz olur biter." Diyip koltuģa geri uzandı. Zaten gitmeye pek hevesli olmadığımdan dolayı ısrar etmedim. Güzel bir kahvaltı hazırladım. "Ooo. Mutfaktan güzel kokular geliyo." Dedi tuna. Sofrayı kurup yemeğmizi yedik.

"Siz ilk günlerden okulu asmaya başladınız." Dedi barış. "Ya işte..." tunanın sözünü bitirmesine firsat vermeden ben konuşmaya başladım. Çünki anlatırsa eğer beni sıkıştırırlardı. "Ya ben dün evde baya içmişim. İşte kendimi dışarı attım. İşte dolaşırken tunalara gelmişim." Dedim. Tuna bana garip garip baktı. Tamam diyip konuyu uzatmadılar.
Beraber bir kaç oyun oynadıktan sonra herkes kendi köşesine çekildi.

Tuna: Neden yalan söyledin?

Tuna ćok dayanamayıp mesaj atmıştı.
Ben: Gerek yoktu. Sonra kurcalayip beni darlıcaklar. Gerek yok.
Tuna: Yalan söyleme. Sana anlatıtırcaklar diye korktun diğmi?
Ben: Of sıktın kardeş kapa kapa.
Yazıp engelledim. Bu konuyu kapat işaretiydi. Derin bir iç cekti. Sonra yusufla bilek güreşi yaptılar.

İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin