Tren garından o kadar hızla çıkmaya çalışıyordu ki kız, ayağına vurmuştu valizin sert kısmını. Acımış, neredeyse gözyaşı dökmüştü ama kesmeden hızını devam etti. Doğruca onu bekleyen erkeğine. İki heyecanlı aşık, o kadar kolay seçebildiler birbirlerini kalabalığın içinde. Filmlerde görülürdü bu koşuşturma, kavuşma sahnesi kızla, oğlanın. Çok da ayrı kalmamışlardı aslında ama uzun süreliğine yeni buluşacaklardı. Mert kalabalıktan öteye bir an evvel uzaklaşmak için kızı bir arabaya doğru çekiştirdi. Valizin alıp bu arabanın bagajına koyduktan sonra geçti direksiyona. Kızın daha şaşıracak çok şeyi olacaktı belki "bu araba da kimin" dedi ama cevabını bekleyemedi yanına oturduğu çocuğu bir daha öptü uzun ve soluksuz. Kızın içinde yaşattığı bu heyecanın tarif edilmesi mümkün değildi. Sanki uzun süre nefesini tutmuş ve artık gönül rahatlığı ile tekrar nefes almaya başlamıştı. Onun bu yeni hayatında yaşayacaklarından ilki de bu arabaydı. Çocuk fırsatını bulduğunda mırıldandı "Macit'in" diye. Gerisini sormadı kız onu sıkmamak için, bekledi gelişsin diye olaylar, durumlar. Kız, nereye, nereden gidilirdi bilmediği için sanki açıklama yapma hissi doğmuştu oğlana.
- Macit'le kaldığımız eve gidelim.
- Yurt? Dedi kız sadece.
- Yurda giriş yaparsın zaten de senin şu anlattığın dolaba sığmayacak eşyalarını bir atalım eve. Odada yeterince yer var benim. Ayrıca benden hemen kurtulmaya çalışıyorsun herhalde. Diye konuştu Mert. Her ne kadar ciddi sormadığını ve kızın hala derin bir şok içinde olduğunu anlasa da.
- Tabi ki hayır. Hemen gidelim eve de bak ben neler yapıyorum sana. Dedi kız kırıtarak.
- Ben de çok istiyorum ama dur acele etme. Dediğinde kızın yüzünde çoktan bir buruk ifade görülmüştü.
- Hayatım evde Macit de olacak. Hemen sen dur biz içeride biraz sevişelim mi desem yani. Önce bir tanışın, muhabbet edin. O da alışsın sana değil mi? Diyerek gülümsedi kıza. Mutlu suratı yerine geldi kızın.
- Çok muhabbete gerek yok hızlıca alıştırırım ben kendimi
- Merak etme Macit ile benim aramda hiç bir fark göremezsin. En azından kafa olarak. İleride de iyi kaynaşırsınız eminim. Dedi Mert garip bir sırıtmayla sanki ona ait olmayan.
Aynı kafa ve iyi kaynaşma kastının ne demek olduğunu anlayamayan kızın aklına daha büyük bir dert geldi. "Annemi aramadım. Vardığım için aramadım. Dur hemen aşağıya inip konuşayım. Hadisene." diye korku içerisindeki kıza, "acele etme geldik zaten. Artık başka bir şehirde kendi başına yaşayacaksın. Biraz daha rahat ol. Merak etme" telkinleriyle cevap vermişti Mert. Kabul etti bu gerçeği ve az sonra durunca araba, bir köşeye geçerek konuştu annesiyle dakikalarca. Sanki çok uzun yoldan gelmiş biri gibi. "Merak etme beni, taksiyle yurda geçiyorum. Hadi sonra görüşürüz. Öptüm hepinizi, bay bay." diye telefonu kapattı kız.
Uzunca bir apartman dairesinin önünde duruyordu artık. Şehrin de biraz dışında, daha çok öğrencilerin kiralama yaptığı yeni apartmanlar sürüsü. Mert aldıktan sonra valizi, yöneldiler apartmanın girişinden içeri. Boş ve sessiz gibi apartman sanki bir onlar var yaşayan. Asansöre binerlerken valiz, bacağının kenarına sürtmüş, ona trenden inmeden yaşadığı hadiseyi hatırlatmıştı. Hiç acımıyordu artık aslında kızarmış olan bileği. Yedinci kata basılıydı ve varmışlardı. Kendi evlerindeki apartman gibi değildi burası. Daha büyüktü ve üstelik her katta dört daire kapısı vardı. Yirmi sekiz numaranın önünde dikildiler ve sanki anahtarı yokmuş gibi zile bastı çocuk. Kapıyı açan Macit olmuştu onları evde bekleyen. Kızın tanışmak üzere beklediği bir surat ifadesi vardı yüzünde ama kapı açılınca tamamen silindi. Kapıda, yeterli bir ışık altında görebildiği kişinin o anda ne olduğunu anlayamamış gibi donmuş gözler ve surat ifadesiyle bakıyordu. Kapıdaki şey konuştu, "Hoş geldin" dedi içeri buyur etti. Kız hala bakıyordu bön bön elini de sıkarak "Hoş bulduk" dedi. Eğer bu bir refleks hareketi olmasaydı kız muhtemelen konuşamayacak, kekeleyecekti. Çünkü kapıda duran Macit'ti. Macit, kızın aslında televizyonda bazen görüp de "Nasıl yakışıklı bir manken, Nasıl bir yakışıklı oyuncu" dediği ünlülerin canlı haliydi. Bir doksan civarı bir boyu vardı ki kapıda durduğunda kızın gözleri ancak çocuğun omuz hizasında kalıyordu. Bu adam kapı kadardı kıza göre. Sarışındı, kısa ama harika görünen saçlar. Mavi bir göz. Sivri uzun bir burun. Sivrilmiş çene yapısı. O çenenin etrafında çıkmak ile çıkmamak arasında tereddüt duyan sakal görünümlü kılları. Dudakları yok denecek kadar az. Bembeyaz dişler. Neresinden bakarsa baksın kusursuz görünüyordu kıza. Bu surat ve vücut öyle alelade bir ürün olamazdı. Daha çok dikkatlice ve özenerek yapılmıştı bu oğlan. Tanrının farklılıkları yaratmaktaki başarısını hiç bu kadar net fark edememiş olan kız diğer kısımlarını da dikkatlice süzmeye başladı çocuğun. Üstünde bir dar siyah tişört, altında bir bermuda şort. Kemikleri iri, haddinden fazla dışarı çıkık bir göğüs kafesi. Yanlarında güzel sarı teninden yapılmışsa da taş kadar sert olduklarını düşündüğü iki kaslı kolu. Bacakları futbolcu kadar kaslı ama aksine o kadar düz. Bir erkeğe ait olamayacak kadar da düzgün ayak parmaklarıyla bitişi. Elleri boyu ile orantılı büyük ve sert. Biraz önce sıkmıştı elini ve o da iz bırakmıştı bile kızda. Çünkü kavrayışı, belli sertlik içeriyordu ve elini sanki yutmuş gibi kaybolmuştu içinde. Arkasını dönüp salona doğru ilerleyerek yol göstermiş oldu Macit. Kız da peşinden girdi eve. Özellikle de arkasından yürürken dolgun kalçalarını izledi çocuğun ve onun oturduğunu görünce tam da karşısındaki koltuğa oturdu. İki artı bir dedikleri öğrenci tipi evlerden biriydi bu. Mert, kızın eşyasını odasına taşıdı. Sonra tuvalete girip bir müddet kayboldu gözden. Çok takip etmiyordu kız zaten onun ne yaptığını veya nereye gittiğini. Gözünü dikmiş adamı izlemeye ve incelemeye devam ediyordu. Yanındaki sehpadan bir bira şişesi alıp dikti kafaya adam. Birkaç yudumdan sonra kıza doğru dönerek, "İster misin?" dediğinde kız cevap vermekte biraz zorlanıp sadece hayır anlamında kafasını salladı. Aslında bu zorluğun sebebi, kendisine doğru dönen çocuğun otururken şortunun altında duran o büyük kabarıklıktı. Bu ne olabilirdi ki diye düşünüyordu. Kız çok görmüştü belki erkek organını kıyafet içinde hatta dışında. Külot altında veya şort altında da. Mert sayesinde gayet deneyimliydi bu konuda ama bunun duruşu çok daha farklıydı. Macit'in bu görüntüsünün altında cidden bir erkeklik organı var ise, Mert'in organı bir hayli bu gördüğünün yavrusu sayılacak kadar küçüldü gözünde. Muhtemelen Macit sporcuydu diye düşündü ve şortun altında belki bir iç kıyafet vardı göremediği. "Yoksa bu boy pos, kaslı vücut başka kimde olabilirdi" diye düşündü kız. "Sonra bir o kadar da yakışıklı" diye de ekledi düşüncelerine. Belki de her kızı etkileyecek vücut ve surat yapısına sahip bu yakışıklı, ne yazık ki sudan çıkmış bir balığa denk gelmişti. Kızın aklında bildiği, bilmeyip hayal edebildiği bütün erkek tiplerini yok etmişti. Film çekiliyordu sanki ve ona da yeni bir rol verilmişti. Üstelik bir de içelim diyordu jön. İçki hiç içmemişti ve deneyecek bir ortamı da olmamıştı. Sigara tamam ama içkiyi nereden bulacaktı. Mert de eve sokmamış olacak ki hiç ona bu teklifi yapmamıştı. Tekrar konuya döndü ve izlemeye başladı güya çaktırmadan. Yine bir iki yudum çekip kıza Bir şey söyledi ama kız şoktaydı anlayamadı. Mecburen tekrar etti "Üstünü değiştir istersen, rahatla" diyerek. Kız sanki bir komut almış gibi kalktı ve sersemleşmiş halde cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben, Sen Ve Hepimiz
Romanceİnsanların kendilerine bile söyleyemedikleri arzularını veya yaşadıklarını yazdım. Belki ikinci kitabımda daha da siz olacağım. Bunu bu kitaba karşı duygularınız belirleyecek demiştim. Kitabın yayınlandığı zamandan, şu zamana kadar verilen oy sayısı...