"Ve bu sezonun Şarkını Söyle Amerika birincisi..."
Televizyondan yükselen gergin müzik, ülkenin en büyük müzik yarışmasının kazananını duymak için merakla titreyen Mackenzie'nin heyecanına heyecan katmıştı.
Philip Vines, elindeki mikrofona doğru, "Bethany Fillis, tebrikler! Yarışmanın yeni kazananı sensin!" diye bağırdığında, yere çöküp ağlayan gençle beraber tüm salon bir alkış tufanı koparmıştı.
Ayağa kalkıp yarışmanın ikincisi, Bill Si' ye sarıldığında adam onu kucaklasa da yüzünde hayal kırıklığı açıkça okunuyordu. Bill'in ifadesini gören Mackenzie surat asarken, Bill eski kurt, o kazanmalıydı diye düşündü.
Mackenzie'nin babası, "Neden şu zırvalığı izlediğini bir anlayabilsem," diye söylendiğinde başını ona doğru çevirdi. Bir elinde bir fincan çay, diğer elindeyse bir yığın hasta dosyası vardı. Annesi işine gittikten sonra babası da psikiyatri ofisine gidecekti.
Adamın kızıl saçları taranmış, kabarmayacak şekilde düzenlenmişti. Gıcır gıcır takım elbisesinde tek bir kırışıklık bile yoktu. Kendisinden kızına da geçen yemyeşil gözleri vardı.
"Mackenzie, eşyalarını al. Bugün seni okula ben bırakacağım tatlım," annesi aceleyle içeri girdiğinde elindeki kahveyi neredeyse üzerine dökecekti. Cüzdanını karıştırken kahvesini sehpaya koyup eteğini çekiştirdi.
Kadın, yüksek topuklu ayakkabılarını yere vurarak televizyonun kapatma tuşuna bastığında izlemek için deli olduğu röpörtajları okuldan dönünce izlemesi gerektiğini anladı.
Mackenzie, temiz, beyaz temalı mutfaktan çıkıp en az onun kadar beyaz ve parlak olan oturma odasına geçti. Banyo ve mutfaktaki fayanslar hariç evdeki tüm odaların tabanları cilalı beyaz meşeyle kaplıydı. Tüm duvarlar önceki ay sonsuzuncu kez krem rengine boyanmıştı.
Evlerindeki her şey, her detay fazla... Resmiydi. Odadaki küçük bir mum bile yanlış bir yerde duramazdı; eğer öyleyse de anında doğru yere konulmalıydı.
Dürüst olmak gerekirse Mackenize, ailesinin OKB * hastası olduğu fikrini aklından geçirmemiş değildi.
(*: Obsesif Kompulsif Bozukluk. Herhangi bir şeye aşırı takıntılı olma, yapamadığında huzursuzluk çekme durumu, bir tür psikolojik hastalık.)
"Acele et , Mackenzie," annesi sabırsızca kızına seslenip topuklularını tıkırdatarak evin garajına doğru ilerlerken Mackenzie "Tamam anne," diye mırıldanıp onu takip etmekle yetindi.
İkili garaja girip gümüş rengi Chrysler minivan'e yaklaştığında otomatik kapı açıldı ve Mackenzie içeri girdi.
Annesi Bluetooth kulaklığıyla birileriyle sohbet ederken genç kız gözlerini eteğine indirdi. Siyah, her zaman ütülü olan ve diz kapaklarını kapatan bir etekti bu. Ailesi öyle istiyordu ki kızın bütün elbiseleri, etekleri , hatta şortları bile bu boydaydı.
Eteğinin boyu, ailesinin kontrol etmekten zevk aldığı tek şey değildi.
Ona kimlerle vakit geçirmesi, nereye, ne zaman gitmesi, hatta kimleri araması gerektiğini onlar söylüyordu. Üstelik telefonundaki ailesi tarafından konulmuş özel bir programla sadece ailesinin izin verdiği numaraları arayabiliyordu. Okula gidip yüksek notlar getirmesini ve anne babasının tanıştığı Yale Üniversitesi'ne gitmesini istiyorlardı. O saatte gidebileceği bir yer olduğundan değil ama, akşam sekizden sonra evden dışarı çıkması bile yasaktı.
Kelimenin tam anlamıyla hayatının her noktasını onlar yönetiyordu.
Mükemmel olmadıkları halde kızlarının mükemmel olmasını istiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Armoni
Dla nastolatków❝ Mackenize Heart, hayatı boyunca müşkülpesent, mükemmeliyetçi, kusursuz sınıfın kızı olmuştu. Kendisi gibi müşkülpesent ailesinden, öğretmenlerinden ve yaşıtlarından emirler almış, hiçbir zaman karşılık vermemişti. Bu uysal doğasına karşın, gizley...