KAZA MI?
İNTİKAM MI?8 Temmuz 2005. Yerel saatle, sabahın yedisi. Kahvaltı zamanıydı. Gardiyanlar koğuşları dolaşmaya çıkmıştı. Her günkü gibi sayım yapılacaktı. Standart hapishane hayatı...
Mahkümlar tek sıra dizildi. Sırayla herkesin ismi okundu. Sıra Baron Godreche' ye gelmişti ki sırada olmadığı fark edildi. Gardiyanlar dört bir yana dağılıp aramaya koyuldular. İğne deliği dahi bırakılmadı. Hummalı aramalar sonucu; tuvalette cansız bedeni bulundu.
Mesleğinde başarılı, tuttuğunu koparan bir avukat, çevresi tarafından sevilip sayılan, saygın bir kişiliğe sahip olan Baron Godreche sevenlerini şaşkına çevirdi, bulunduğu tutuk evindekilerden de şiddet ve baskıya maruz kaldı.
İspanyol asıllı olan Aldonza Godreche isimli eşini; iç organlarını yerlerinden çıkararak açık artırmaya çıkarılmış değerli bir tablo gibi odanın çeşitli yerlerine kancayla asarak vahşice katlettiği günün gecesi polislerin olay yerine intikal etmesi sonucu tutuklandı ve katil olduğunu işaret eden DNA örnekleri mahkemeye delil olarak gösterilmesi ile müebbet cezası alan Baron Godreche için ayrıca halktan çeşitli iddalar öngörülmüştü.
İddialardan ilki masum olduğuna, komploya maruz kaldığına dairken diğeri delillere bağlı olarak suçlu olduğu savunuluyordu ama tarafsız olanlar da vardı tabi. Masum olduğunu savunanlardan: organların haline bakılırsa saatler önce işlenmiş bir cinayet için neden katilin olay yerine polislerin geleceğini bile bile beklediğini bize açıklayın. Hangi katil tutuklanmak ister. O şuan zanlı, katil değil! Diye söylemler dönerken diğer gruptan: suç işlemiş bir katili savunacak değiliz, hele de eşini öldüren kadın düşmanını hiç. Deliller ne diyorsa odur. Katilin akıllısı olduğu gibi beceriksizi de vardır, kendini ele verir diyerek ortalığı kızıştıranlar da oldu.
Bir süre tepki yağmuru yağdıran halk, Baron Godreche' nin ölüm haberi gündeme girdiğinde geri adım atarak hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmeye başladı. Ölümünün arkasındaki esrarı öğrenmeye çalışan ve çeşitli uydurmalar yazan gazete ve dergi sahiplerinin çabaları ellerinde patladı. Olayla ilgilenenlerin sayısı polis sınırlamasını geçmedi. Satışlar durdu. Medya eski usul yöntemlerine geri döndü, Baron Godreche olayı hem polisler hem de gündem tarafından rafa kaldırıldı.
Chane Martin.- Keser misin artık şununla ilgilenmeyi diyerek elinden gazeteyi aldı.
- Neden? Düşünsene Nichol, bu adamın ölümündeki esrarı çözdüğümüze, büyük meblağda paralar kazanırız.
- İnsanların ilgi odağı olmayan haberle mi? Güldürme beni Karel.- Olayı basitleştirdikleri için olabilir mi acaba. Farkına vardıysan işlediği cinayet şatafatlı biçimde ve her gazete haberi yayımlanmışken ölüm haberi beş satırı geçmeyen ilgi çekici özellikte cümleler kurulmadan yazılmış, daha doğrusu resmiyetçi bir dille desem yeridir. Hatta nasıl öldüğüne bile yer verilmemiş, sadece lavaboda cansız bedeninin bulunduğu yazılmış gerisi hep Aldonza cinayeti. Şuana kadar okuduğum gazete olsun dergi olsun en ayrıntılı bilgi veren elimden aldığın gazete. Bence bu ölümün altında büyük bir sır yatıyor.
- Yarınki gazetemiz için daha ilgi çekici ve mümkünse yarına yetiştirebileceğin olaylarla ilgili olsa senin için daha iyi olur dostum, kovulmak istemiyorsan tabi. Patron bu aralar çok sinirli.
- Ne yapmamı bekliyorsun? Paparazzilik mi? Ben bu olayı çözdüğümde hepiniz bu habere sahip olabilmek için ayaklarıma kapanacaksınız.
-Neymiş o ayaklarına kapanacağımız haber merak ettim doğrusu diyerek içeri; izbandut görünümlü, bukalemun gibi şekerin yükselmesine bağlı değiştirdiği şalgam rengi gözenekleri gözle görünürün üstünde açık olan çehresi, lacivert çizgili pantalonu ve ayrılamadığı o çapraz pantolon askısı, ayağındaki rugan beş santim topuğu ile odada yankı yapan ayakkabıların sahibi; patron girdi.
- Ben sana demiştim, bak geldi. Ne cevap vereceksin merak ediyorum Karel dedi Nichol kısık sesle kulağına eğilerek.
- Baron Godreche'nin ölümünün altındaki sır dedi Karel maden bulup zenginler sınıfına girmiş birinin edasıyla.
- Kes sesini aptal! Kovduracaksın kendini dedi Nichol tekrar, ikaz eden kısık sesle.
- Sen Nichol! Dedi işaret parmağını tehtid edercesine sallarken sonra devam etti. Asıl sen sesini kes! İki kişi konuşurken üçüncüye ne düşer bilmem ama bu kurumda benim emrimde çalışıp kurallara uymayana kapı dışarı kalmak düşer dedi bağırarak, ağzından akan salyasıyla.
Duydukları karşısında Nichol korkudan alçı kalıbı gibi kalakaldı olduğu yerde. Yıllarca hödük bir adamın emrinde ezilmekten gına geldi ama işten kovulursa beş parasız sokaklarda kalacaktı.
Kısa süren sessizliğin ardından izbandut konuşmasına devam etti.
- Siz iki işe yaramazlar, herkes haber getirirken yerinizde sayıyorsunuz. Derhal bir haber getirmezseniz kendinize o baktığınız gazetelerden yeni bir iş aramaya başlasanız iyi olur dedi ve kapıyı çektiği gibi kayboldu ortalıktan.
Tam gittmesinden fırsat derin bir oh çekmişlerken bir anda içeri tekrar giren patronu karşılarında görünce irkildiler. Eli kapıda olan patron "Gazetemiz için bir geleceği olmayan bir olaya tüm vaktini ayırıp işlerini aksatacaksan istifanı hazırla ve git. Eğer ben yine de bu olayın peşindeyim diyorsan, boş ve tatil zamanlarında ne yaparsan yap, beni ilgilendirmez. Aksi halde peş parasız kapıda bulursun kendini"dedi ve bu sefer kapıyı nazikçe kapatarak gitti.
- Karel çabuk ol şu cehennemden kurtulalım yoksa izbandut bizi çiğ çiğ yiyecek
- Şşşttt Nichol yerin kulağı var, döner dolaşır patrona gider dedi bir kahkaha patlatırken
- Patronun ilgisini çekmeyen bir haber bul da bende o zaman güleceğim. Ama sen bakıyorum da kovulması çoktan göze almışsın, bu ne rahatlık dedi kamerasını eline alıp gitmeye hazırlanırken.
- Benim elimde yarını kurtaracak bir haber var. Kovulmak istemiyorsan sen acele et dostum! Çok yorgunum evde biraz dinleneceğim dedi kendini böbürlendiren ifadeyle. İşittiklerini hazmedemeyen Nichol homurdanarak kapıya doğru yöneldi. Karel arkadından" bol şans dostum" diye bağırdı, ardında o da toparlanıp çıktı.
Karel, Avenue de Sceaux yakınlarında Mcdonal's görünce yaşadışı gerginliği kaza bela geçirmeden atlattığı için kendine ödül olarak midesini Fast food - hamburger, patates kızartması, çıtır tavuk ve Coco cola- yiyeceklerle doldurmak için içeri girdi.
Kıtlıktan çıkmış gibi silip süpürdü önünde ne varsa. Hesabı istedi, 20€ parayı tabağın altına koyup binadan dışarı çıktı.
Bu aralar kafasını meşgul eden Baron Godreche cinayetini düşünüyordu adımlarını atarken. Eve bir an önce gidip topladığı gazete, dergi ne varsa hepsini incelemek istiyordu. Sonra ise bizzat kendisi araştırmalarına başlaycaktı ve bu işi çözecekti.
Düşünceli geçen adımlarla ne zaman Rue du General Leclerc' deki evine geldiğini anlayamadı.
Sağlıklı yaşam taraftarı olduğu için ve ne gariptir ki diğer insanlardan farklı olarak üşengeçlik gibi bir alışkanlığı olmadığı tam tersi üşengeçlikten nefret edip: insanlar bir işte başarılı olamıyorlarsa bunun en büyük sebebi üşengeçliktir inancını benimsediği için ne kadar yorgun olsa da binanın asansörünü değil daima merdivenleri kullanmayı tercih ediyordu.
Basamakları bir atlet edasıyla çıkarken telefonu çaldı. Arayan sevgilisi Afroze.
- Alo. Tatlım nasılsın?
- Arayıp sorduğun yok nasıl iyi olayım dedi kadınsı trip atan konuşma tavrıyla.
- Ama böyle yapma tatlım! Durumları bilmiyorsun .
- O zaman ben sana geleyim bu gece ve sen bana anlat neleri bilmediğimi belki başka şeyler de anlatırsın dedi kısa bir sessizlikle - hayal sessizliği- ve ardından devam etti. Bu gece bir yemek borçlusun ve bütün bunları kendin yapacaksın. Hadi tutma beni hazırlanmam lazım.Totsiens (Goodby) diyerek telefonu kapattı Karel'e fırsat vermeden.
İstikameti belli oldu, geri dönüp şarap alması gerekiyor ve bunu en sık kullandığı şarap mağazasından almayı tercih ederdi. Sokağa çıktı ve evine pek yakın olmayan Rue Royal'e gitmek için bir taksi tuttu.3 saat sonra:
Bordeaux şarabı, şarapla harmanlayıp orta pişmiş etleri, salatası, masanın üzerindeki şamdanlar, etrafa serpilmiş güller hazır tek eksik gecenin siyah gülü Afroze idi. Ortamda tam bir romantizm rüzgarları esiyordu.
Karel son dokunuşları - mumları yaktı, tabakları masaya taşıdı, odasına çıkarak üstündeki aşçı kıyafetleriden kurtularak; beyaz bir gömlek, üzerine petrol mavisi ceket altına bordo pantalon, ayağına beyaz Nike spor ayakkabılarını giydi. Özenle baktığı kumral saçlarını geriye doğru taradı ve son olarak Givenchy Pi EDT markalı parfümünü özellikle boyun gömleğinin açık kalan üç düğmesinden görülen göğsü olmak üzere üstüne boca etti- yaptı ve salonda kırmızı renkli tekli koltukta beklemeye koyuldu.
Aradan beş dakika geçmemişti ki kapı zili çaldı. Karel üstünü toparlayarak kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açtığında karşısında; omuzları açık dudak detaylı, eteğinin sağında bacak detayı bulanan kırmızı elbisesi, altına siyah bir stiletto giyen, dudakları bakmaya kendini alamadığı derece dolgun ve o derece kırmızı - kusursuz makyaj- olan bu siyahi kadını her gördüğünde ona tekrar aşık oluyordu.
- İçeriye davet etmiyorsunuz yakışıklı diyerek önce yanağına sonra da Karel'in büyüleyici parfümünün etkisi olsa gerek beyaz gömleğine kırmızı bir dudak izi bırakarak içeri girdi.
Karel aldığı öpücükle kendinden geçti bir süre, hatta kendi kendine gülmeye de başlamıştı. Yine bu kız baştan çıkarmıştı onu, kendine zor gelirdi. O gelmezse de bir el onu geri geri çeker getirirdi.
Kapıdan masaya kadar gül ve mum ışıkları eşlik etti iki aşığa. Ortam; ışığın icat olmadığı devrdekini andıran ama biraz daha modernleşmiş - mumlarla süsülü- haliyle ilkel bir romantizm kokusunun hakimiyeti altındaydı.
- Bana bu gece yemekte eşlik ederler mi ki bu güzel bayan dedi aşağı eğilip sağ elini karnına sol elini Afroze' ye uzatarak.
- Neden olmasın diyerek elini tuttu Afroze.
Masaya kadar eşlik Karel elinden tutarak. Masaya geldiklerindeyse sandalyesini çekti ve oturduğunda yanağına bir öpücük kondurdu. Kadının peşinde pervane gibi dolanıyor, onu rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Sıra yemeklere geldi. Tabakları aldı ve mutfağa etleri koymak için gitti.
Yemekler geldi, standart aşk sözcükleri kuruluyor ama bir şey çok fazlaydı. Afroze, Karel'i baştan çıkarmak istercesine elbisesinin yırtık kısmından görülen bacağını daha da ön plana çıkararak ilgi çekici hale getirmişti.
- Aşkım noluyor yemeğini bitirememişin daha diyerek yanına gitti- Ben pek aç değilim tatlım, sana bakmak bile doyuruyor beni dedi kadını kucağına alıp ekru renk ikili koltuğa taşıyarak.
Karel hep farklı olmak peşindeydi, bunun için de hep farklı fanteziler peşindeydi. . Afrika kökenli bu siyahi kadından ayrı bir zevk alıyordu.
- Bana anlatacakların vardı bu gece aşkım dedi gece kelimesini bastırarak.
- Burada olmaz dedi gözüyle yukarıyı işaret ederken.
Gecenin tadını çıkarmak için Afroze'yi kucağına alıp yukarıya çıkacakladı ki telefon çaldı. Arayan Ames'di.
- Dostum! Sana müjdeli bir haberim var dedi neşeli çıkan sesiyle.
- Neymiş o müjdeli haber, yoksa bizim izbandut işi mi bıraktı? Dedi hafif alaylı sesle.
- Hayır dostum, ne saçmalıyorsun sen. İşi kabul ettiler. İş senindir. Hatta, eğer bu işi becerebilirsen ömrünün sonuna kadar çalışmadan yaşayabileceğin meblağda para teklif ettiler.
- Ne diyorsun dostum! Bu çok iyi bir haber. Peki ne zaman görüşeceğim patronla.
- Sabah saat altıda. Ama bir sorun var çalıştığın gazeteden ayrılman gerekecek.
- Sonunda izbanduttan kurtuluyorum. Tamamdır dostum. Bana bu gecenin en güzel haberini verdin.
- Lafı mı olur? Hadi o zaman yarın görüşürüz.
- Totsiens dedi Karel telefonun ucunda kıkırdayarak
- What? Ne dedin dostum anlamadım.
- Goodby dedi dostum dedi ve kapattı telefonu.
Karel sevinçten ne yapacağını unutmuş vaziyette salonda tur attı. Afroze de Karel'in ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışarak kafasını nereye dönerse oraya çeviriyordu. Sonunda dayanamayıp araya girdi.
- Neler oluyor Karel? Dedi şaşkın ifadeyle
- Ah Tanrım! Ben seni unutmuşum dedi eliyle kafasına hafifçe vurarak. Ardından "Neler mi oluyor gel benimle ben sana en ince ayrıntısına kadar anlatacağım" dedi ve Afroze'yi kucağına alarak ortadan kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÜM
AbenteuerMahküm olmak sadece parmaklıklar altına atılmak mıdır? Mahküm olmak bağımlı olmaktır, tutkulu olmaktır.