İKİNCİ BÖLÜM
Saçımın acısıyla birlikte yere çömeldim. Bu çocuk her zaman bana zarar veriyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
"Anne! Taemin yine saçımı çekti." Ağlayarak annemin yanına gitmiştim. Annem kollarını açmış gülerek bana bakarken ona sarıldım. Ben acı içindeyken o nasıl gülebiliyordu? Tabii beş yaşında olan bir çocuğun bunu kavramasını beklemeniz mantıklı değildi.
Kucağına oturduğumda saçımdaki tokamı çıkartıp acının dinmesi için saç diplerime masaj yaptı. Sanki parmakları sihirliymiş gibi ne zaman böyle yapsa acım aniden kayboluyordu. Sanki annem sihir yapabilen bir periydi.
Başımı göğsüne yasladığımda Taemin'in kıkırdamasını duyabiliyordum. Duyabiliyordum ama elimden bir şey gelmediği için karşılık veremiyordum.
"Bebek Minjae yine annesinin kucağına mı kaçtı, ha?" Parmağıyla beni gösterip gülüyordu.
"Sensin bebek. Anne ya, bana bebek demesin." Başımı Taemin'den çevirip anneme döndürdüğümde annemin hala gülüyordu. Daha çok sinirlenmiştim. "Defol Taemin."
"Bebek Minjae! Bebek Minjae! Bebek Minjae! Bebek Minjae!.." Hiç durmadan aynı şeyi tekrar ediyordu. Sinirden tırnaklarım avuç içlerimde iz bırakmıştı. Onu duymamak için kulaklarımı tıkasam daişe yaramıyordu. En sonunda dayanamayıp annemin kucağından indim. Ayağımdaki terliğimi elime aldığımda Taemin hala bana bebek demeye devam ediyordu. Sanırım ne yaptığımı görememiş olacak ki gafil avlandı.
Elimdeki terliği beş yaşındaki bir çocuğun gücü en fazla hangi derecede olabilirse işte o derecede fırlattım. Terlik Taemin'in yüzüne koca bir 'şak' sesiyle yapışmıştı. Sesin çıkmasıyla Taemin'in sesinin kesilmesi de bir olmuştu.
Hiç beklemediğim bir şekilde birden ağlamaya başladı. Yanağı terliğin yüzüne çarpma şiddetinden dolayı kızarmıştı. O anda bir şey fark etmiştim. Bu duyguyu... sevmiştim. Evet Taemin'i de sonunda ağlarken, annesine doğru koşarken görmek yüzümün aydınlanmasını sağlamıştı. Kendi acımı unutup Taemin'e gülmeye başlamıştım.
"Bebek Taemin! Bebek Taemin!.."
εїзεїзεїз
Daha harfleri yeni yeni yazmaya alışmışken bütün çocukların nefret ettiği şey benimde başıma gelmişti. Kenarları bile kırışmasın diye ataşlar taktığım o güzelim defterimi sıra arkadaşım karalamıştı.
"Yah! Ödevim..." Çaresiz bir şekilde defterimi önüme çektiğimde saniyeler için birazdan öğretmene bu konu hakkında söyleyeceklerimi düşünmeye başlamıştım.
Defterimi karalayan mahluk bana bakıp kıkırdıyordu. Bunu onun yanına bırakamazdım, bırakmamalıydım. Ama ödev sırası çoktan bana gelmişti bile.
"Minjae, ödevini göster bakalım." Yine elinde o çok sevdiğim altın yıldız çıkartmalarımdan vardı. 'Olamaz!' diye düşündüm. O gözlerimi alan rengiyle karşımda duran çıkartmalardan bir tane alamamamın sebebi Tarmin'di.
"Ödevimi... yapmadım." Yalan söylemek zorunda kaldığım için Taemin'i öldürebilirdim. Yedi yaşındaki kız sıra arkadaşının eline kalem batırarak arkadaşını öldürdü. Evet. Kesinlikle arkamdan yapılacak üçüncü sayfa haberi bunun gibi bir şey olacaktı.
"Ahh... Öyleyse bugün altın yıldızlardan alamayacaksın. Yine..." Evet. 'Yine.' Çünkü her ödev kontrolü sırasında ödevimin başına bir şey geliyordu. Geçen sefer içtiği çilekli sütü dökmüştü. Ondan öncekinde defterime basmıştı. Ondan öncekinde de ortaliıkta defter falan yoktu. Daha sonra defterimi çöpün için bulduğumda çok ağlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Love Calls You
FanfictionBir gün uyandığınızda gözlerinizi farklı bir evde açmış olsaydınız, ne hissederdiniz? Peki bu farklı evde, içinde yaşamak istediğiniz en son kişi bulunsaydı? Sadece iki ay içerisinde duygularınızın kontrolünün sizin elinizden çıkacağını bilseydiniz...