🔹ENES SÖNMEZ🔹
Ne olduysa uyku tutmamıştı. Telefonumu alıp saate baktım. 5:30. Oflayarak bilgisayarımı açtım. Bilgisayarıma kulaklığımı taktım. Elimdeki kahveden bir yudum aldım. Playlist'imden bir şarkı seçip açtım. Kulaklarımda 'İMERA - Bitmeyen Sevda' şarkısı ile blog sayfama girdim. Bildirim sembolünü üzerinde '1' sayısını gördüm ve işleri oraya götürdüm. Karşıma çıkan bildirim panelinde " @selinkaraa yeni bir yazı paylaştı. " yazısını gördüm.Birçok blog sayfası takip ediyorum ve içlerinden yazılarını sevdiğim bir sayfayı gördüğümde sevindim. Her yazısını okumuştum ve gerçekten çok içten yazıyordu. Ama 1 aydır yoktu. Her hafta yazı atardı normalde her ne olduysa 1 aydır yazı yazmıyordu, hiç bir güncellemede bulunmamıştı.
Yazıyı okudum. Gerçekten bu yazı uzundu ve geceyi anlatıyordu. Gece ve gündüz arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlatan bir yazıydı. Bu yazıyı gerçekten sevmiştim.
Bilgisayarda biraz daha oyalandıktan sonra saate baktım. Bir saat geçmişti. Arzu hocanın okula gelmiş olması umuduyla ne yapabilirim diye düşündüm. Sahile inmeye karar verdim. Yataktan kalktım bizimkileri uyandırmamaya dikkat ederek Banyoya doğru ilerledim. İşlerimi hallettim ve çıktım. Dolabımızın olduğu tarafa gittim ve benim olduğu kısımı açtım. Siyah - beyaz bir eşofman takımı şeçip yatağıma ilerledim. Üstümü değiştirdim. Elime telefonumu aldım, bilgisayarıma takılı olan kulaklığı çıkarıp telefonuna taktım. Kapıya doğru ilerledim. Tam kapıdan çıkarken arkamdan fısıltı şeklinde adımı duydum. Bu Aras'ın sesiydi.
"Enes, kardeşim nereye?"
Arkamı döndüğümde ranzanın üst katından başını aşağıya sarkıtmış bir Aras ile karşılaştım. Ona doğru ilerledim. Ve yine fısıldayarak:
"Valla uyku tutmadı. Ben de sahile ineceğim.""Peki. Tamam. Defol."
Kıkırdadık. Kapıdan çıktım. Arzu hocanın odasına ilerledim. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. İçerden "Gel" komutunu duydum. Yavaşça kapıyı açtım. Arzu hoca önündeki kağıtlarla ilgileniyordu. İtaatkar bir sesle konuşmaya başladım.
"Hocam, böldüğüm için özür dilerim. Ya ben sahile inebilir miyim?" diyerek sorumu yönelttim. Kağıtlarfan başını kaldırıp sıcacık bir gülümseme ile;
"Tabiki."
Gülümsedim.
"Teşekkür ederim hocam."
Kapıdan çıktım. Hızla merdivenlerden inip bahçeye geldim. Seri adımlarla bahçe kapısından da çıktım. Artık okuldan tamamen çıkmıştım. Kulaklığımı taktım ve rastgele bir şarkı açtım. 'Burak King - Koştum Hekime' şarkısı başladı.
Derin bir nefes alarak sahile indim. Yürümeye başladım. Çevredeki insanları inceliyordum. Yanımdan koşarak bir kız geçti. Aramızda 10 metrelik bir mesafe vardı. Ben de koşmaya başladım. Arkasından koşuyordum, hızımı ona göre ayarladım. Açık kumral saçlarını yukarıdan at kuyruğu yapmıştı ancak saçları çok uzundu ve o at kuyruğunda bile beline iniyordu. Açık tenliydi. Orta bir hızda koşuyordu. Siyah bir tayt, mavi askılı bir tişört, ve beyaz Nike ayakkabıları ile güzel bir görünüm yakalamıştı. Yüzünü görememiştim. Sapık gibi arkasından onu takip ediyordum! Ama gerçekten bu kızda beni çeken bir şey vardı veya onu bir yerde görmüş gibi hissediyordum. Sahilin neredeyse sonlarına gelmiştik ama hala koşuyorduk. - Tabi onun benim de koştuğumdan haberi yoktu. - Kız yavaşladı, telefonunu eline alıp bir şeyler yaptı ve cebine attı ve yavaş koşmaya başladı ve tabi ki ben de ona uyuyordum. Sonra durdu ben de onunla durdum. Çevresine baktı ve hemen o geri - bana doğru - dönecekken hemen döndüm ve az önceki yolumuzun ters istikametinde yürümeye başladım. Göz ucuyla ona baktım pek bir şey göremedim ama buraya doğru geliyordu. Yürüdüm. Arkamdan çok güzel ve çekingen bir ses işittim;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Karmakarışık (ASKIDA)
Ficção AdolescenteBu; Siyah ya da beyaz değil; GRİ. Tatlı ya da acı değil; ŞEFFAF. Temiz ya da kirli değil; TOZLU. Şah ya da piyon değil; VEZİR. Bu hikayede net bir kalıp yok. Burada her şey, herkes KARMAKARIŞIK.