Öldürme içgüdüsü.
Her insanın içinde vardır. Savaşçı ırklarda daha fazladır. Mesela bizde, bazen öyle bir an gelir ki öldürme arzusuna kapılırız. İntikam alma. Bizim canımız acımıştır, onların da acısın. Öldürmek çok basit bir oyuncak gibidir.
Bazen, avucunuzun içindeki bir kuşun boynunu sıkma, bastırma düşünceleri geçer aklımızdan. Çok sevsek de içimizde vardır. Bir sinema filminde genelde zayıf tarafı severiz ve sevdiğimiz adamın haklı olması gerekir. Adam haklı ise rakibini en vahşi şekilde öldürse bile bütün sinema içindeki insanlar onu alkışlar. Hatta düşmana yapılan işkencenin çok az kısmını bile olsa görme arzumuz vardır. İşte öldürme içgüdümüzü okşayan bir filmde toplumsal içgüdümüzü kamçılar.
Öldürme içgüdüsü hayvansı bir duygudur. Hayvanlar ile oyun oynarken oyun olduğunu o da anlar, ısırmış gibi yaparken bazen hayvan ölçüsünü kaçırır ve sizi ısırır. Parçalar. Çünkü onun içgüdüleri törpülenmemiştir. Bir eğitim almamıştır. Japonya Moğol kökenli insanlarda savaşçılık duygusu bizimle aynıdır. Amerikan filmlerinde öldürmek ise suni yapılmıştır. Çünkü Amerikayı oluşturan insan grubu, Avrupayı dolandırıp Amerika'ya kaçmış kişilerdir. Amerika kültür devrimini sonradan gerçekleştirmiştir. Irksal olarak öldürme içgüdüsü değil çıkar içindir. Bizdeki ise içgüdüseldir. Öldürme içgüdüsü zorlanmayı sever. Katı şartları sever. Ve ölmeyi göze alan çok kolay ölür. Şehitler verir, unutur.
"Bugünlük bu kadar. Önünüzdeki makaleleri okumayı bitirdiyseniz, çıkabilirsiniz." diye konuştu profesör masasının üzerindeki eşyalarını toplarken. Yorgunlukla kafamı sıraya koydum. Bugünden sonra işlerimiz daha da zorlaşacak ve öldürme içgüdüsüne yenilip suç işleyen insanlarla görüşme yapacaktık. Aslında korkmuyor değildim. Ama sonuçta oldukça güvenlikli bir akıl hastanesinde görüşme yapacağımız için bir şey olmayacağını düşünüyordum. Taehyung sırasındaki eşyalarını çantasına koyup yanıma geldi. "Hadi Jimin. Uyuya kalmanın sırası değil. Eve gidelim. Hem sana anlatacaklarım var!" diye konuştu. Sonlara doğru heyecanlandığı için bağırmıştı. Yanaklarımı sıkıntıyla şişirip kafamı sıradan kaldırdım. Tae uyuşuk hareketlerime göz devirip, eşyalarımı çantama yerleştirdi. Bende kabanımı asılı olan yerden alıp giydim. Dışarısı aşırı soğuktu ve zaten boğazlarım ağrıyorken hastalığımı daha da tetikleyemezdim. Konuşmam gereken bir katil vardı çünkü. Birlikte sınıftan çıktıktan sonra otoparka indik. Tae benim arabama yöneldiğinde tip tip ona baktım.
"Bugün arabayla gelmedim." diye açıklama yaptı arabanın ön kapısını açıp yerleşirken. Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladıktan sonra bende sürücü koltuğuna oturup, anahtarı yerleştirdim. Şu an konuşabilecek hali kendimde bulamıyordum çünkü dün Mandy yüzünden eve oldukça geç gelmiş, sonrada uyuyamamıştım. Şu kızdan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum ama kurtulmak için ilk adımı benim atmayacağım kesindi. Çünkü onu kırmak istemiyordum. Düzgünce aramızdaki ilişkiyi bitirmek daha mantıklı bir hareket olurdu. "Ee Mandy'le aranız nasıl?" diye konuştu aklımı okumuş gibi. "Her zamanki gibi. Dengesiz." dedim arabayı evin bahçesine park ederken. İkimizde arabadan inip eve yöneldik. Kapıyı açıp ayakkabılarımı ve kabanımı fırlattıktan sonra duşa girmek üzere odama gittim. Üzerimdeki kıyafetleri bir çırpıda çıkardıktan sonra duşa girdim. Kaynar su başımdan aşağı akarken rahatlamış hissediyordum. Üç kere saçımı köpükledikten sonra vücudumu da yıkayıp banyodan çıktım. Havluyu belime sardıktan sonra aynanın karşısına geçip pembe saçlarımı taramaya başladım. Havluyla vücudumu kuruladıktan sonra üzerimi de giyinip odadan çıktım. Tae çoktan yemekleri hazırlamış, koltukta yayılıp ramenini yerken televizyon izliyordu. Bende yanına gittikten sonra sehpanın üzerinde duran rameni alıp yemeye başladım. Taehyung televizyonu kapatıp bana döndü. "Kaç gündür robot gibisin Jimin. İyi görmüyorum ve endişeleniyorum senin için. Anlatmayacak mısın uzaylı kardeşine?" diye mırıldandı şirince gülümseyip. Bende gülümsedim ve bitmiş olan rameni sehpaya koyup sigaramı yaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇGÜDÜ/jikook
Teen Fictionİlk cinayetini 12 yaşında işlemiş olan Jeon Jungkook'un başına bu zamana kadar hiç iyi bir şey gelmedi. Ta ki o güne kadar. Park Jimin, Jeon Jungkook'un başına gelmiş olan en güzel şeydi. ________________________ "Nedense günün birinde katil olan...