"Ey akşam üstü! Griliğin bana mı? Yoksa gücünden mi karardin, köpürdün yine.. ne olur bu sefer benim hüznüme yenilsen. . Yenilsen de yağmurun bana olsa. . Olsa da yok etsen özlemimi.. ne olur bana yenilsen hah???" seslenişimi kim duymuştu? Ellerim soğuktan, kulaklarim sessizlikten çatlamıştı ve ısınmaya yüz tutmuşken yüreğim, ne sesimi duymayan tüm mahluklara kızabiliyordum ne de sıcaklık hissini özlüyor.
Aslında içim konuşmaktan yorulmuştu ne yalan söyleyeyim. Hiçbir şey yapmamanın kıyısındaydım ve ruhumun azabına göz yumuyor, hareketsizliğimin esiri oluyordum. Derken gözlerim, başımı yasladığım cama vuran bir kelebeğe takıldı. İçim sevindi hemen, kelebek baş tacımdı çünkü. Varlığına soyut somut çok anlam yüklendiğim bir canlıydı, benim hareketsizliğime inat. Başımı kaldırdım, gözlerim takipteydi. Her hareketini incelemekte oluşum mu dudaklarıma tebessüm kondurmuştu? Yoksa iş cıkışı o ağır trafikte, yine iç sesime maruz kalmamı yarıda kesip radyoda çıkan en sevdiğim parçam olduğu için mi? Bilemedim.. Hayret doğrusu ben bilemedim öyle mi? Hâlbuki duygu sarmalımı çözeli çok olmuştu?
Bu yeni bir his olmazdı öyle değil mi? Hayır olmamalıydı buna hazır değildim çünkü. Ah şu kurallarım. Ne vardı sanki hemen oracıkta şehvetle yaşasaydım, yaşatsaydım o tebessüme sebep hissi. Bu yüzden yitirmemişmiydim yeşeren umutlarımı. .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bittibaşa
RomanceO günden sonra bir karga kalbimi oymaya başlamıştı... Kan gövdemi götürmüyorsa acil yardım yok muydu? Nasıl bir insanlıktı bu? Nerdeydi? Gerçekten ölmüş müydü?