Ne yani Stephan yapacağı deney için Zıp Zıp'ı mı istiyordu. Yok artık. Zaten buraya geldiğimden beri bir şeyler eksikti. Ama ne olduğunu bilmiyordum.
Konuyu başka bir yere çekmek için:
-Peki Chris ve kardeşine ne oldu?
Diye sordum.
-Askerler orda olduğumuzun farkına vardı ve peşimize düştü. Vurulunca beni bırakıp dümdüz devam etmelerini ve burayı tarif edip bulmalarını söyledim. Zor da olsa bırakıp gittiler.
-Kız hala baygın mıydı? Bu soru Aura'dan gelmişti.
-Evet. Hiç kıpırdamıyordu. Chris'e onunla ilgili soru soracaktım ama kardeşini görünce zaten ağlıcak gibiydi.
-Bence dışarı çıkıp onlara bakalım. Senin gibi yaralanmış olabilirler.Anna haklıydı. Yaralanıp bir yerde Jack'in gelmesini bekliyor olabilirlerdi.
An-Tam olarak nerde olabilirler?
Ja-Bilemiyorum.
ZZ-Zıp zıp zıp zıp.
Au-Zannetmem. Orası bir haftalık yol.
Ben-Ne dedi?Jack hafifçe nefes alıp:
-Mabel bak İwaba gerçekten çok güzel bir yer ama burda karanlık yerler de var. Rody oralardan birinde olabilirler demek istedi.
-Peki Stephan o karanlık yerlerden birinde miydi?
-Evet. Biz İwaba'da bazı yerler daha iyi hatırlansın diye sayılar veririz. Anlattığım gibi Stephan'ın 4. bölgede olması lazımdı ama orda değildi.
-Peki Stephan neyden güç alır?Aura biraz düşünüp:
-Stephan gücünü karanlıktan ve korkulardan alır. Ama neden başkalarının Aura'sına ihtiyacı var.
Bir an için donup kaldım.
-Aura, Anna senin güçlerinin olmadığını söylemişti.
-Yok zaten. O bile şaşırmıştı.
-Ama insanların içinde ki Aura'dan bahsediyorsun. Yani sen herkesin içinde misin?Aura kendini tutamayıp gülmeye başladı.
-Tatlım babanın şaplallığı sana da geçmiş. Aura insan içinde ki güce denir. Ve bazen bu güç artıp sana böyle yetenekler verir. Dedi.Ha! Anladım. Bende bir an o herkesin ruhunda zannetmiştim. Neyse.
Ja-E o zaman ne duruyoruz. Chris'e onu ve kardeşini kurtaracağıma söz verdim. Sözümde durmalıyım. Dedi ve kalktı. Zıp Zıp hemen onun peşine takılıp yukarı çıktı. Ben de şanstan istifade edip:
-Şey, Anna, Aura benim Rody'e Zıp Zıp demem de sakınca yok değil mi? Diye soruyu ortaya attım.
An/Au-Tabi kide bir sorun yok. Dediler.Ben de Anna ve Aura ile beraber yukarı çıkıp hazırlanacakken önünde durdular. Aura durup bir an için Anna'ya baktı ve:
-Tatlım galiba sen burda kalsan daha iyi olur. Dedi
İtiraz ederek:
-Ama ben burda tek başıma ne yapacağım ben de gelmek istiyorum. Dedim.Aura bana doğru eğilip:
-Mabel bak gideceğimiz yer pek tekin bir yer değil. Başımıza her türlü şey gelebilir.
An-Aura haklı canım yani tamam mı?
-Peki ben siz yokken burda yanlız mi kalıcam?Aura biraz düşünüp:
-İstersen Rody seninle kalabilir. Dedi.
Bir an yüzüme bir gülümseme geldi. Biraz üzgünlük biraz mutlulukla:
-Peki...... dedim.Anna Aura ile yukarı çıkarken bende koşup koltuğa oturdum ve eksik olan ne diye başından düşünmeye başladım.
-Düşün Mabel........ Düşün......Ah Tanrım! Eksik olan ne biliyordum. Evren Küresi! Buraya gelince o tamamen aklımdan çıkmıştı. En son ne yaptım da düştü?! Ah benim şapşal kafam!Stephan eğer Evren Küresi ni bulursa istediği yere gidebilir. Ama nerde olabilir ki İwaba çok büyük bir dünya. Off!
Jack
Mabel'ı aşağıda bırakıp hazırlanmaya çıktılar. Anna fazla endişeli görünüyordu. Acaba onları bulamayacaklarını mı düşünüyordu? Tam tam kendi odalarına yöneldiklerinde yanlarına gittim ve:
-Hazırlanmaya başlamadan konuşmalıyız. Çok acil.Mabel bize bakıyor mu diye baktıktan sonra kendi odama yöneldim. Odaya girince kapıyı arkamızdan kapadım.
-Kızlar Mabel ve Rody'nin burda olması büyük bir tehlike arz ediyor. Onları yanlız bırakmak pek iyi bir fikir gibi görünmüyor askerler orda olduğumu bildikleri için burayı aramaya başlamışlardır bile. Dedim ve sağ elimi cebime soktum. Sol elimlede kafamı kaşıyordum.
Aura:
-Ama ne yapabiliriz ki? Yolda her birimize ihtiyaç olacak.Hepimiz düşüncelere daldık. Rody bir tehlike olsa Mabel'ı koruyabilecek güçte değildi. Mabel ise henüz buraya yeni yeni alışıyordu.
Anna:
-Peki birimiz burda kalsa nolur? Sonuçta hepimiz tek başımıza bile güçlüyüz. Aura aynı anda 20-30 asker dövebiliyor. O burda kalsın.-Ama bu durumu daha tehlikeli yapar. Çünkü bu sefer kölelerle birlikte askerlerde gelir ve onları kalkan gibi kullanırlar.
Aura:
-O kadar akıllı olduklarını sanmıyorum. Bu ağzından bir fısıltı gibi çıkmıştı.Evet galiba cidden Aura kalacaktı ve ben Anna ile yola çıkıcaktım. Ne?! Anna ile mi?!
-Ş-ş-şeeeeey belki de benimle Anna g-g-gelmemeli. Ne dersiniz?
Oha sen ve kekelemek valla şuradan çıkıp göbek atasım geldi oh oh! Aşıksın haberin yok oğlum. Harbiden kekelemiştim.
Anna:
-Niye ki?
-Ç-çünkü Stephan eğer insanların
i-içindeki Aura'yı alıyorsa senin gelmemen daha uygun.Anna biraz üzülerek:
-Tamam o zaman size bol şans. Dedi ve kapıyı arkasından kapadı. Bende tam çıkacakken Aura beni durdurup kapıya yasladı ve:
-Dökül bakalım. Dedi.
-Ne?! Kanki kıza sesini yükseltme. Sus be!
-Ne'sini biliyorsun.
-Hayır b-bilmiyorum.
-Jack! Seninle konuşurken gözlerime bak! Bu kız seni çok pis döver. Oynattığım gözlerimi durdurup ona baktım. Öfkeyle karışık umursamazlık vardı. En son bu halini kavga ederken takınmıştı ama o zamanlar Akane de vardı. Evet biz de kavga eder beş dakika sonra barışırdık.-Sadece Anna ile gitmek istemedim. O kadar niye böyle büyüttün ki?
-Çünkü kekeledin man kafa. Aşıksın.
Kız hala akıllı.
-Şimdi de man kafa mı oldum Bayan MAXİMOFF. Eyvah tokat geliyor.Ve tabi ki yedim! Hem de arka arkaya beş tane. Bunu dememeliydin koçum. Biliyorum. Hışımla beni itip kapıdan çıktı. Ne zamandan beri bu kadar pisliksin kanka? Kıza çok ayıp ettin. Mutfaktan bıçak almalıyım. Tamam tamam. Sustum. İyi.
Bende çabucak çanta hazırlayıp aşağı indim. Evet. Galiba biraz ayıp etmiştim ama o da beni konuşmak istemediğim bir konuya zorlamıştı. Kankiş senin yaptığın pislik onun kinin yanında dağ gibi kalır. Haklısın.
Mabel
Anna merdivenlerden hızlıca inerek karşımdaki koltuğa oturdu ve:
-Müjde! Ben burda seninle kalıyorum. Aura ve Jack gidiyor.
Açıkçası biraz üzülmüştüm. Yani onun yanımda olmasına değil gerçekten sevinmiştim ama onun Jack'le gitmesi daha güzel olurdu.
-Peki sen niye gitmiyorsun?
-Stephan eğer insanların Aura'sını alıyorsa benim gitmem pek doğru olmaz diye düşündük. -Ama bu duru.....Cümlem yarım kalmıştı. Aura sert bir şekilde aşağı çantasıyla inmişti. Bizi görünce gülümsedi. Daha doğrusu denedi. Anna ayağa kalkıp:
-Aura iyi misin?
-İyiyim. Hatta süperim! Dedi ve bana gelip sarıldı.
-Bir kaç gün sonra görüşürüz hayatım. Dedi ve Anna'ya sarıldı. Jack biraz tuhaf bir ifadeyle inince Aura ona bakmadan dışarı çıktı ve kapıyı arkasından......... Açık bıraktı. Çarpsa daha iyi olurdu ama neyse. Jack aşağıya biraz utanmış biraz ise yaptığından gayet memnun bir biçimde inmişti. Nolmuş bu ikisine anlamadım.Anna ayaklanıp:
-Jack noldu? Diye sordu.
-Yok bir şey.
-Var bir şey.
-Ya kavga ettik işte.
-Ne konuda? Bu soru benden gelmişti. Jack bana doğru dönüp:
-Bilmesen daha iyi olur. Dedi ve Anna'ya dönüp tartışmaya devam etti.Az sonra kapıda Aura belirdi ve:
-Seni bütün gün beklemiycem ukala. Dedi ve gitti.Ukala. Aura asla böyle laflar kullanmazdı. Kullansa da şaka olarak kullanırdı ama bu sefer sinirle söylemişti.
-Çok ilginç.
-Haklısın.Jack offlaya pufflaya onu takip etti. Bende hemen arkalarından gittiler mi diye baktım ve Anna'nın yanına gittim.
-Anna ben çok kötü bir şey yaptım. Dedim. Anna:
-Noldu Mabel. Naptın? Çok merakla sormuştu.
-H-hani ben buraya gelmek için Evren K-küresini kullandım ya.
-Tamam. Noldu peki?
-Anna b-ben küreyi k-kaybettim! Çok üzgünüm. Yavaşça göz yaşlarım yanaklarımdan akıyordu. Anna yavaşça kalkıp bana sarıldı.
-Tatlım eminim geçtiğimiz yerlerde düşürmüş olmalısın. Biz de başından beri seninleydik o yüzden karanlık bölgelere hiç gitmedin. Yani Stephan onu bulamaz.İwaba'da doğup büyümüş insanlar hep böyle pozitif midir? Diye düşünmeden edemedim bir an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardındaki Evren
Ciencia FicciónMabel 8 yaşında babasını yeni kaybetmiş bir kızdır. Üvey annesi babasının çalışma odasına girmesine hiç izin vermez. Ancak o oda da bütün evrenin kaderini değiştirecek bir makine vardır. Mabel odaya girip makineyi çalıştırdığında bilmediği bir g...