ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Jaehwa ile eve kadar yürüdükten sonra Jaehwa, yapması gereken bir şey olduğunu söyledikten sonra hızlıca ters yöne doğru ilerlemeye başladı. Daha nereye gidiyor olduğunu sormama fırsat vermeden gözden kaybolmuştu.
Bitkin bir şekilde eve varıp kapıyı açtıktan sonra ayakkabılarımı çıkarmak için eğildim. Bağcıklarımı çözerken içeriden gelen konuşmaları duyabiliyordum.
"Ah, öyle mi? Acaba okulda da mı yalnız?" Soru ev halkından başkasına aitti. Tabii ki de kim olduğunu çok iyi biliyordum.
"Aslında... sabah onu uyandırmaya gittiğimde uykusunda bir şeyler sayıklıyordu. 'Aptal çocuk', 'beni rahat bırak' gibi şeyler." Annemin sesi tedirgin geliyordu. O kadar umutsuz vaka gibi mi görünüyordum?
"Erkek arkadaşı falan olmadığına emin misin?"
"Hayır. Öyle bir şey olsaydı anlardım. Zaten Taemin'den başka arkadaşı olduğunu sanmıyorum." Duyduklarımın doğru olmamasını diledim. Taemin'den başka arkadaşım yok mu? Jaehwa var. Sonra... Jaehwa, Jaehwa.
"Bu yaştaki çocukları anlamak gerçekten zor. İyi ki Taemin'im öyle değil." Cidden... Her ne kadar Jaeshi teyzeyi sevsem de o an istediğim tek şey Taemin'i övmeyi kesmesiydi. Kimseyle arkadaş olamamamın tek nedeni Taemin'di. Ne zaman biriyle konuşmak istesem...
"Aslında sen, düşündüğünden daha güzelsin." Gyujin ellerini çenesinin altına koymuş, dirseklerini de masaya yaslamış bir şekilde bana bakıyordu. Birden sağ elini uzattı ve yanağıma dokundu. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde hala Gyujin'e bakıyordum. İlk kez biri bana güzel olduğumu söylemişti. Ama bunca zaman bekleyip bunu şimdi söylemesi de garipti.
Elini geri çektiğinde başımı eğdim. Yüzümün kızardığını görmesini istemiyordum. Başımı eğdiğim sırada gözlerimin önüne bir şey yuvarlandı. Kivi.
Avazım çıktığı kadar tiz bir çığlık attıktan sonra ayağa kalktım. Kantindeki tüm öğrenciler susmuş bir şekilde bana bakarken bir kahkaha sesi duyabiliyordum. Başımı yan tarafa çevirdiğimde Taemin'in yanımda oturmuş karnını tutarak gülüyordu.
Sandalyenin arkasına astığım ceketi alarak ayağa kalktım. Gyujin her ne kadar akrabam da olsa ona karşı bir takım hislerim vardı, bu yüzden bu utanç verici andan kaçmak için hızlı adımlarla çıkış kapısına yönelirken Taemin'e aklımdan geçeni söylüyordum. Ne ara kantine geldi, ne zamandan beri oradaydı, en de önemli soru ise ne Gyujin'in karşısında girdiğim kırmızının birkaç tonundan kaçına şahit olmuştu?
Kividen nefret ettiğim sebebim ise yine Taemin'di. Kulağa tuhaf gelse de kivinin kabuğu bana hayatımda nefret ettiğim kemirgeni hatırlattığı ve geçmişte kivi ile aramızda kötü bir anı yaşandığı için kendisine soğuk bakıyordum. Daha doğrusu kendisini hiç bakmadığımı da söyleyebilirdim.
"Minjae için endişeleniyorum. Ya ergenliğini düzgün geçi-" Daha fazla öylece durup onları dinleyemeyeceğimi anladığımda bulunuduğum yerden anneme seslendim. Annemin böyle şeyleri Taemin'in annesine anlattığına inanamıyordum. Belki de Taemin benim hakkımdaki çoğu şeyi de böyle öğrenmişti.
"Anne, ben geldim." Anahtarlarımı portmantoya fırlattıktan sonra salona girdiğimde gördüğüm manzaraya hiç şaşırmamıştım. Her zamanki gibi ellerinde çay fincanlarıyla önlerimde kekleriyle beraber oturuyorlardı. Taemin'in annesini görünce onun burada olduğunu bilmiyormuşum ve onu yeni fark ediyormuşum gibi bir yüz ifadesiyle ona baktım. "Merhaba Jaeshi Teyze."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Love Calls You
Fiksi PenggemarBir gün uyandığınızda gözlerinizi farklı bir evde açmış olsaydınız, ne hissederdiniz? Peki bu farklı evde, içinde yaşamak istediğiniz en son kişi bulunsaydı? Sadece iki ay içerisinde duygularınızın kontrolünün sizin elinizden çıkacağını bilseydiniz...