Polisler bize doğru adım adım yaklaşırken Mert'in yüzünden akan soğuk damlalarda aynı hızla artıyordu. Polisler yanımıza geldiğinde içlerinden biri bize bakıp "Mert hanginiz ?" diyerek sordu. Ben içimden o kısa boylu çocuk umarım ölmemiştir diye dua ederken Ensar da ne olduğunu anlamaya çalışır gözlerle polisleri süzüyordu. . Mert ise bu sorunun sorulmasıyla titreyen ellerini masanın altında gizlemeye çalışarak titrek bir ses tonuyla "Benim." diye karşılık verdi.
Polis memurunun bu cevaba binaen "Gaspa uğramışsın ifadeni almaya geldik ." demesiyle içimden derin bir oh çekmiştim. Mert ise korkusu dinmiş ve rahatlamış gözüküyordu ama elleri hala o korkunun etkisindeydi . Ellerini masanın altında saklamaya devam ediyordu. Polis memurlarından biri yanımıza oturmuş Mert'in ifadesini almaya başlamıştı . Mert müdüre ne anlattıysa aynı şekilde anlatıyordu ne eksik ne de fazla . Mert bu şekilde anlatmaya devam ederken polis memuruda Mert'in ifadesini yazıya döküyordu. Ben de o esnada Ensar dan telefonunu alıp onlardan bi kaç metre uzaklıkta telefonla Nazlı Hanımı aramış ve kısa boylu çocuğun iyi olduğunu, o da Mert gibi asıl olaydan bahsetmeyerek ifadesinde gaspa uğradığını belirtmiş olduğunu öğrendim . Nazlı Hanıma çok teşekkür ederek fazla uzatmadan telefonu kapatmıştım . Allahım sana şükürler olsun demeyi de ihmal etmedim . Mert bunu duyunca rahatlar artık diyerek yanlarına gitmiş önce Ensar'a telefonunu geri verip teşekkür ettikten sonra Ensar da önemli değil şeklinde karşılık verdikten sonra görüşürüz deyip kantinden çıktı. Mert de son olarak kağıda imza atıp ifade verme işlemini tamamlamış oldu. Polis memurlarıda " Geçmiş olsun delikanlı . "diyerek uzaklaştılar . Mert'e sarılıp keyifli bir şekilde o patakladığın çocuk iyiymiş ,artık dert etmene gerek yok , rahatla biraz kardeşim dediğimde Mert yüzüme bakıp "Bak beni rahatlatmak için böyle diyorsan bozuşuruz Yusuf. Hem sen kimden , ne ara, nasıl öğrendinki çocuğun durumunu?"diye sordu .
Bu soruyu bekliyordum doğrusu, ona Nazlı Hanıma mesaj attığımı söylememiştim . Nazlı Hanımın işten arkadaşım olduğunu ve onun arkadaşının hastanede hemşire olduğunu, onun vasıtasıyla haber aldığımı anlattım.Mert anlattıklarımı dikkatli bir şekilde dinlemiş ve cümlemi bitirmemle bana sarılmıştı . "Valla kardeşim çok sağol ya. Beynimi yiyip bitirdim burda .İyi bari gebermemiş o şerefsiz." dedi . Özen de anlattıklarımı dinlemiş "Helal Yusuf . Benim öyle bir tanıdığım olsa aklıma bile gelmeyebilirdi o an ." diyerek sırtıma arkadaşça vurdu. Mert de rahatlamış ve keyifli bir şekilde Özen' e dönerek "Oğlum zaten senin gibi bi safın aklına böyle bir şey gelse ayakta alkışlardım seni valla şaşırtırdın beni ." demesiyle gülmeye başladık . Ders zili çoktan çalmıştı kantinde sadece biz kalmıştık öğretmenler zilinin de çalmasıyla masadan kalkıp sınıfa gittik. Yine o meraklı bakışlar , kızlar da her zamanki yerleri olan dedikodu köşesinde , cam kenarı arka tarafa toplanmış sıralarımıza geçmemizle dedikodularına kaldıkları yerden devam etmeye koyulmuşlardı. Ders de kimyaydı . Kimya hocamızıda hiç sevmezdik bir hafta gelir beş hafta gelmezdi kendisi , bazen gelir öğretmenler odasında çayını içer derse girmezdi. Kısa boylu sarışın ve sinir bozucu bir kadındı. Sinir bozucudan kastım disiplini değildi. Misal derse girdi arkada bi grup konuştuya bahaneye bak dersi anlatmayıp oturduğu yerden söylenirdi, öyle sinir bozucuydu yani. Dakikalar geçmiş hala gelmemişti sevgili hocamız neyse bizde baktık hocanın geleceği yok çıkışta ne yapacağımızı rahat rahat konuşmak amacıyla bahçeye çıkmaya karar verdik. Zaten Özen sınıf başkanıydı müdür veya müdür yardımcısı gelse direk onu çağıracaklardı o yüzden rahat bir şekilde emin adımlarla sınıftaki gürültüden uzaklaşıp bahçeye çıktık. Günün yorgunluğu ve telaşıyla fazlasıyla gerilmiştik , özellikle olayın merkezin de olan Mert fazlasıyla yorgun ve bitikti yaralarından bahsetmiyorum bile. Bahçenin köşesindeki banka geçmeye karar verdik orda rahat bir şekilde konuşur ve kimse bizi rahatsız etmezdi . Bahçede de zaten çok kişi yoktu beden dersi olan bir sınıf vardı gördüğüm kadarıyla erkekler bahçenin diğer tarafında futbol oynuyordu , kızlarda herhalde spor salonundadır diye düşünerek banka oturdum. Havada hafif bir rüzgar vardı ara ara şiddetlenip yerdeki tozları ve bir kaç çöpü havalandırıp etrafa saçıyordu. Üçümüz de önce havayı derinden soluyarak akciğerlerimize nüfuz ettik. Sonra da geldik fasulyelerin faydalarına dermişimki asıl mevzumuz olan çıkışta ne yapacağımız ,daha doğrusu çıkışta Mert eve nasıl gidecekti. Baya bi konuşma sonrası Mert'e eve kadar Özen'le eşlik etmeye karar verdik.
Öyle böyle dersler geçti ve günün son teneffüs zili çaldı . Ben kafamı tam sırama koymaya hazırlanıyordum ki on ikinci sınıflardan bir erkek öğrenci sınıfın kapısından Mert'e iki dakika dışarı gel işareti yaptı.Yarasa Hakan da on ikinci sınıfa gidiyordu diye düşünerek Mert tam ayağa kalkacakken kolundan tutup dur oğlum beni bekle bende geliyorum diyerek onunla beraber kapıya yöneldik. Teneffüsün gürültüsüyle bizim konuşmalar zar zor duyuluyordu. Çocuk Mert'e dönüp "Hakan ağabeyimizden haber var. Çıkışta bir yere kaybolmasın , onun daha hesabını kesmedim dedi."
Mert "Hesaptan korksaydık masaya oturmazdık.Yarım kalan hesabı tam etmeye geleceğiz merak etmesin. "derken yüzü sinirle kızarmış gözleri adeta şimşek gibi çakıyordu. Mert'i tanıyamaz olmuştum onun bu haline ilk defa şahitlik ediyordum.
Çocuk Mert'ten aldığı cevapla biraz tırsarak "Göreceğiz ." deyip ders zilinin çalmasıyla yanımızdan ayrıldı. Bizde sınıftaki yerlerimize geçmiş arkamızda oturan Özen'e de aldığımız tehditi sadece bizim duyabileceğimiz ses tonuyla aktardık. Özen'de duyduklarına karşı "Kardeşim , ben çıkışta gelmesem mi sizle ya . Annem kızar ,üstüm kirlenmesin."demesiyle Özen'in omzunu dürtükleyip gülerek sende ne geri vites yaptın be oğlum, ben seni de kıyafetlerini de bir güzel çitilerim hiç dert etme dedim. Mert'te "Valla ben de yardım ederim Yusuf'a ,ben seni çitilerim o da kıyafetlerini." dedi ve gülmeye başladık.
Özen de "Tamam tamam şaka yapmıştım zaten ,yeterki siz çitilemeyin ." dedi ve yine aramızda kısa bir gülüşme oldu . Bu esnada kır saçlı emekli olmasına bir iki sene kalmış olan Fizik hocamızda derse girmişti. Fiziği seviyor ama yapamıyordum , zaten kim yapabiliyor ki fiziği . Bizi bırakın , hocamıza fizik sorusu getiriyoruz o bile çözemiyor bırakında biz de çözemeyelim yani. Her ders olduğu gibi bu derste hoca kendi kendine tahtada ders anlatıyor sınıfsa kendi arasında muhabbet ediyordu. Ben ,Özen ve Mert ise çıkışta sonumuzun ne olacağını pardon onların sonunun ne olacağını düşünüyorduk ki çıkış zilinin çalmasıyla çantamızı hızlı bir şekilde toparlayıp montlarımızıda aldıktan sonra ben ve Özen Mert'e eve kadar eşlik etmek için yola koyulduk. Çevreyi kollaya kollaya beraber ilerliyorduk ki Hakan'ın bir kaç arkadaşı önümüzü kesti. Üçümüz de aynı anda ara sokağa doğru kaçmaya başladık ama nafile yine önümüzü kesen bir kaç arkadaşı daha çıkmıştı karşımıza .Geriye doğru kaçalım dedik orayıda kapatmışlardı. Her taraftan sarılmış ve neye uğradığımızı şaşırmış bir hale gelmiştik. Sokak çok sakindi yardım alabileceğimiz tek bir insan yoktu, kafamızı sokabileceğimiz ne bir dükkan ne de bir depo vardı. Mahalledeki apartmanlar boşmuşçasına pencerelerde bile kimse yoktu , önümüzde Hakan ve üç arkadaşı ardımızdada üç kişi vardı , kaçacak yer yoktu. Hiçbir zaman sevmediğim kavga ve dövüşler burdan kurtulmamızın tek çaresiydi. Önceden babamla pazar sabahlarında izlediğimiz o kovboy filmlerindeki düellolar gibi karşı karşıya kalmış , pusuya düşmüş ve serte yakın esen bir rüzgarla bir kaç tane poşet havada uçuşuyordu . Ben etrafı süzerken Hakan konuşmaya başladı :
"Mert ne salaksın be oğlum , bir kaç soru sorup bırakacaktım .Gurur yapıp yanımdaki arkadaşımı hastanelik ettin . Ben bu durumun buraya gelmesini istemezdim .Raconu biz koymadık ama kesmesini biliriz . Kardeşimize bir vurana biz bin vururuz.Hayır şimdi sana değilde yanındaki çocuklara acıyorum ."demesiyle Mert büyük bir hışımla cevap verdi
"Hakan belki adam olmana dair ufak bir umudum vardı ama o da gitti . Yanındaki arkadaşım diye gezdirdiğin çocuk sevdiğin kadına laf edecek sen de onu savunacaksın ha . Kusura bakma da ben sevdiğim insanlara ne laf söylettiririm hatta uğurlarında gerekirse canımı bile veririm ." derken Özen ürkmeye başlayıp kulağıma eğilerek "Oğlum ne halt yiyeceğiz lan . Bunlar bizi parçalar , Mert'i bırakıp tüysek mi ?" dedi.
Bende ona oğlum nasıl arkadaşsın lan sen ürkek olma bi kendine gel anca beraber kanca beraber , bir yere gitmek yok sonuna kadar Mert'in yanında olacağız,dedim .
Sonra ben onların konuşmasına ortak olarak sizin yaptığınız da adamlık mı be ! Adam olsaydınız teke tek gelir , üçe yedi gelmezdiniz . Hem Mert'e hep birlikte saldırıp döveceksiniz hem de racondan bahsedip adamlık taslayacaksınız , böyle racon olmaz lan ! dememle Hakan "Sen ne konuşuyorsun lan fındık ." dedi ve ortam fazlasıyla kızışmış ,üzerimize doğru yürümeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ BOŞLUK
Подростковая литератураBen bu hayata kendimi ne ait hissettim ne de dahil. Ben hep bir şeyler arıyormuşum gibi hissediyorum. Hep bir boşluktayım yalnız ve kimsesizim. Ben kendimi arıyorum ama neredeyim bilmiyorum . Önüne çıkana engel dersen, takılıp düşersin; basamak ders...